Hesabım
    Müslüm Baba'nın Evlatları
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Müslüm Baba'nın Evlatları

    Başka türlü bir aile…

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Türkiye’nin önemli çağdaş bestecilerinden Erdem Helvacıoğlu ile bir müzik kitabı üzerinde çalışıyoruz bir süredir. Kitap için gerçekleştirdiğimiz uzun röportajlardan birinde 21. yüzyıl besteciliğinin 20. yüzyıl besteciliğinden farkını sordum kendisine. Amacım bugünün müziğine dair yorumlarını almaktı. Erdem günümüzde artık besteciler için müzik türleri arasındaki hiyerarşinin ortadan kalktığını, özellikle özgür düşünebilen bestecilerin sadece klasik müzik, jazz veya dünya müziği gibi türlerin imkanlarından değil, tekno ve punk gibi türlerden de yararlandıklarını söyledi. Bu şüphesiz önemli bir değişim ve sadece müziğin zenginleşmesi açısından değil, ayrı dünyalarda yaşayan hayranların kaynaşması açısından da önemli. Bir de tabii, bir arabesk bestesi içindeki çağdaş müzik etkilerini veya bir çağdaş müzik bestesindeki arabesk müzik izlerini daha iyi görmemizi sağlayabilir bu alışveriş. Müslüm Baba türlerin ve dinleyicilerin etkileşimi açısından Türkiye’de ilginç bir noktayı temsil ediyor. Doksanlı yıllarda pop ve rock müzik aleminden ünlü isimlerle işbirliği yapması, farklı kesimlerin de playlist’lerine girmesi hatırlayacağınız üzere uzun soluklu bir tartışma yaratmıştı. Vuslat Saraçoğlu’nun pek çok açıdan ilgi çekici projesi ‘Müslüm Baba’nın Evlatları’ belgeselinde de bu tartışmanın izlerini görüyoruz. Ana akım medyanın acımasız konser haberleriyle adı ‘jiletçiye’ çıkan, tekinsizleştirilen Müslüm Baba hayranları, müzisyenin Cihangir eliti tarafından kucaklanmasına daima kuşkuyla yaklaştı. Şüphesiz Müslüm Gürses, farklı müzisyenlerle işbirliği yapmanın, elit müzik-avam müzik şeklindeki temelsiz ve anlamsız ayrımları ortadan kaldırabileceğini, arabeskin geniş bir dinleyici kesimine ulaşırken, arabesk dinleyicilerinin de tekinsiz alandan çıkmasını ummuştu. Üstelik bu yüzleşme, kentin kenarında köşesinde yaşam mücadelesi veren görünmez bir halkın görünürlüğünü de sağlayabilirdi. Fakat yeni dinleyici kesimi sadece Müslüm Baba’nın sesiyle (ve birkaç bestesiyle) barıştı. Müslüm Baba’nın evlatları hep biraz uzakta, loş bir bölgede kalmaya devam etti.

    Yönetmen Saraçoğlu belgeselinde Müslümcülerin arasına giriyor ve dünyanın en sadık hayran gruplarından birisini bağlılıklarıyla ve çalışkanlıklarıyla gözler önüne seriyor. Belgeselin sunduğu en ilginç keşiflerden biri, müzisyen için hazırlanan 'Müslümcü.net' portalı. Doğrusu bu kadar kapsamlı ansiklopedik bir sitenin dünyada bile örneğinin az olduğuna inanıyorum. Bu sitenin arkasında müzisyen ile hayranları arasındaki benzersiz aile ilişkisi var tabii. Bu ailenin bağlılığını sanıldığı gibi baba-oğul ilişkisini fiziksel kılmaya çalışan imaj benzetmeleriyle değil, müzisyenin hastanede yoğun bakımda olduğu dönemde görme fırsatı yakalıyoruz. Ailenin büyüğü hastanedeyken ailenin evlatlarını birbirine bağlayan acı katmerleşiyor...

    Müslüm Baba’nın Evlatları kusursuz bir belgesel değil, özellikle stüdyo röportajları belgeselin samimi havası içinde bir parça eğreti duruyor. Öte yandan bir dönem haftalık dergilerin, popüler kültürü ele alan sosyoloji kitaplarının favori konularından olan ama cazibesini korumasının ötesinde bu ülkenin ruhunu anlamak için anahtar kavramlardan biri olmaya da devam eden arabesk üzerine yapılmış önemli bir belge olduğuna şüphe yok. Müzik tarihinde eşi olmayan bir hayran grubunun baba-oğul ilişkisi çerçevesinde aileye dönüşmesine tanık olmak özel bir duygu. Dünyanın başka bir yerinde yıldıza el yapımı hediyelerle hasta ziyareti yapan, bir tas çorba kaynatmak için heyecanlanan başka bir hayran kitlesi olduğunu sanmıyorum. Özellikle Müslüm Baba’ya ve onun evlatlarına karşı önyargılı olan sayın elitlerin izlemesi son derece yerinde bir karar olur.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top