Hayallerin cesur yolculuğu…
Yazar: Banu BozdemirDisney’in yeni animasyonu Moana’ya basın gösterimi yapılmadığı için vizyonda çocuklarla birlikte izledim ve çok beğendiklerine tanık oldum. Zaten sevmemek imkansız. Çünkü hikayesi, atmosferi, renkleri ve karakterleriyle güzel bir bütünlük yaratan film Disney’in klasik bakış açısını yansıtıyor. Yani kötülük ve hikayeyi çok karmaşıklaştırmadan, daha masalsı bir atmosferle tamamlıyor Moana… Zaten Disney’in birçok yapımında yönetmen olarak imzaları bulunan John Musker ve Ron Clements ikilisinin profesyonel imzası var Moana’da.
Klasik çocuk masallarının neredeyse tamamını çeken Disney bu kez yine çocukları tam kalbinden yakalamayı başarıyor. Moana okyanus adalarından biri olan antik Polenezya’da şefin kızı olarak yaşayan şirin, meraklı ve çok güzel bir kız. Moana’nın gözü bebekliğinden beri okyanusta, onun derin sularında ve adalarının ötesindeki hayatlarda… Tabii yarı tanrı Maui’nin yıllar önce bilinçsizce yaydığı lanetin onların adasına sıçramasının da etkisi var bu meraklı bakışlarda. Babasının korumacı tavrını, torununa cesaret vererek kırmak isteyen büyükannesi sayesinde Moana yollara düşüyor. Hikayenin büyük kısmı Moana’nın Maui ile karşılaşması, onu Te Whiti’nin çaldığı kalbini tekrar tanrıçaya ulaştırması yönünde ikna etmesi, sürekli çatışmaları ve sonunda yaşadıklarının onları aynı yola sokması şeklinde ilerliyor. Tabii film bunu yaparken geniş vücutlu Maui’nin dövmelerini canlandırıcı hikayeler olarak kullanıyor. Bu gayet yaratıcı ve hikayeyi farklılaştırıcı olmuş, çünkü Maui bedeniyle zaman ters düşüyor, ama çoğu zaman yeterli uzlaşma sağlanıyor diyebiliriz.
Tabii filmin mesajlarını da yabana atmamak lazım. Öncelikle hayallerinin peşine düşmekle ve bunları yaparken de cesur olmakla ilgili. Bir okyanus adasında yaşamanın, yüzünü doğanın verdiklerine dönmenin ve ona saygı duymanın önemi en çok vurgulanan şeylerden. Bir de doğa ananın kalbini kötülükle alıp kaçarsanız, olumsuzluk gelip bir gün sizi de bulur fikrine vurgu yapılıyor. Bunların hepsi bir araya geldiğinde ortaya müzikal tatta, doğayla ve denizin iç güzellikleriyle bütünleşmiş bir masal çıkıyor. Çocukların gönlünü çalacağı kesin!
Animasyonda bir de denizlerde dehşet saçmak için yollarda olan korsan hindistan cevizleri ve yem yerine taş didikleyen sarsak tavuğun maceraları da bir hayli dikkat çekici. Hikaye modern dünyanın dışında kalan, egemen medeniyetlerin yutmaya çalıştığı, o yüzden küçük tropikal adalarda, kendi küçük ve barışçıl dünyalarında yaşayan yerlileri ve aslında biraz da onları adalarında kalmaya zorlayan nedenleri anlatıyor. Film günümüzden yüz yıllar önce geçip antik bir dönemi anlatmasına rağmen günümüz dünyasıyla bağ kurmayı başarıyor. Filmin dili çok hümanist olduğu için bu görüntüleri ve genel hissiyatı da derinden etkilemiş. Moana’nın günümüz çocuklarına mesajı çok açık. İsteklerinizin peşinden gidin, mücadeleci ve özgürlükçü olun. Çünkü Moana’nın kabilesinin bir zamanlar özgür ve gezgin olmaları da buna bağlanmış.
Çocukların severek takip edeceği, heyecanlanıp bir sonraki hamleyi merak edeceği bir film Moana. Yeşille mavinin sürekli kol kola karşımıza çıktığı film içinizi açıyor diyebilirim, hatta bazen okyanusun kokusunu duyar gibi bile olabilirsiniz...