Yaşayan efsane, kült sinema figürü Mel Gibson, hala yıkılmadı ayakta!
Yazar: Atlantisten Gelen AdamSinema denilen “Büyülü Fener”in yaşamımı ilk aydınlatmaya başladığı çocukluk dönemimdeydi. Ya ablamın elimden tutup Beşiktaş “Mıstık Sineması”na beni sürüklediği o gri yıllar ya da “video kiralama çılgınlığının” had safhaya tırmandığı “zengin komşuya yancılama seferberliği zamanları”, o çakır gözlerle ilk seksenli yıllarda müşerref oldum.
Arada yazdığım romana bile konu oldu Gibson; Pelin’de Braveheart’a gönderme yapmıştım; boru değil tam altı kere sinemada üst üste izledim Cesur Yürek’te serserilikten İskoç köylüsü savaşçılığa terfi ettinde...
Arada efsanevi Lethal Weapon serisindeki delişmen halleriyle korkuyla karışık bir sevgi duyduğumuz; Gallipoli filmindeki hakikatli asker rolüyle “Türk ulusu” adına büyük bir empati ve sempati karışımı hissiyatlara gark olduğumuz; Apocalypto filminde artık iyiden iyiye yapımcılık serüvenlerinde de başarıyla hemhal olduğu yükseliş...
...Ve her daim alkol ile ilgili yaşadığı problemlerin ayyuka çıkmasıyla biz sinemaseverleri zaman zaman endişeye sevk ettiği kısmi tükeniş yıllarında Mel, hep yapıtlarını ilgiyle takip ettiğimiz, çakmak çakmak bakan gözlerine hayran olageldiğimiz bir Hollywood simgesi olmayı sürdürdü.
Payback gibi film noir kategorisine girebilecek hakikatli filmleriyle de sevdik onu ve marksizme salladığı, eşcinselleri hor gördüğü bazı talihsiz açıklamalarına dahi ses çıkarmadık; Mel’di o ve ne yapsa yeriydi...
Bu uzun girizgahın sebebi, yıllar sonra Beyazperde’de yine onu saygıyla anmamıza neden olan bir Fransız filmi olan “Kan Bağı”nda, evlat olsa sevilmez kategorisindeki kızıyla kanlı bir maceraya sürüklenen John Link rolünde onu seyretmemiz ve elnbette ki sevmemiz oldu; yaşayan efsane, kült sinema figürü Mel Gibson, hala taş!
Senaryosuna, Ben Aflleck'in yönetmenliğini üstlendiği Hırsızlar Şehri filmini kotaran Peter Craig'in imza attığı film, büyük aktöre Erin Moriarty, Micheal Parks, William H. Macy gibi oyuncuların eşlik ettiği, heyecanlı, yer yer durağanlaşsa da maceralı temposunu sürdürebilen bir içerikle sunuluyor.
Derbeder ve boşvermiş dövme esnafı John Link rolünde performans gösteren usta aktöre bazan “Neden hep aynı ses tonajında konuşuyor” diye hayıflansak da filmin bütününde müptezel hapis kaçkını, kulağı kesik toplumdışı rolünün hakkını verdiğini söylemek mümkün... Hele ki “ölümüne kanka” rolünde şahane bir ikili olarak karşımıza çıkan ekürisi William H. Macy ile kısa ama etkili sekansları da keyif düzeyini artıran bir artı değer yaratıyorken...
Film, senaryoda kızına musallat olan mafya babaları ve uyuşturucu satıcılarından korunmak için silah kuşanan bir babanın üstüne oturtulmuşken “arıza ergen” Lydia rolünde etkileyici bir performans sergileyen Erin Moriarty, Alacakaranlık serisindeki Kristen Stewart’ın masum hallerini çağrıştırıyor, aynı ekol, aynı kırılganlık...
Karavan sahnelerinde Link karakteriyle Bird on a Wire’a dahi selam çaktığını düşündürten film, haftanın hoşça vakit geçirtecek serüvenlerinden biri olarak öne çıkıyor.
@atlantisli