"Gözlerinizi açın, gerekeni yapın. Plak olmayın."
Yazar: Hande KaraUzun yıllar uygulayıcı yapımcı olarak görev yapan ve birçok TV dizisinde, bu görevle imzası bulunan Batur Emin Akyel’in ilk yönetmenlik denemesi Meddah. Hem senaryosunu yazdığı, hem de yapımcılığını üstlenip, yönettiği bir ilk film olma özelliğini taşıyan Meddah, iç burkan bir yolculuğa çıkarıyor seyirciyi. Filmin konusundan kısaca bahsetmeden önce, meddah kimdir, meddah oyunu nedir kısaca bahsetmek istiyorum. Meddah, bir topluluk önünde çeşitli hikayeler anlatan ve taklit sanatı yapan kişiye verilen isim. Ortaoyunu, karagöz ve kukla ile beraber, ne yazık ki yitmeye yüz tutan geleneksel Türk tiyatrosunun, türlerinden birini oluşturuyor.
Filmin konusuna gelecek olursak, Aziz Dervişan, yıllarını tiyatroya vermiş, ama dönemin ona getirdiği şöhretin ve paranın tadını da hayatını bencil bir şekilde yaşayarak almış emektar ve yalnız bir tiyatrocu. Vakti zamanında onun da bir ailesi varmış, lakin o, şanı şöhreti ve parayı seçmiş. Yıllar birbirini kovalamış, gençlik elden gitmiş. Ne çevresinde, ne de elde avuçta bir şey kalmayınca, hayatını yine gönül verdiği tiyatronun eskiye dayanan bir türü olan meddahlık ile idame ettirmeye çalışır hale gelmiş. Bu dünyadan göçüp gitmeden yapmak istediği tek bir şey kalmış, o da yıllar önce terk ettiği kızını bulup, ondan af dilemek.
Aslına bakarsanız Meddah, hayli yoğun bir drama sahne olabilecek bir film, amacı da bu. Ancak ne yazık ki izleyici olarak, filmin amacına tam olarak ulaşamadığını fark etmek güç olmuyor. Zira her iki tarafın da yaşadıklarını filmin son 15 dakikasına kadar görmediğimiz için, ne babanın vicdan azabına, ne de kızının nefretine hak verebiliyoruz. Ve eğer özdeşleşme yoksa, dramı hissedip bir duyguya kapılmamız da, benzer bir durum yaşamadıkça imkansız hale geliyor.
Yönetmen Akyel, her ne kadar filmin baba-kız arasında geçen bir pişmanlık hikayesi olduğunu söylese de, meddahlık sanatı baş karakterimizin tarlası olmaktan çıkıp, filmin objesi haline geliyor. Hal böyle olunca da, film ana hikayesine ulaşmakta gecikiyor. Her şeye rağmen yönetmen, Münir Canar gibi usta bir tiyatro oyuncusu ile çalışma fırsatını yakalamış, bu da filmin hanesine bir artı olarak ekleniyor. Zira Canar, yıllarını tiyatroya vermiş, yazmış, yönetmiş ve halen aktif olarak sahnede olan bir isim. Bunun dışında filmin, Onur Özmen tarafından bestelenen ve Bilkent Senfoni Orkestrası tarafından yorumlanan müziği de gayet başarılı. İstanbul’dan Balat, Çanakkale ve Ayvalık manzaraları ile döşeli Meddah, “bu sefer son pişmanlık fayda etsin” diyor.