Kendini haddinden fazla ciddiye alarak ilerleyen sıradan bir TV filmi örneği...
Yazar: Misafir KoltuğuTürk korku ve gerilim sinemasının belki de en büyük sıkıntısı ya yerel, kültürel öğelerle gereğinden fazla beslenmesi, ya da kendisini fazla ciddiye almasıdır. Hollywood’un bu janra ait sonsuz örneklerinde (pek tabii başarılı olanlardan bahsediyorum) kolay kolay rast gelemeyeceğimiz bu sakil ciddiyet maalesef ki yerli sinemanın en büyük yaralarından bir tanesi. Özellikle de korku ve gerilim gibi farklı bakış açısı isteyen, gerektiğinde sadece beyin kimyasına hitap eden filmlerde, olmayacağı oldurmak için sınırsız bir çaba göstermemiz, yakalandığımız en beter tuzaklardan.
Şayet elinizdeki malzeme yeterince güçlüyse, sağlam temellere oturtulmuş ve yenilikçi öğeler taşıyors,a işi ciddiye almaktan başka şansınız yoktur. Peki ya kullanacağınız hikaye, karakterleriniz, olay örgüsü on yıllardır temcit pilavı misali önünüze sunulanlardan farklı değilse? İşte o zaman önünüzde çok daha geniş bir olasılıklar denizi vardır. Arzu ettiğiniz gibi içeriğinizi eğip bükebilir, oyun hamuru gibi şekillendirebilirsiniz. Bundan vazgeçip işi inatla “sağlam kazığa bağlamak” isterseniz, o vakit derin sulara açılmışsınızdır.
Türk – Belçika ortak yapımı Gizli Yüzler filmi de ne yazık ki kendisini fazlasıyla ciddiye alan, haddinden fazla kendine güvenen bir yapım. Belçika’da yaşayan Türk karakterler etrafında dönen hikaye seyircisini ele geçirmek için o kadar büyük hamleler yapıyor, o kadar “gerilimli olmaya” çabalıyor ki, izleyici olarak kendinizi akışın bir parçası değil de, hastasını inceleyen bir doktor gibi buluyorsunuz.
Filmin hikayesine gelecek olursak; kocasından ayrılmış, küçük kızından ayrı düşmüş bi’çare Zeynep, en yakın arkadaşı Deniz ile ortak yaşayacakları bir eve taşınırlar. Zeynep eski kocası Fikret’ten, kızı Pınar’ı görmek için izin ister, başarılı olamaz. Psikiyatristi ile olan seanslara devam eder, kendine yeni meşgaleler edinir. Aklı bir türlü kızı Pınar’dan uzaklaşamaz. Fikret’in yeni eşinin, Pınar’a kötü davrandığını da fark eden Zeynep kızını kurtarmak için çabalamaya başlar. Bu esnada evde baş gösteren garip olaylar işin tuzu biberi olur.
Basit bir dram kalıbını garip bir doğa üstü temayla süslemeye çalışan Gizli Yüzler, sözde sürprizini daha en baştan açık ediyor. Sunması gereken ekmek kırıntılarını, bir bütün somun olarak karşınıza koyan yönetmen Sümeya Kökten, iyi niyetli ve samimi projesinde pek de muvaffak olamıyor. Bir türlü anlam veremediğiniz ve zırt pırt karşınıza çıkan duman efekti, geriye sarıp duran kurgu, Zeynep’in sürprizi bağıra çağıra açık eden sinir bozucu tavırları, yabancı bir oyuncuya yapılan Türkçe dublaj ve belki en en önemlisi hiç durmayan müzik kuşağı gibi enteresan seçimler hem seyirciyi uzaklaştırıyor, hem de inanılırlığı ortadan kaldırıyor.
Oyunculuk babında da istenileni veremeyen Gizli Yüzler’in öne çıkan ismi ise sinema filmleri haricinde TV serilerinden de hatırlayacağımız Yeşim Ceren Bozoğlu oluyor. Türkçe dublajına rağmen ben de buradayım diyen Francois Vincentelli de yapımın bir diğer artısı.
Ortada kesinlikle iyi niyetle yola çıkılan, farklı şeyler denemeyi düşünen ancak kendisini haddinden fazla ciddiye alarak ağır aksak ilerleyen sıradan bir TV filmi örneği var.
Burçin Aygün
burcinaygun@gmail.com