"Gerçek bir hikayeden uyarlanmış olan Battle Of The Sexes, eski tenis şampiyonu Bobby Riggs'in onu yenip ilk kadın tenis şampiyonu olan Billie Jean King'e bir maç yapmayı öneriyor. "Cinsiyetler savaşı" denilen bu müsabakaya hazırlanırken Bobby ve Billie de kendi hayatlarında bazı sorunlar yaşıyordur." Ve film de bu iki karakterin motivasyonlarıyla özdeşebilmemiz için sürekli onların hayatlarına odaklanıyor, bu yüzden büyük maç geldiği zamanda da yaşananları umursamamızı sağlıyor.
Her ne kadar gerçek bir hikayeden uyarlanmış olsa da, Battle Of The Sexes kendi türüne yeni bir şey kazandıran bir film değil. Filmi izlerken karakterlerin kişiliklerinin nasıl olacağını, hikayenin nasıl ilerleyeceğini rahatça tahmin edebiliyorsunuz. Hatta finaldeki tenis maçı ilk Rocky filminin finaline oldukça benzerdi.
Ama her ne kadar bu filme harika diyemesem de, kötü de diyemiyorum. Çünkü hikayesindeki tahmin edilebilir şeylere rağmen Battle Of The Sexes, insanların ilgisini çekmeyi başaracak ve izlerken iyi vakit geçirecek bir seyirlik sunmayı başarıyor. Bunun da en büyük kaynağı Steve Carell ile Emma Stone'un harika performanslarından ve hikayenin komedi ile ciddi tonu etkili bir şekilde karıştırmasından geliyor.
Emma Stone, ta Superbad zamanlarından çok sevdiğim ve samimi bulduğum bir oyuncu. Şimdiyse La La Land ve Birdman gibi ciddi filmlerde rol aldığını görmek gerçekten çok güzel. Aynı şey Steve Carell için de geçerli. Bu iki oyuncu daha çok komik işleriyle bilinse de arada sırada etkili ve bildiğin kusursuz performanslar sergilemeyi başarıyorlar. Stone'un La La Land'i ve Carell'in Foxcatcher filmlerinde gösterdikleri performanslardan sonra bu ikili, Battle Of The Sexes'de kariyerlerinin en iyi ikinci performanslarını sergilemişler. Çünkü ekranda Steve Carell ile Emma Stone'un olduğunu bildiğim halde film boyunca onlardan hiçbir iz göremedim, resmen yok olmuş gibilerdi. Bu ikili filmi resmen sırtlarında taşımış, bu yüzden filmi sırf Carrell ile Stone'un harika performanslarını görmeniz için size önerebilirim.
Aslında sadece Stone ve Carell değil, neredeyse bütün yardımcı oyuncu kadrosu da harikaydı. Uzun zamandır Sarah Silverman'ı bu kadar iyi bir rolde görmemiştim. Andrea Riseborough ise içinde bulunduğu ufak rollerden sonra bu filmde parlamayı başarmış. Ayrıca Alan Cumming, Elisabeth Shue, Bill Pullman ve Fred Armisen de filmin benim için hoş sürprizlerindendi.
Ayrıca yönetmenliği de oldukça başarılı buldum. Jonathan Dayton ve Valerie Faris ikilisi burada oldukça iyi bir iş çıkartmışlar. Böyle tahmin edilebilir bir konunun içine insanların umursayabileceği karakterler ve bazı sahnelere de ufak ama etkili eklemeler yapmışlar.
Battle Of The Sexes, "ben bu filmi nasıl kaçırabilmişim?" demeyeceğiniz ama eğer izlemeyi düşünürseniz hoş vakit geçirebileceğiniz bir film. Filmle ilgili sıkıntımın ana nedeniyse şu: Oyuncu kadrosu bu filmi oldukça derin ve eşsiz bir hale getirmeye çalışırken, basit senaryo ise sonucu sadece herkesin "iyi" bulacağı, fazlasıyla yüzeysel bir işe dönüştürmüş. Bu yüzden her ne kadar film etkili bir şekilde işlenmiş olsa da, seyirciye duyguları yansıtmak için hikaye o kadar da derine inememiş. Sonuç olarak da izledikten sonra o kadar aklınızda kalmayacak ama yine de izlediğinize pişman olmayacağınız bir yapım ortaya çıkmış. Kesinlikle iyi bir film, sadece içeride bulunan yeteneğe bakacak olursak ortaya çok daha etkili bir iş çıkabilirdi. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Emma Stone ve Steve Carell'in kusursuz performansları.
+ Yardımcı oyuncu kadrosu.
+ Güçlü karakterler, komedi ve dramın etkili birleşimi.
+ Jonathan Dayton ve Valerie Faris'in başarılı yönetmenliği.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Son derece tahmin edilebilir bir senaryoya sahip.
- Oyuncu kadrosu ve yönetmenlik dışında o kadar da özel bir şeye sahip olmaması.
TOPLAM PUAN: 7/10