İlişki dehlizlerinde...
Yazar: Ayşegül KesirliYolunda gitmeyen ilişkilerini yeniden rayına oturtmaya çalışan Ethan ve Sophie’nin hikayesinin anlatıldığı “Tek Aşkım,” ilk bakışta hafif bir romantik komedi gibi görünse de farklı film türleri arasında gezinen ve zaman zaman bir hayli tedirgin edici olabilen bir çalışma. Zira evlilik terapistlerinin yönlendirmesi üzerine ıssız bir köy evinde bir hafta sonu geçirmeye karar veren Ethan ve Sophie’nin ilişkilerini tamir etme/edememe sürecini beyazperdeye taşıyan filmde, alışıldık bir ‘yüzleşme’ hikayesi anlatılmıyor.
“Tek Aşkım,” konusu gereği karakterlerin kendileriyle ve birbirleriyle olan problemlerini karşılıklı meydan okumalar ve duygu dalgalanmaları üzerinden dışa vuracakları beklentisini yaratan bir çalışma. Bu beklentiye bağlı olarak gidişatın seri ve çarpıcı diyaloglar üzerinden ilerleyeceğini ve filmin temposunun da büyük ölçüde başrolünde yer alan oyuncuların yüksek perdeden performanslarına dayanarak belirli bir seviyede tutulacağını sanmak da mümkün. Ancak hikayeye konu olan ‘yüzleşmenin’, filmde kelimenin gerçek anlamıyla vücut bulduğunu söylemek, bütün bu beklentilerin boşa çıkması için yeterli.
Ethan ve Sophie’nin sözü edilen köy evine vardıklarında yanı başlarındaki konukevinde kendilerinin ‘farklı’ versiyonlarının yaşadığını fark etmeleri, öykünün beklendik kalıpların dışına çıktığının en belirgin göstergesi. Haliyle alışıldık bir romantik komediden, romantik bir drama, ardından da psikolojik bir gerilime doğru evirilen “Tek Aşkım,” bu geçişkenlik sayesinde konu edindiği ilişki hakkında sözle söylenebileceklerden çok daha fazlasını ifade edebilen güçlü bir çalışma olduğunu da hemen hissettiriyor.
Kendilerinin farklı versiyonlarıyla karşılaşmalarının ardında huzurlu ve dinlendirici bir tatil vaat etmesi beklenen köy evi, bir korku evine dönüşürken, Ethan ve Sophie’nin, ‘yüzleşme’ süreçleri de gerçek anlamda bir yüz yüze gelme deneyimi halini alıyor. Birbirlerine romantik duygularla bağlanan çiftlerin zaman zaman gerçeklikle pek de bağdaşmayan bir ideaya da bağlanabilecekleri mesajını, son derece yenilikçi ve etkin bir yöntemle anlatan “Tek Aşkım,” bir anlamda Ethan ve Sophie’nin birlikteliklerinde neyin yolunda gitmediğini de çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor.
“Tek Aşkım,” hem yönetmen Charlie McDowell’ın hem de senaryo yazarı Justin Laderr’ın ilk uzun metraj çalışması. Bu ilk çalışmada, Elisabeth Moss ve Mark Duplass gibi iki başarılı oyuncu ile iş birliği yapmaları McDowell ve Lader’ın en büyük şansı belki de. Filmde Duplass ve Moss dışında filmin komplike senaryosunun ağırlığını taşıyacak başka hiçbir oyuncunun yer almadığını düşünürsek, ortaya çıkan bu başarılı çalışmada her iki oyuncunun da payının büyük olduğunu söyleyebiliriz. Duplass ve Moss’ın aşırıya kaçmayan dingin performansları, filmin yer yer tedirgin edici atmosferini en iyi besleyen öğelerden biri.
Sonuç olarak “Tek Aşkım,” beklentilerin üzerinde bir performans sergileyen ilgi çekici ve sürükleyici bir film. Romantik ilişkilere dair söyleyecek çok sözü olan ve bütün bu sözleri film dilinin ve film türlerinin olanaklarını sonuna kadar kullanarak görselleştirmeyi başaran çalışma, yönetmen Charlie McDowell ve senaryo yazarı Justin Lader’ın gelecek projelerini de merakla beklememize olanak tanıyor.