Hesabım
    Sesime Gel
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Sesime Gel

    Kısık bir "sesime gel"

    Yazar: Banu Bozdemir

    Hüseyin Karabey filmografisini daha çok özgün filmler ve ortak yapımlarla oluşturan bir yönetmen. 2008’deki Gitmek bir yol ve yolun sonuna bağlanan bir umutla ilgiliydi. Filmin sonunu masalsı bir umutla bağlayan Karabey son filmi Sesime Gel’de de hemen hemen aynı etkiyi kullanıyor. Geneli siyasi bir duruma yaslanan film, bir anne ve torununun masalsı yolculuğuyla aynı zamanda o etkiyi kırmaya çalışır gibi. Film bu topraklarda yaşanan gerçekleri işaret etse de sürecin altını fazlaca çizmiyor Karabey. Ama olayların yoğun yaşandığı dönemler olarak 90’lı yılları işaret ediyor gibi.

    Kürt yönetmenlerin eteklerindeki taşları sürekli silkelediği filmlerden biri Sesime Gel. Berfe nine ve torununun devletin uyguladığı sebepsiz baskıdan nasiplendiği ve bir ‘olmayan’ üzerinden yaratma hali için yollara düştükleri filmin en hoşuma giden taraflarından birinin görme engelli üç dengbejin bilgelik, hakimiyet ve iyi niyetle olaylara dahil olmaları ve hatta hikayeleri açmaları oldu. Tabii aklıma hemen ünlü ressam Bruegel’in "Körler" tablosu geldi. Bruegel tabloda arka arkaya sıralanmış körlerin birbirlerine yaptıkları kılavuzluk olaylarından bahseder. Konusunu İncil’den alan tablonun Karabey’in şairlerine ne kadar ilham kaynağı olduğunu bilmesek de Karabey tablonun zıddı bir önermeyle karşımıza çıkıyor. Adeta üç dengbejin kılavuzluğuna teslim ediyor hikayeyi, nine ve torunu ve hatta oğulun kaderini…

    F Tipi Film ve Hrant Dink anısına yaptığı ‘Hiçbir Karanlık Unutturamaz’ animasyonu da bulunan Karabey gündeme ilişkin nabızları tutmaya çalışan yönetmenlerden. Sesime Gel’in en büyük zaafı hem biraz gündemin gerisine düşmesi (çok da takmaya gerek yok gerçi bunu) hem de kötülük ve iyilik kavramlarının arasında geçiş bırakmaması. Salt kötülük ve iyilik şeklinde çizilen öykü sonuna da aynı şekilde noktayı koyuyor. Otoritenin, baskının orantısız abartı olması hikayenin biraz yana çekmesini sağlıyor. Yaşananların gerçekliği konusunda hiçbir soru işareti olmamasına, devletin sivil halk üzerinde her türlü baskıyı kurduğuna inanmamıza rağmen filmde ‘olmayan silah’ üzerinden dengbej tarafını bir kenara bırakırsak gerçeklik sorunu yaşanıyor ve sonu kurduğu baskıyı ‘oldu da bitti’ tarzında bir çabuklukla bitiriyor.

    Geriye Berfe nineyle torununun yaptığı zorlu ama sıcak yolculuk kalıyor. Bu tarz filmlerde profesyonel olmayan oyuncuların varlığı çok etkili. İnandırıcılık ve doğallık adına kesinlikle çok doğru tercihler. Nine ve torunun zorunlu olarak çıktıkları yolculukta dengbejlerle karşılaşmaları, onların olmayan silaha öykünen hafızalarının varlığı ve anlattıkları hikaye gerçekten de filme güç katan unsurlar. Ama Karabey filme ilişkin keskin gerçekliği masalsı bir algıyla kırmaya çalışsa da pek başarılı olamıyor, bu da filmin yarattığı naif duyguyu pek ortaya çıkaramıyor.

    Sonuçta Sesime Gel güzel bir çağrı yapıyor, ama etkisi konusunda problemleri olan bir film. Senaryonun gücü filmde daha fazla hissedilseydi başarılı bir film olacağına kuşku yok. Ama sesi kısık bir Sesime Gel çağrısı yapıyor ki bu da tatmin etmiyor!

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top