Hesabım
    Şeytanın Gözleri
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Şeytanın Gözleri

    Korku filmiyle intikam almak...

    Yazar: Ali Ercivan

    Şeytanın Gözleri (Starry Eyes)  adlı ikinci uzun metrajlı korku filmlerini bu hafta vizyonda izleyeceğimiz ortak yönetmenler Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer herhalde Hollywood’a kapağı atan eski bir arkadaşlarından sağlam kazık yemişler. Çünkü yaptıkları bu filmi “Hollywood’da bir yer edinmek ancak ruhunu satmak ve arkadaşlarını sırtından bıçaklamakla mümkün olabilir!” şeklinde özetlemek mümkün. Ve bu cümleyi bayağı garezle kuruyor sanki yönetmenler.

    Tabii bu işin şakası… Kolsch ile Widmyer böyle bir kazığı yemiştir yememiştir, bilemem. Fakat filmin özü sahiden de bu. Los Angeles’ta hayatını garsonluk yaparak idame ettiren ama hayallerini aslen oyunculuk kariyeri süsleyen Sarah adında genç bir kadının hikayesini anlatıyor Şeytanın Gözleri. Los Angeles’ın bir gerçeği de her gün deneme çekimleri arasında mekik dokuyan, ufak da olsa bir rol kapıp sonrasında yırtmanın hayallerini kuran yüzlerce genç oyuncuyu barındırması. Sarah bunlardan sadece bir tanesi. Çoğu kendisi gibi sinema sektöründe çalışma heveslisi, kimi oyuncu kimi yönetmen namzedi olan arkadaşlarıyla birlikte takılıyor genelde. Hayaller kuruyor, planlar yapıyorlar ama henüz onlar için her şey lafta.

    Sarah’nın zayıf bir tarafı var. Korkuları, güvensizlikleri, endişeleri zapt edemediği kadar baskın hale geldiğinde, saçlarını yolarcasına çekiyor ve ancak bu şekilde içindeki zehri atıp kendine gelebiliyor. Bir deneme çekimi sonrasında yine sükut-u hayal içinde kendini kadınlar tuvaletine kapatıp saçlarını resmen avuç avuç kopartırken, esrarengiz yapım ekibinden ürkütücü bir kadının dikkatini çekiyor. Ve bu tekinsiz yüzünün ortaya çıkması, Sarah’ya adım adım hiç ummadığı kapıları açıyor. Kapıların ardında güç, şöhret ve zenginlik var. Ancak kendinden büyük tavizler vermesi, başka birine dönüşmeyi ve o güne dek dost bildiği herkese sırtını dönmeyi kabul etmesi gerekiyor.

    Sarah’nın ruhunu teslim ettiği ve “çok uzun zamandır” var olduğu söylenen şirketin şeytani bir teşkilat olduğu aşikar. Hatta bu teşkilatın başındaki adamın birebir şeytanın ta kendisi olduğunu düşünebiliriz. Film bunları açıkça dillendirmese bile bize yeterince veri sunuyor. Ancak Şeytanın Gözleri ruhların, yaratıkların, iblislerin cirit attığı türde bir korku filmi değil. Hollywood’a ve oyuncuların dünyasına bakışıyla biraz David Cronenberg’in son filmi Yıldız Haritası’nı (Maps to the Stars), bedensel dönüşüm sürecinin perdeye aktarılış biçimiyle daha eski Cronenberg işlerini, şeytanın ofisi ve yardakçılarının karşımıza çıktığı bazı sahnelerde David Lynch filmlerini hatırlatıyor. Atmosferiyle ve karakterinin psikolojisine odaklı bir gerilim sağlama gayretiyle gerçekten ayrıksı bir yerde duruyor. Filmin hemen her sahnesinde görünen ve bütün yükü sırtlanan başrol oyuncusu Alexandra Essoe’nin etkili oyunu da filmi daha etkili kılıyor. Son derece kanlı final bloğu ise karakterin dönüşümünü tamamladığı için dramatik açıdan doğru amaca hizmet ediyor.

    Filmi zayıflatan tek unsur, başta da bahsettiğim cümlenin, yani “Hollywood’a kapağı atmak için ruhunu satman gerekir” önermesinin çok açık, net, yüksek sesle söylenmesi. Senaryoyu da yazan yönetmen ikili bu meseleyi daha geriye itse, bazı şeyleri biraz daha muğlak ve ucu açık bıraksa, her şeyi bu kadar kalın kalın söylemese Şeytanın Gözleri çok daha güçlü bir korku filmine dönüşebilirmiş. Çünkü doğrudan sinema sektörü üzerine büyük laflar etme derdi bir noktadan sonra klasik korku filmi seyircisinin ilgisini kaybetmesine yol açabilir. Yine de bu standart dışı deneme için yönetmenlere teşekkür edip son bir nasihat ekleyelim: Unutun gitsin o sizi sırtından bıçaklayan arkadaşınızı. Vallahi bak… Bu ayıp ona yeter! Büyüklük ikinizde kalsın. Siz kendi filmlerinizi yapmaya devam edin. Hadi bakalım…

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top