Gayretkeş Bir İlk Film
Yazar: Ali ErcivanOyuncu olarak tanıdığımız Serhan Arslan ve Ruhi Yapıcı, öyle anlaşılıyor ki büyük ölçüde kendi çabalarıyla bir film gerçekleştirmişler. Kendime İyi Bak adını verdikleri bu yapım, evliliğe hazırlanan Emre (Çağdaş Onur Öztürk) ve Yeşim (Begüm Birgören) çiftiyle tanıştırıyor bizi. Önce aralarındaki aşka şahit oluyor, ardından ikisinin de diğerinden gizlediği bazı sırları olduğunu anlıyoruz. Yeşim, asla çocuk sahibi olamayacağını öğrendikten sonra bunu Emre’ye nasıl anlatacağını bilemiyor. Emre ise aslında hala eski aşkı Begüm’ü (Aslı Tandoğan) tam anlamıyla unutamamış. Yeşim’i bir bakıma Begüm’ün yerine koymuş ama senelerdir görmediği eski sevgilisini de aklından çıkaramıyor.
Öykünün dönüm noktalarından biri, Emre’nin düğün davetiyelerini vermek için üniversiteden arkadaşlarıyla buluştuğu sahne. Uzun süredir görüşmediğini öğrendiğimiz arkadaşlarından, Begüm’le ilgili hiç beklemediği bir haber alıyor Emre ve bundan sonra hem kendi duygularını hem de müstakbel eşiyle ilişkisini altüst eden bir süreç başlıyor. Önce Emre ile Yeşim’in tanışma hikayelerini kronolojik bir sıralamayla izliyoruz. Ardından Emre ile Begüm’ün ilişkisini sondan geriye doğru… Bütün bunlar sürprizli ve duygusal bir finale doğru taşıyor filmi.
Dinamik bir yapısı var filmin, olabildiğince de gerçeklik duygusunu yakalamaya çalışıyor. Oyunculuklar, istisnai durumlar haricinde gayet doğal. Serhan Arslan ve Ruhi Yapıcı, oldukça gayretkeş bir ilk film çıkarmışlar ortaya. Belki zaman zaman biraz fazla bile gayretkeş. Sahiciliği yakalamak için fazla çaba gösterince, bu fazla çaba ister istemez kendini de fazla hissettiriyor. Diyaloglar gerçekçi olmaya çalıştıkça sahte, oyunculuklar doğal olmaya çalıştıkça abartılı hale gelebiliyor. İlk film acemiliğinden belki, bazı şeylerin kendiliğindenliğine fazla alan bırakmamış sanki yönetmenler. Ya da bazı sahnelere kendilerini fazla kaptırıp, dışardan, objektif bir gözle bakamamışlar. Böyle durumlarda her ikisi de olası…
Ancak filmin asıl problemi, senaryodaki inandırıcılık sorunları. Bunlar olmasa, geri kalan her şey mazur görülebilir. Fakat senaryodaki bazı boşluklar, mantık hataları görmezden gelinecek gibi değil. Misal (ki en büyük misal), Emre’nin üniversite arkadaşlarıyla buluştuğu sahnede Begüm ile ilgili öğrendikleri. Her şeyden önce, sosyal medyanın son yedi sekiz yılda ne denli yaygın kullanıldığı düşünülürse, bu insanların birbirlerinin hayatlarından bu denli bihaber olmalarına kimseyi inandıramazsınız. O üniversite arkadaşlarının her biri Facebook arkadaşıdır. Düğündü, ölümdü, bu gibi şeyler artık gizlenemez…
İkinci sorun, Begüm ile ilgili sarsıcı bir bilgi edinen Emre’nin bu konunun detaylarına ilişkin tek bir soru bile sormaması! Nasıl oldu? Ne zaman oldu? Niye oldu? Hiçbirini sormuyor Emre, arkadaşları da anlatma ihtiyacı duymadan izin isteyip masadan ayrılıyorlar. Sırf Emre, o bilgilere adım adım kendi ulaşacağı bir yolculuğa çıkabilsin diye… Ama senaristler/yönetmenler film öyle devam etsin istiyor diye seyirci bu kadar basit mantık hatalarına göz yumamaz ki... Hele ortada çok daha çetrefilli bir sır varken. Bu sırrın tamamını biz ancak finalde öğrenebilelim diye, karakterler ısrarla aptalca davranıyorlar. Ve bazı soruları görmezden gelmemiz bekleniyor. Arkadaşları Begüm ile ilgili bir şeyi biliyorlar ama diğer şeyi bilmiyorlar mı sahiden? Neden kimse tek kelime etmiyor? Ve Yeşim! Yeşim’in de doğrudan içinde olduğu bir tarafı var bu sırrın ama film boyunca Yeşim’in buna dair herhangi bir fikri olduğunun emaresini görmüyoruz. Yeşim, kendi üzerinden oynanan bu oyundan habersiz mi sahiden? Yoksa final sürprizi bizi hazırlıksız çarpsın diye mi senaryo hiç oralara girmiyor…
Kısacası, Serhan Arslan ve Ruhi Yapıcı özünde hoş ve duygusal bir fikir bulmuşlar ama bu fikri öyle bir senaryolaştırmışlar ki seyirciyi şaşırtacağız derken her şeyden önce inandırmayı başaramamışlar. Yoksa yönetmen olarak başarısız değiller. Filmi duygusal açıdan en vurucu noktada bitirmeleri, her öykünün çözümünü bize doğrudan izlettirmeyip ekran karardıktan sonra yaşanacakları seyirciye bırakmaları da takdir edilesi bir tercih. Kısacası, umut veren bir ilk film ortaya çıkarmışlar. Ama bütün artılarına rağmen, dediğim gibi, senaryoda öyle büyük boşluklar var ki, Kendime İyi Bak bütününde maalesef işlemiyor. Ben içtenlikle, “bir dahaki sefere daha iyisi olacaktır” demek istiyorum iki genç sinemacı arkadaşımıza…
twitter: aliercivan