Yüksek beklentilerde olmadan, farklı bir Jennifer Aniston...
Yazar: Ayşegül Kesirli2000’lerin başında Brad Pitt ile yaşadığı gönül ilişkisinin ardından magazin basınının vazgeçemediği bir isim haline gelen Jennifer Aniston, Hollywood’un gençlik ve güzellik takıntısının kurbanı olan en canlı örneklerden biri. Özellikle 40 yaşına bastığı 2009 yılında, çeşitli dergilere verdiği pozların ardından Aniston’un ‘yaşına rağmen’ hala ne kadar seksi olduğunun sürekli altını çizen yazılar gündemden hiç düşmedi. Patrondan Kurtulma Sanatı ve Bu Nasıl Aile? filmlerinde canlandırdığı karakterler ise bence Aniston’ın yaş ve güzellik çıkmazına hapsolmasının tuzu biberi oldu.
Aniston’ın yeni filmi Cake öyle gösteriyor ki, romantik komedilerin vazgeçilmez oyuncusu bir noktadan sonra kendisine biçilen ‘bakın yaşına rağmen hala ne kadar seksi’ imajını taşıyamaz hale geldi. Bununla beraber, son zamanlarda daha çok sulu komedilerde görmeye alıştığımız Aniston’ın, romantik komedi türünden de yavaş yavaş elini eteğini çektiğini varsaymak mümkün. Dolayısıyla, kariyerinde yeni bir atılım yapma ihtiyacı hisseden Aniston’ın yeni filmi Cake'te Nicole Kidman’ın Saatler'de, Charlize Theron’unsa Canide uyguladığı formüle başvurması şaşırtıcı değil aslında.
“Cake,” geçirdiği trafik kazası nedeniyle bütün hayatı altüst olan Claire Bennett’in dramatik hikayesini anlatıyor. Kaza sonrasında vücudunda kalıcı yara izleri oluşan Claire, aynı zamanda kronik ağrı problemiyle de baş etmeye çalışıyor. Yardımcısı Silvana’nın desteğiyle gündelik hayatını devam ettiren ve kullandığı ağrı kesicilere neredeyse bağımlı olan Claire, takip ettiği destek grubundan bir katılımcının intihar ettiğini öğrenince olaylar birbirini izliyor.
Claire’in çektiği fiziksel ve ruhsal acılarla baş etme/edememe halini merkezine alan “Cake”in, neredeyse gidişatının bütün ağırlığını Aniston’ın sırtına yükleyip, daha da fazlasına karışmayan bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Zaman zaman ilhamını Iñárritu’nun 21 Gram filminden aldığını hissettirse de karakterler arasında yeterince güçlü bağlar kuramayan filmin izleyenlerde bıraktığı en kuvvetli his ‘bir şeyler eksik’ duygusu. Bu eksikliğin bütün sorumluluğunu Claire’in izleyenlerle gönül bağı kuramayan bir karakter olmasına veya Jennifer Aniston’ın performansına bağlamaksa işin kolay yolu.
Tersine geçtiğimiz aylarda Cake'teki rolüyle Altın Küre’ye aday gösterilen Aniston’ın sakin ve düşük perdeden oyunculuğu umut vaat eder düzeyde. Canlandırdığı karakterin fiziksel personasına bürünmekte Kidman ve Theron kadar cesur davranamasa da Aniston’ın makyajının ve kostüm tercihlerinin ikna edici olduğunu söylemek de mümkün. Ancak Aniston’ın bu projede yer alırken yaptığı en büyük hata portfolyosunda Beastly gibi bir facia barındıran yönetmen Daniel Barnz’a güvenmiş olması. Nitekim Aniston kendi performansını belirli bir kalitede tutmak için ne kadar çabalarsa çabalasın, Barnz’ın anlattığı hikayenin ağırlığını taşıyamayan başarısız yönetmenliğinin açığını kapatabilmesi imkansız. Zira Barnz’ın sığ yönetmenliğinin kurbanı olan “Cake,” Claire’in dünyasına hakim olması beklenen yarı kasvetli, yarı agresif atmosferi yaratmakta hayli zorlanmakta.
Kısacası “Cake,” Jennifer Aniston’ı alışılmışın dışında bir rolde izlemek için ideal bir tercih. Yeter ki büyük beklentiler içinde olmayın.