Genç bir bedene duyulan sınırsız ve aklın sınırlarını zorlayan, anlaşılıp kavranması belki de olanaksız bir aşkın sunumu ?lolita?. Bu aşkın perdeye yansımasını sağlayan kişi ise; sinema tarihine yapıtlarıyla adını yazdırmış, kimi zaman geleceğin iç karartır tablosunu yansıtan, kimi zaman hayal bile edilmez iken bakışlarını başka dünyalara daldıran, bazen ise gözlerini kapatarak insanı saran şehvet ve giz dolu geceye kapı aralayan ve bazense insan aklının oynaklığına ve güvenilmezliğine atıf yaparak başkalaşım evresine bizi de katan kişi, ?stanley kubrick? ten başkası değil. Yapıtlarında yarattığı etki ve sunum ?lolita'da da geçerliliğini sürdürerek, hem farklı bir aşkın işlenişi hem de bunun yanında, arka planda ahlaki ve sosyolojik tahliller yaparken, sunulan insan halleri ve kişilerin karakterleri hakkında da bizlere çeşitli çıkarımlar yapma imkanı sunuyor. Bu çıkarımlar; henüz 60'lı yılların amerikasını ve insanların dönüşüm arzularını, bazen yeren bir atmosferde sunuyor bazense ince dokundurmalar yaparak, ?entelektüel? sıfatına bakış açısını keskin kareler eşliğinde bize yansıtıyor. Bir uyarlamadır ?lolita?, rus yazar ?Viladimir Nabakov'un yapıtından uyarlanarak, 1960'ların amerikasında bir üniversiteye profesör olarak gelen avrupalı bir yazarın, tutkuyu ve aşkı umulmadık bir bedende keşfetmesi ve bu keşifle birlikte içine düştüğü ve sonlara doğru kendini iyice belirginleştiren çöküşün, trajedik bir sonla noktalanması maharetle işlenmektedir. İnsanın karşılaştığı ve hayatını alt üst eden anların, anlatımı zordur ve çaba gerektirir. Filmde bu çaba, her karede izler bırakmakta, insanın içinde kapalı kalan yahut bir şekilde bastırdığı güdülerin yüzeye çıkışı, sarsıcı ve çekildiği dönem de dikkate alındığında, anlatımı cesaret gerektiren hikayesinin de varlığı nedeniyle, sinemasal ve toplumsal açıdan devrim niteliği taşımaktadır. Aslında sadece ?lolita'ya özgü bir cesaret yada meydan okuma yoktur, ?stanley kubrick'in tüm yapıtları bir bakıma aynı gayenin ürünleri olarak karakteristik özellikler taşımaktadır. Çıplak bir gerçekçilik ve akabinde insanın zihninde yaratılan yıkım, buna ek olarak; sınırların zorlandığı ve belki de, görülmek ya da duyulmak istenmeyen tasarımsal çıkarımların, gerçekçi bir resmi niteliğinde inşa edilmiş yapılarıyla bu ölümsüz yönetmenin eserleri, apayrı bir özgünlük barındırmaktadır.Filmin bir başka özelliği ya da odağına alarak kendi içinde erittiği çıkarım; insanların kendilerini aşma çabası ve bunu yaparken gösterdikleri yapmacıklık ve bir bakıma, yapay bir sınıf atlama uğraşısı olarak kendine yer etmektedir. ?entelektüel? davranış ve düşün çevresinde kümelenmiş bir kadın ve onun komşuları bu yapının bariz örnekleri olarak sunulmaktadır. Yazarımızın evinde kalmak için görüştüğü ?charlotte? karakteri, kendini beğendirmek yada belki de egosunu yüceltmek veya olmayan kişiliksel bir çıkarımı açığa vurmak babında, ezberlediği argümanları yazarımıza sıralayarak, karşısında ki avrupalı ve aynı zamanda yazar sıfatı taşıyan zatı etkilemek ve üstünde saygın bir imaj bırakmak gayesini taşımaktadır. ?kubrick? bir bakıma; içinde yaşadığı toplumun kimliksel bunalımını yahut yeni yeni kazanılan benliklerin yapmacıklığını yansıtmaktadır. Bu yansıtış haliyle bunu yapanın kimliğinin de etkisiyle, üstsel bir bakış niteliğine bürünerek, yermeler ve alttan alınan alaycı kıvamıyla hissettirmeden yer etmekte ve filmin yan kulvarında ağırlığa sahip bir sosyolojik tahlil niteliğine bürünmektedir. Üstüne basa basa vurgulanan ?modern? insan portresi ve bu portrenin, bir balo çıkışında küçük kızının karşı cinsle daha yakın iletişim kurabilmesi için özgür bırakılması bağlamında kendini açığa vurması, bir yandan toplumun katı kurallarının iç edildiği bir mesajı özünde taşımakta diğer yandan, iki yüzlü ahlaksal çarkların dönüşüm için işlemesi ve gösterilen samimiyetsizlik halleri, somut bir örnekle karşımıza çıkarılmaktadır.Sonunun başlangıçta yer etmesi ve sonunda başa bağlanılması, farklı bir kurgulamayı beraberinde getirerek yazarımızın akışına kapıldığı, hiçbir suretle imkan verilmeyen bu ?tek taraflı aşk? girdabında kaybolma süreci etkili bir dille işlenmektedir. Tek taraflıdır gerçektende bu aşk, küçük ?lolita? nın tavırları ve hissettirdiği duygu yazarımızın kendi kendine çıkarımlar yapmasına ve hayali bir geleceği kafasında şekillendirerek, imkansızı istemesine yol vermiştir. Orta yaşın getirdiği kendini kanıtlama ve yeni arayışlar içinde kaybolma, psikolojik açıdan insan ruhunun derin ve bir o kadarda karmaşık katmanlarında bizleri yolculuğa çıkartırken bir yandan da, insanın tutkular ve hazlar için çaresizce çırpınışlarına da ışık tutulmuştur. Akılda tasarlanan olasılıklar ve bireyin ? ki bu yazarımız özne olarak alınıyor ? yapmayı düşündüğü düşünceler akabinde kendini kaybetme safhasına gelmesi, aciz bir kişilik ya da hastalıklı bir insan portresi olarak incelenmektedir. Sonuçta bireyin yön bulmak için ya da var olan yolunu değiştirerek farklı yollara sapmak babında ki manevraları ve karşılaştığı ikilemler, yazarımızın ortaya koyduğu sahiplenme ve kaybetmekten korkma güdüleri eşliğinde kendini göstererek, kaçışa evrilmekte. Aslında bu kaçış bizzat kendi hayatından ve arzuların sarmaladığı ahlaki çözülmeden başka bir şey değil. Yolda, yazar ve ?lolita'yı takip eden aslında bizzat yazarımızın arda kalan hayatının soyut bir tasfiri ve geçmişinden sıyrılmak, yeni bir düzen ve yaşantı kurmak için yapılan bu kaçışta peşini bırakmayan, geleceğin bir yansıması olarak ta düşünülebilir.Kanımca göze çarpan bir başka noktada; ?lolita'nın ve onun asıl aşkının yazarımıza oynadığı oyun ve bu oyunun baş kahramanının her defasında farklı yüzlere ve kişiliklere bürünerek, etkin bir kedi-fare oyununun sahneye konmasıdır. Film bu açıdan da gösterilen oyunculuk ve senaryo babında da farklı bir yer edinmekte, karakteristik unsurların akışı zenginleştirilerek, trajedi bağlamında polisiye bir tadı da beraberinde getirmektedir. Bu süreçte her defasında yazarımızın karşısına farklı bir kimlik ve o kimliği başarıyla üstüne giyen ?oyun yazarı'nın çıkması ve ortaya konulan psikolojik yıpratma; bedenen eriyen kişiliğin ruhsal açıdan da çevrelenmesini ve kapana kısılarak etkisizleşmesini amaçlamakta ve bu amaç sonun da, elindeki tek değerli hayat kaynağının kaybedilerek yazarımızın, hastane koridorunda bilinçsizce çırpınışına bizleri tanıklık ettirmiştir. Artık gerçekler soğuk ve katı bir buzullukta önünde durmaktadır, yazarımızın ve terk edilmişliğin bunun yanında aslında hiç sevilmemişliğin acı yansımasıyla, bir süre sonra kendine gelen bir telgraf neticesinde tanışacaktır. ?lolita? kendine farklı bir hayat kurmuştur, geçmiş yaşantısının çökmüş yılları üstüne ve sıralamıştır bir bir gerçekleri;onca yapılan entrika ve asıl hislerini. Yıkılan dünyasında yazar, çaresiz bir intikam alama duygusuna kapılarak, yaşadığı onca eziyetin kaynağına son bir nokta koymayı seçmiş ve tablonun ardında kalan, kendi silahıyla susturduğu, geçmişin gölgesi olarak son bulmuştur.Yıllanmış olmasına rağmen etkisinden bir şey kaybetmeyen bir yapıttır ?lolita?. Döneminin tatlarını içinde barındıran, sunduğu yüzlerle bazen karamsar bazense umut dolu yansımalar taşımaktadır. Kimi yerde ağırdan işleyen dakikalar, insanı kendi yüzüyle yalnız bırakarak, karelerden aldığı donukluğu ve sadeliği içselleştirmesine meylederken, bir yandan da tabanına yayılan toplumsal ve bireysel sunumun itelemesiyle farkındalığı yaşamasına ve ayırdına varmasına yardımcı olmuştur. ?kubrick'in sinemasal duruşunun belki de ilk işaretlerini barındıran yapısıyla film, yönetmenin gelecekte ne denli etkin bir yönetim gücüne haiz olacağının da habercisi mahiyetinde bir niteliği içinde barındırmıştır. Benzeri olmayan bir öyküdür ve bu öylesine bir dramdır ki, gözlerde kemikleşip, dudaklardan dökülen yalvarmanın da etkisiyle, bizleri de hüzünlendirir ve hayran bırakır kendine.Sizde, bu hüzne ve hayranlığa tanık olmak istiyorsanız, izleyin ve paylaşın, hayatı her karesiyle. ----- lolita -----