Efsanevi bir klasiğin yeniden doğuşu, mu?
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu1989 yapımı kült aksiyon filmi Road House, Hayalet filminden anımsayacağınız Patrick Swayze’li başrolü ve pek çok ülkede 18+ sınırına takılacak cüretkar sahneleri ile hafızalarda ayrı bir yer edinmişti. R. Lance Hill ve Hilary Henkin’in senaryosu ve Rowdy Herrington’ın rejisi ile gövde bulan film, vizyona girdiğinde eğlencelik ve vahşi bir 80’ler yapımı olarak, testosteronu pompalayan haliyle bütçesini amorti etmeyi, yapımcılarını da mutlu etmeyi başarmıştı. Günümüzden baktığımızda, 1980’ler müzesine yakışan bir yapısı olan ilk Road House tam 35 sene sonra yeniden ele alınmış haliyle, bu sefer sinema perdesi için değil bir dijital platform projesi olarak seyirci karşısına çıktı.
Yönetmen ve yapımcı Doug Liman’ın yönetmen koltuğuna oturduğu bu yeni Road House (2024), çatı öyküde orijinalinin izinden gitmekle birlikte, kendi yapısını oluşturan, old school bir hikayeye pek çok modern dokunuşun eklendiği bir seyirlik vaadediyor. Doug Liman; Hızlı Yaşayanlar, Bay ve Bayan Smith ve Barry Seal: Kaçakçı gibi yapımlardan aksiyon kamerasına aşina olduğunu bildiğimiz bir isim. Bu yeni film versiyonunun senaryosu ise Anthony Bagarozzi ve Chuck Mondry kaleminden çıkmış. Aslına sadık bir yeniden çevrimden öte, “kasabaya dışarıdan, alışılmadık bir yabancı gelir ve olaylar gelişir” temasını merkezine alarak serbest bir uyarlama olarak kurgulanan Bar Fedaisi (2004) filminde başrolde seyrettiğimiz Jake Gyllenhaal, Patrick Swayze’nin unutulmaz karakteri Dalton’ı hayat vererek, bu vahşi batı adamına yepyeni bir soluk getiriyor.
Fiziki zorluk ve kas gücü gerektiren karakterlerinden altından yetkinlikle kalkmayı bilen Jake Gyllenhaal, bu hikayede okyanus kıyısında, kendi halinde gibi görünen Glass Key kasabasındak, bir barda güvenliği sağlamak için işe alınan Dalton’a hayat veriyor. İlk filmden farklı olarak 2024 Dalton'ımız aslında barın işleyişine, yönetimine fazla karışmadan sadece yerel çetelerin dadandığı bu gözde mekanı hırgürden korumayı ve aynı zamanda barın diğer elemanlarını da bu yönde yetiştirmeyi hedefliyor. Öte yandan çok geçmeden anlıyoruz ki, Dalton salt sıradan bar kavgalarını önlemek için işe alınmamış. Glass Key kasabasında ‘kötü adamların’ ve yozlaşmış polis memurlarının başını çektiği çok daha pis işler dönüyor; aşağı yukarı ilk filmde olduğu gibi. 35 yıl arayla canlandırılan iki Dalton’ın ortak yanı ise ikisinin de geçmişinde karıştıkları birtakım nahoş mevzular olması.
Özellikle sert bar kavgaları, ortalığı yakıp yıkmalar, havalarda uçuşan arabalar ve hatta tekneler ve beraberinde gelen her türlü dövüş sahnesi yönetmen Doug Liman tarafından filmin en güçlü kozları olarak kullanılmış. İlk filme nazaran cinselliğin ve çıplaklığın neredeyse sıfırlandığı yeni Road House, bu açıdan bakıldığında da 35 sene içerisinde değişen politik doğrucu dinamiklerin Hollywood sinemasını sürüklediği noktayı da gösteriyor. Evet, feminist duruş için çok çaba sarf edildi ve yine evet kadın bedeni bol kremalı bir pasta gibi kameranın önüne fütursuzca sürülmesin, “sex always sells” olmasın ama ‘nudity’ ve cinsellik konusunda bu kadar sterilize olup, söz konusu şiddet estetiği olduğunda kesenin ağzını sonuna kadar açmak da ayrı bir denge bozulmasına ya da daha özetle sinema anlatısının tadının kaçmasına yol açmıyor mu sevgili seyirciler? Üstelik hikayenin dümenini olduğu gibi öldüresiye vahşi dövüşe kırmak, öykünün son bölümünün anlam olarak da sarkmasına sebebiyet veriyor, kanımızca. Hal böyle olunca Gyllenhaal’ın Dalton’a katmaya çalıştığı alt metinler ya da Conor McGregor’ın ortaya koyduğu Knox performansının ubermensch karikatürize hali de havada kalıyor.
Aklınızda bu sorular ile yeni Road House/Bar Fedaisi filminin karşısına geçebilir, bu hafta sonu 2 saatlik bol dövüşlü bir karakter öyküsü seyredebilirsiniz. Amazon Prime’ın 1989 tarihli ilk filmi de kataloğuna kattığını ve üyelerinin seyrine açtığını ekleyelim; ikinciyi seven mutlaka ilk filme de göz atsın, nostaljinin doruklarına çıksın…
İyi seyirler.