Hesabım
    Otopsi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Otopsi

    Buyrun otopsi masasına!

    Yazar: Burçin Aygün

    Testere serisi ile bir kez daha hortlayan şok edici sürprizlere gebe filmler kervanına bu kez hem şok seviyesi yüksek, hem de akıllı bir korku projesi katıldı; Otopsi! Daha önce izleyicisini ikiye bölen ancak genele baktığınızda orijinal ve ilgi çekici bir yapım olarak akıllarda kalan Troll Avı’nın yönetmeni André Øvredal bu sefer çok daha farklı bir işe kalkışmış. Altından da fazlasıyla kalkabilmiş.

    Øvredal’ın şimdilik son çalışması olan Otopsi, adından da anlayabileceğiniz gibi korku unsurunu direkt olarak bir ölüden ve ölümün kendisinden alıyor. Tek bir müstakil evde, daha çok da bu evin en alt katındaki morg bölümünde geçen hikaye, ömrünü bu işe vermiş olan bir baba ile geleceği hakkında halen kararsız oğlu arasında geçiyor. Oldukça sıradan bir akşam, son dakikada gelen “mesai”, eğlenceli bir muhabbet ve korku dolu bir gece.

    Morgun sahibi, aklı başında baba Tommy rolünde sinema dünyasının önde gelen üstadlarından biri olan Brian Cox var. Cox’un varlığı, karakterine kattığı canlılık filmin en güçlü yanlarından biri olmuş. Zira ağır başlı olduğu kadar eğlenceli ve nüktedan Tommy, hikayenin dengesini kuran, izleyicinin gerilmesindeki en büyük unsurlardan bir tanesi. Bunda da oğluna karşı duyduğu endişe yatıyor. Babası ile bir hayli sıkı fıkı olan, hatta aralarından pek su sızmayan Austin’i, Emile Hirsch canlandırıyor. Kendisi Oliver Stone’un Vahşiler filminde, Mark Wahlberg ve Ben Foster’lı Son Kalan’da ve hatta Bonnie & Clyde TV serisinde de başrol oynamış bir isim. Hirsch tam da beklendiği gibi Cox’ın karşısında işini en iyi şekilde yapıyor. Son olarak Austin’in endişeli sevgilisi Emma rolünde Ophelia Lovibond ve yerinden kımıldamayan kimliği belirsiz cesedimiz Olwen Catherine Kelly.

    Gelelim kısaca hikayeye. Baba Tommy ve geleceği hakkında kararsız olan Austin morgdaki işlerini bitirmiş, akşamın tadını çıkartma planları yapmaktadır. Austin, kız arkadaşı Emma ile dışarı çıkmayı planlarken hiç hesapta olmayan bir iş çıkar. Kimliği belirsiz olan bir Jane Doe*, polis tarafınan teslim edilir, sabaha kadar otopsinin bitmesi talebi gelir. Sevgilisinden birkaç saat izin isteyen oğul ve babası çalışmaya başlar. Otopsi süreci devam ettikçe ardı ardına anlam verilemez sonuçlar ortaya çıkar. Maktulün öldürülme şekli, cesedinin mevcut hali ve baba – oğul ikilisinin yavaş yavaş dehşete kapılmalarına neden olan sürprizler. Çantadaki en büyük sürpriz ise akıllarını kaçırması için yetecek kadar büyük gibidir.

    Otopsi’nin en büyük gücü hikayesi ve oyuncuları. Senaryonun sunduğu karakterler o kadar inandırıcı ve kabullenilebilir ki, seyirci kısa sürede kendisini onlardan biri olarak görebiliyor. Böylece en ufak bir korku anında onlarla birlikte geriliyorsunuz. En güzeli de Tommy ve Austin’in yaşanan akıl almaz olaylar karşısında ağırlıklı olarak sıradan bir insan gibi tepki vermeleri. Ne aptalca kahramanlık denemeleri, ne de vıcık vıcık bir duygusallık. Tercih edilen mekan, sadece işlerin görüldüğü morg odası değil, mevcut katta bulunan diğer küçük odalar ve bunların doğru kullanımı, ne zaman geleceği belli olmayan karanlık ve paranoya. Hepsi de adım adım koyulaşan kabusun sizi içine çekmesi için yeterli.

    Son yıllarda görevini yerine getirebilen az sayıdaki filmler haricinde, bir klasik olmasa bile işini hakkı ile yapan, baştan sona geren, rahatsız hissettiren, kaliteli bir korku - gerilim var karşımızda. Eh, öyleyse buyrun otopsi masasına!

    * Kimliği belirsiz hasta ya da ölüler için erkek ise John Doe, kadın ise Jane Doe isimlendirmesi yapılır.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top