Hesabım
    Mandıra Filozofu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Mandıra Filozofu

    Hepi topu 230 günümüz var!

    Yazar: Misafir Koltuğu

    Açık konuşmak gerekirse benzeri örnekleri yüzünden son yıllarda uzak durduğum bir tür oldu Türk komedi sineması. Malumunuz, sektörün bir bakıma da hayatta kalabilmesi için yoğun ilgi gören, ardı arkası kesilmeyen bir akım bu. Ben de benzeri düşünceler, hatta önyargılar ile girdim salona ve yüzümde hafif bir sırıtma ve bolca da huzurla çıktım dış dünyaya. Hani şu modern olanından.

    Seksenler dizisinin yönetmeni olarak tanıdığımız, öncesinde çok sağlam projelerde de çalışmış olan senarist, yönetmen ve oyuncu Müfit Can Saçıntı, işte bu huzur dolu sırıtışın sebebi. Çocuklar Duymasın adlı televizyon serisinin son sezonlarında, kadroya oyuncu olarak katılan Saçıntı bu kez soluğu beyazperdede alıyor. Çocuklar Duymasın'daki Mustafa Ali karakterinin perdenin arkasındaki yaşamından küçük bir kesiti seyircisi ile olabildiğine samimi bir şekilde aktaran yönetmen, belli ki gişe kaygısından da bir o kadar uzak. Başlangıçta yer alan ve filmin belli bir bölümüne yayılan sinkaf içerik, beklenenin aksine stratejik kararların ürünü değil, hikayenin olması gereken parçalarından biri. Sırf bu sebepten ötürü kendinizi bu garip anlatıya kaptırıyorsunuz işte.

    Mustafa Ali, modern yaşamdan uzak, köyde tek başına yaşadığı kulübesi, tavukları ve ineği Afrodit haricinde "sahipliği" olmayan bir adam. Ona göre ihtiyacından fazlasına sahip olmanın bir manası yok. Ona göre açgözlülük kısaca boşa harcanan, hatta hayattan çalınan kocaman parçalar, ölüme her an daha da yaklaştıran lüzumsuzluk. Paraya ihtiyacı yok, çünkü karnını doyurmak için her şeyi var. Onlarca evi yok, çünkü rahatça yaşadığı bir kulübesi var, kitapları var ve Madam Butterfly dinleyerek uyuyan bir de annesi!

    Bir başka karakter de Cavit. İş adamı, ülkenin en büyük isimlerinden bir tanesi. Karısının "beğendiği" arsa için tüm işini bırakıp Bodrum'daki köyün yolunu tutan, her şeyden sıkılmış, üzgün bir insan. Rasim Öztekin'in özellikle de o sıkışmışlığı başarıyla yansıtan bakışları, nefessiz duruşu, yılgınlığı ile bırakın öfke duymayı, açgözlü hayat felsefesine rağmen acıdığınız bir karakter. Hayat bu ya; çalışmaya ve mülkiyete karşı olan Mustafa Ali ve her şeyi olan ama hiçbirinin tadına bile bakamayan Cavit. Biri siyah, biri beyaz iki keçinin savaşı. Bir başka deyişle paranın ve kapitalist sistemin doğa anayla çarpışması.

    Hikayenin gidişi gibi varacağı nokta da belli. Buna rağmen bazı tekrar eden sekansları dahi gözardı edip, kendinizi sakin, sessiz bir ütopyanın içine bırakıyorsunuz. Lüzumu tartışılır yan karakterler ile bu yoldan bir parça sapsanız da, suyun akışı sizi yine aynı koya bırakıyor. Şunun şurası 30 yaz, 230 tatil günü ömrü kalmış insanların yaşadığı, yaşadığını zannettiği yerin tam karşısına. Keşke olsa diyeceğiniz, çoğumuzun "Güney sahillerine yerleşeceğim"lerine varan bir başka ütopya.

    Müfit Can Saçıntı'nın sahip olduğu entelektüel birikim ve sinemaya dair sevgisi, Mandıra Filozofu filminin her bir köşesine sinivermiş. Belki sinemaya dair yaşanan bir bocalama, ufak bir tökezleme ama yine de, ben bu işi biliyorum diyor sevgili Saçıntı. Evet, sık sık karşımıza çıkan ve işin değerini düşüren geri dönüşler, ya da açılış sekansındaki boğucu gerçekçiliğin bazen filmin geri kalanına da sızması, her ne kadar mecburi de olsa rahatsız edebiliyor seyircisini.

    Mandıra Filozofu, şayet beklentilerinizi çok yükseğe taşımazsanız sizi başka bir dünyaya davet ediyor. Belki de hepimizin istediği, alternatif gerçeğe, huzura ve gerçekleşmesi en azından bu yüzyılda imkansız gibi görünen bir başka hayata. Unutmayın, hepi topu 230 gününüz var tadını çıkartabileceğiniz, gerisi sadece meta.

    Burçin Aygün

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top