Hesabım
    Deniz Seviyesi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Deniz Seviyesi

    Karar da kararsızlık da kadınındır!

    Yazar: Banu Bozdemir

    33. İstanbul Film Festivali'nde es geçilen 21. Adana Altın Koza'da ise bolca ödüllendirilen bir film oldu Esra Saydam ve Nisan Dağ imzalı Deniz Seviyesi. Festival filmi kafasına geçen yıllar içinde o kadar teslim olmuşuz ki Deniz Seviyesi'ni izledikten sonra festivallerden yüz bulamayan Özcan Deniz'in filmlerinden ne farkı var diye düşünmeden edemedim. Farkı vardı elbette. Bir geri dönüş hesaplaşmasının perde arkasını fazla gözyaşı ve duygusallığa boğmadan anlatmaya çalışmış Deniz Seviyesi. Ama yine de öyküsünün klişe olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu. Sadece bu tarz filmlere farklı bir seviyeden, adında da taşıdığı gibi "deniz seviyesi"nden baktığını itiraf ediyor gibi. Filmin başından itibaren yarattığı gerilim ise ortalarda hareketlense de sonlara doğru etkisini fena halde yitiriyor.

    Film New York'tan Türkiye'ye birtakım sırlarla giriş yapıyor bu çok belli ama filmin en büyük handikapı bütün filmi sürüklediği "büyük" sırrın aslında çok da büyük ve etkileyici olmaması. Yani ortada ne kaçılacak ne de bu kaçısın hesaplaşmasını yaşatacak bir derinlik var. Ama 'hamilelik ' ve bunun büyük sorun oluşu, hikayenin akışına yön veren en önemli etken diyebiliriz.

    Hikayenin çözülmesi bir yazlıkta olunca işin içine fazlaca sahil, rakı balık, deniz kokusu giriyor. Damla ve Burak arasında çözülmesi gereken sorunun aslında bir rakı balık sofrasında çözülecek kadar memlekete dair ve basit olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi Deniz Seviyesi filmine kötü film diyemeyiz ama bir festivaldeki büyük ödülleri silip süpürecek kadar iyi olduğundan da söz edemeyiz. Zira üç kişi arasında yaşanan kırılmalar ve bunların hezeyanlı çözümleri filmin finaline dair pek bir şey söylemiyor açıkçası. Ama bellek meselesiyle ilgili iyi bir vurgu yaptığı da aşikar!

    Filmi izlerken aklıma Kusursuzlar filmi geldi. O da sahilde ve yükselen bir gerilimle kurduğu hikayesini başarılı bir sona ulaştırmaya çalışıyordu.  iki kardeş arasındaki sahil odaklı gerilim, burada da Damla ve Burak’a geçiş yapmış gibi.  Ama Deniz Seviyesi bunu yeterli bir tatmin edicilikle yapamıyor. Zaten kariyer için feda edilmiş bir ilişkinin yarattığı hezeyan da pek inandırıcı durmuyor. Ortada engellenmiş bir kavuşma hikayesinin tarafları varken hem de... Filmin bir diğer farkı da herkesin derdini kendi içinde yaşamasından kaynaklı, kimsenin patlatıp dile getiremediği sorunlar filmin ipini sonuna kadar çekiyor. Bir de filmle ilgili şöyle bir meseleye açıklık getirmek gerekiyor sanırım. Burak karakterinin sakin, karizmatik vs olması onun güçlü, Damla karakterinin de güçsüz olduğunu göstermiyor, aksine gidenin de yüzleşmek isteyenin de kadın olduğu fikri daha ağır basıyor filmde. Hatta kadının kocasına yaşattığı hezeyanları güçsüzlük olarak yorumlamak  da yanlış olur. İki genç kadın yönetmenin ellerinden çıkan, bir kadının yalnızlığına, karar verme haline ve bunu yaparken de vicdanına yüklenme haline vurgu yapan film, yine de yönetmenlerin bir sonraki işlerine dikkat etmemize salık veriyor. 

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top