Hesabım
    Şeker Henry'nin İnanılmaz Öyküsü
    Ortalama puan
    3,4
    11 Puanlama
    Şeker Henry'nin İnanılmaz Öyküsü hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.061 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    5 Aralık 2023 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da...

    Adı, 20. yüzyılın en önemli çocuk hikayeleri yazarları arasında yer alan İngiliz edebiyatının ünlü simalarından Roald Dahl'ın aynı isimli kısa hikayesinden (1976) uyarlayarak kaleme alan...

    Şu ana kadar ülkesinde dağıtılan Academy Ödülü'ne, yedi kez aday gösterilmesine karşın...

    Tek bir kere dahi bu Ödül'e ulaşamayan...

    Ama...

    Bu film veya devamında gelen diğer üçü sayesinde...

    En azından "Kısa Film" kategorisindeki 2024 yılının Ödülü'nü kazanarak şeytanın bacağını kıracağından, kesinlikle emin olduğumuz sıra dışı Amerikalı sinemacı Wes Anderson'ın yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "The Wonderful Story of Henry Sugar"; muhteşem bir oyuncu kadrosuyla çekilmiş, şahane bir "dramedy (drama - comedy)" olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, "The Swan", "The Rat Catcher" ve "Poison" dan oluşan on yedişer dakikalık diğer üçünü de; yine Roald Dahl'in kısa hikayelerinden (1977 - 1953 - 1950) uyarlayarak çekmiş olan Anderson'ın, Netflix platformu aracılığıyla seyircisiyle buluşturduğu bu filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film, anlatcısı Roald Dahl'in (Ralph Fiennes)...


    "Evet... Şu an, yazı yazdığım kulübedeyiz... Otuz yıldır bu kulübedeyim...

    Başlamadan önce, ihtiyacım olacak her şeyin; yanımda olduğundan emin olurum... E, tabii ki sigara... Biraz kahve ve çikolata...

    Ayrıca başlamadan önce, altı kurşun kalemimin tamamını açarım... Sonra da, yazı tahtamdaki silgi tozlarını temizler ve başlarım...


    Tabii, genellikle birkaç düzeltme gerekir...

    Evet... O buraya... Bu buraya... Tamam..."


    Isınma da sayılan, bu hazırlık girişinin ardından...

    Yine Dahl tarafından yapılan...


    "Takma isim kullanan ve gerçekte kim olduğunu bilmediğimiz gibi...

    Bunu, asla da öğrenemeyeceğimiz kırk bir yaşındaki Henry Sugar (Benedict Cumberbatch), bekar ve zengindi... Zengindi, çünkü vefat etmiş varlıklı bir babası vardı... Bekardı, zira parasını; bir kadınla paylaşmayacak kadar bencildi de...


    Bir metre seksen sekiz santim boyundaydı ve sandığı kadar yakışıklı da değildi...

    Giyisilerine, aşırı özen gösterirdi... Takım elbiseleri için, pahalı bir terziye; gömlekleri için gömlekçiye ve ayakkabıları için de bir çizmeciye giderdi...

    Berberi saçlarını, on günde bir keserdi ve aynı zamanda, manikür de yaptırırdı...

    Ona, bir kır eviyle aynı paraya mal olan bir Ferrari kullanırdı...


    Bütün arkadaşları zengindi ve hayatında, tek bir gün dahi çalışmamıştı...

    Henry Sugar gibi adamlar; dünyanın dört bir yanında, yosun gibi sürüklenirken bulunabilirler... Tam olarak, kötü insanlar değillerdir ama iyi insanlar da sayılmazlar... Dekorasyonun bir parçasıdırlar...


    Henry'nin türünden, bütün zengin insanların ortak bir özelliği vardır...

    Daha zengin olmak için, müthiş bir arzu...

    Onlar açısından on milyon, asla yeterli değildir... Yirmi milyon da öyle...


    Üstelik...

    Doyumsuzca, daha fazla para arzulamaktan ve bir sabah uyandıklarında; bankada hiçbir şey bulamama, korkusundan mustariptirler

    Bu insanlar, servetlerini artırmak için çeşitli yöntemler kullanır...

    Kimi hisse alıp, iniş çıkışlarını izler... Kimi toprak, sanat eseri yada pırlanta toplar... Kimi rulet, yirmi bir, at yarışı... Kimiyse, her şeyde bahis oynar...


    İşte Henry Sugar'da; onlardan biriydi ve bu arada, hile yapmaktan da kaçınmazdı...


    Yazın bir hafta sonu, Henry arabasıyla; Sir Willam W'yla kalmak için Londra'dan taşraya gitti...

    Ev muhteşemdi... Çevresi de öyle...

    Fakat Henry, o Cumartesi günü eve ulaştığında; şakır şakır yağmur yağıyordu...

    Ev sahibi ve misafirleri akşam üstünü, oyunlar oynayarak geçirirlerken; Henry hüzünlü bir biçimde, pencerelere vuran damlaları seyrediyordu..."


    Şeklindeki, Henry Sugar tiplemesine ilişkin saptamayı takiben...

    ***

    Bu kez bizzat Henry Sugar'ın kendisi devreye girerek, anlatımı sürdürür...


    "Misafir odasındaki Henry, giriş salonuna yöneldi... Evin içinde, amaçsızca geziniyordu...

    Sonra gezintisi, kütüphanede sonlandı...

    Dostu Sir William'ın babası, bir kitap koleksiyoncusuydu... Bu devasa odanın dört duvarı, yerden tavana kadar; deri ciltli, antika kitaplarla kaplıydı...

    Bu, Henry Sugar'ın ilgisini çekmedi...

    O, polisiye ve korku romanları okurdu... Buradakilerden değil...


    O yüzden de, tam ayrılmak üzereydi ki...

    Gözüne, oldukça farklı bir şey takıldı ve onu durdurdu...


    Öyle inceydi ki, eğer yanındaki kitaplardan birazcık dışarı çıkmamış olsa; onu kesinlikle fark edemezdi...

    Onu raftan aldı...

    Aslında çocukların, okulda kullandığı; karton kapaklı, defter gibi bir şeydi...

    Kapağı lacivertti, üstünde de bir şey yazmıyordu...

    İlk sayfada, siyah mürekkeple ve muntazam bir el yazısıyla; şu yazılmıştı...


    'Gözlerini kullanmadan gören adam Imdad Khan (Ben Kingsley) Üzerine Bir Rapor - Hazırlayan Dr. Z. Z. Chatterjee (Dev Patel), Aralık 1935, Kalküta...'


    Tuhaf... Acayip... Nedir bu?

    Diyerek, bir sandalyeye oturdu ve en baştan okumaya başladı...

    Henry'nin, küçük mavi defterden okudukları şöyleydi...

    ***

    "Adım, Z. Z. Chatterjee... Kalküta'da Yılan Yastığı Hastanesi'nde baş cerrahım... 2 Aralık 1935 sabahı, doktorların dinlenme odasında çay içiyordum... Yanımda, üç doktor daha vardı... Marshall (Richard Ayoade), Miltra ve Macfarlane...

    Kapı çaldı... 'Girin' dedim..."

    ***

    Bunun üzerine...

    Kapıyı açan Imdad Khan...

    "Affedersiniz Bir ricada bulunabilir miyim?" diye sorduğunda...

    Dr. Z. Z.'nin...

    "Burası özel bir oda..." olan yanıtı...

    Gelmek de, çok da gecikmez...

    ***

    Ancak...

    Israrını sürdüren Imdad Khan...

    "Evet, biliyorum... Böyle çat kapı geldiğim için özür dilerim... Fakat size göstermek istediğim, çok ilginç bir şey var..." dediğinde...

    Odadaki doktorların, dördü de rahatsız olmuş...

    Ama yine de, ağızlarını açmamışlardır...

    ***

    Neyse...

    Baktı, kimse kendisini engellemiyor...

    Imdad Khan sözlerini...

    "Beyler... Ben, gözlerini kullanmadan görebilen bir adamım..." diyerek sürdürdüğünde...

    ***

    Bu sefer de Dr. Z. Z'nin...

    Imdad Khan'a ilişkin...

    "Altmış yaşlarında, beyaz bıyıklı ve kulaklarının içi; siyah renkli kıllarla kaplı, kısa bir adamdı..." türündeki nitelemesine ilaveten...

    Imdad Khan'dan da...

    "Kafamı, elli tane bandajla; istediğiniz gibi sarabilirsiniz ama yine de size bir kitap okurum..." iddiası gelir...

    ***

    Böyle olunca da...

    Fena halde meraka kapılan doktorlar, onu içeriye almak mecburiyetinde kalır...

    Ve...

    Kısaca, gözlerini kapatarak...

    El parmağı sayısı testine tabi tuttuklarında da...

    Büsbütün haklı olduğunu görürler...

    ***

    Önce...

    Dr. Z. Z., bunun muhakkak bir hilesinin bulunduğunu düşünse de...

    Imdad Khan bu yeteneğini, uzun yıllar boyunca çalışarak elde ettiğini belirtecektir...

    ***

    Merakı...

    Gittikçe daha da depreşen doktorlardan Marshall, bu özel yeteneğin; nasıl bir eğitimle elde edilebildiğini öğrenmek istediğinde...

    Imdad Khan...

    "Kusura bakmayın ama orası bana özel..." diyerek kestirip atar atmaz...

    ***

    Kendisine...

    "Nasıl yardımcı olabiliriz?" sorusunu yönelten Dr. Z. Z.'ye...


    "Bir gezici tiyatroda çalışıyorum... Kalküta'ya bugün geldik... Bu akşam, Royal Palace Hall'de; performansımızı sergileyeceğiz... Adım programda; 'Imdad Khan, Gözlerini Kullanmadan Gören Adam' olarak takdim ediliyor...

    Kumpanyamız, ne zaman yeni bir şehre gelse; doğruca hastaneye gidip, doktorlardan gözlerimi en profesyonel biçimde sarmalarını isterim...

    Bu işin, doktorlar tarafından yapılması önemli... Aksi taktirde insanlar, hile yaptığımı düşünür..." der demez


    ***

    Dr. Z. Z. ile Dr. Marshall...

    Kendisini, ameliyatheneye indirip...

    Daha detaylı testler uygularlarken...

    ***

    Defteri okumayı sürdüren ve işin sırrını kapması halinde de...

    Bu beceriyi, kumar salonlarında kullanmayı planlayan Henry Sugar'da...

    Merakından, neredeyse çatlamak üzeredir...

    Dakika 7...

    ***

    Filmdeki konu ile karakterlere dair...

    Yol gösterici bilgi sunmayı, tarz olarak benimsemiş olmamıza rağmen "spoiler" vermeyi asla kendimize yakıştıramamamız nedeniyle...

    Anlatımımızı, burada noktalarken...

    Siz değerli sinemasever dostlarımızı; azalmayan bir ilgiyle izleyeceklerini umduğumuz, 30 dakikalık bir bölümün daha bekliyor olduğunu belirtmek isteriz...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Back to Top