Hesabım
    Kabustan Gelen
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Kabustan Gelen

    Tek bir rüyada, bitmeyen kabuslar!

    Yazar: Burçin Aygün

    Korku türünün artık iyiden iyiye kendini tekrara düştüğü son zamanlarda, karşımıza çıkan taze fikirler, bu fikirlerin hakkını vererek sunulan hikayeler yükselişte. Birkaç özel ismin, bu türün kurtuluşu olarak görülmeye başlandığı günümüzde, az sayıda filmle, kısa sürede kendisini piyasaya tanıtabilmesi de işin kaymağı. Testere filmiyle adını dünyaya duyuran, hem senaryo bazında hem de yönetmenlik açısından sağlam işler çıkartan James Wan ise bunlardan biri. Son olarak Korku Seansı 2 ile yürekleri ağızlara getiren yetenekli sinemacı sayesinde bu janrın güçlenmesi, tekrar ciddi bir yükselişe geçmesi de pek şaşılası olmuyor.

    Pek tabii elimizde sadece Wan yok. Sadece 5 yıl içerisinde, adını sektörde bilinir kılmayı sağlayan Mike Flanagan da bunlardan biri. Henüz 38 yaşında olan yönetmen, Absentia ile dikkatleri çekmiş, kendisi adına ilk ümit ışığını parlatmıştı. 2013 senesinde dünya genelinde sağlam bir reklam kampanyasınının da desteğiyle öne çıkan Göz (Oculus), Flanagan'ın yavaş yavaş piştiğinin habercisiydi. Hoş bir fikir, ortalama bir senaryo, sıkı bir teknik işçilik ancak malzemeyi işleme konusunda yeterli performansı sergileyememek. Buna rağmen kendine has bir hayran kitlesi oluşturan Göz'den sonra "gözler" tekrar isme yöneldi. Yaklaşık 3 yıllık bir aranın ardından korkunun yeni "ümit vaat edeni" geri döndü. Üstelik bu sefer sadece bir korku hikayesiyle de değil.

    Ülkemizde Kabustan Gelen adı ile vizyona giren Before I Wake, şahsım adına son yıllardaki en orijinal işlerden bir tanesi. Sıradan bir gerilim koşuşturmacası değil, derinlikli sayılabilecek karakterleri, korkutma konusundaki başarısı ve gözlerinizi perdeden ayırtmayan hikayesiyle kalite kokan bir film. Kabustan Gelen filminin belki de en güzel yanı sadece tek bir türe sıkıştırılmamış oluşu. Kalp çarpıntısı yapan bolca sahnenin yanında, çok ciddi bir trajediyi, sıkmayan, boğmayan ve canınızı acıtacak üslupla anlatan, hafiften de bir dram. Korku, gerilim, dram ve hatta ucundan da olsa fantastik öğeleri tek bir potada eritebilen, bunu da hakkı ile yapabilmiş bir proje.

    Mike Flanagan daha önce de yaptığı gibi senaryoyu kendi elleri ile yazmış, daha önce çalıştığı Jeff Howard'ın da desteğini almış. Bizlere kısa bir süre önce küçük oğullarını korkunç bir kazada kaybeden Jessie ile Mark çiftini tanıştıran senaryo, olabildiğine klişe bir temayı, taze fikirlerle süsleyerek servis etmiş.

    Jessie (Kate Bosworth) ve kocası Mark (Thomas Jane), oğullarının kaybı sonrasında yaralarını sarmaya çalışırken koruyucu aile olarak kanatları altına aldaıkları Cody (Jacob Tremblay) ile beklemedikleri bir dehşete dalıyorlar. İnsomnia rahatsızlığına yakalanan Jessie bir yandan ölen oğlunu unutmamak için çırpınırken, bu acıyı ve gerçeği kabullenmek gerektiğini söyleyen Mark, duruma biraz daha gerçekçi yaklaşmayı deniyor. 8 yaşındaki Cody ise aynen geçici annesi gibi ciddi uyku sorunları ile boğuşuyor. Daha doğrusu uyumamak için direniyor, hatta sağlığı bozulsa bile uyanık kalmak için gizli gizli ilaç kullanıyor. Çünkü ufaklığın bazısı için büyük bir hediye, bazısı için de bir lanet olabilecek bir özelliği var. Cody ne zaman rüya görmeye başlasa, aklındaki öğeler bir anda gerçeğe dönüşüyor. Ölmüş bir eş kocasına geri dönüyor, takıntılı olduğu kelebekler etrafta uçuşuyor ve Çürük Adam "her zaman seninleyim" diye tekrarlayarak yeni aileleri katlediyor.

    Çürük Adam'dan bihaber olan Jessie durumu fark edince, küçük çocuğu istismar etmeye başlıyor. Ölen oğlunu görebilmek için sürekli olarak Cody'nin bilinç altında geçmişi işliyor. Olaylar böyle işlerken kaosun patlak vermesi gecikmiyor. Güzel hayaller, geri dönen sevgililer yavaş yavaş çürüyor, ölümden de beter birer tehdit haline geliyorlar. Bu noktadan itibaren seyirci olarak bizler, hem çiftin yaşadığ korkunç acıyı deneyimliyoruz, hem de Çürük Adam'ın varlığı ile tir tir titriyoruz.

    Sıkıcı bir "bilindik trajedi" hem oyuncuların performansları, hem incelikli senaryo, hem de Mike Flanagan'ın atmosfer yaratmadaki becerisiyle bir an bile bunaltmayan bir koşuya dönüşmüş. Küçük bir çocuğun yapayalnız dünyasında hayatta kalma mücadelesi, Jessie ve Mark'ın ne yaptığını bilemez halleri, ufak bir kelime hatasının doğurduğu masum ama ölümcül bir kabuslar.

    Kabustan Gelen dramatik bir öyküyü, harika fikirlerle süslemiş, çok sıkı korku sekansları ile taçlandırmış, olmak istediği her şeyi neredeyse olabilmiş bir film. Bıkkınlık veren jump scare tuzaklarından uzakta, güçlü özel efektleri ve tekrarlamaktan bıkmadığım Çürük Adam'ı sayesinde geren, iyice korkutan, üstüne bir de hüzünlendiren bir dehşet masalı.

    Tim Burton filmlerinin olmazsa olmazı, üstad Danny Elfman ve yönetmenin daha önce Göz filminde çalıştığı The Newton Brothers imzalı müzikler de işin diğer lezzetlerinden.

    Geçmişteki korkunç sırları açığa çıkarmak için başvurulan bir iki klişe, Jessie karakterinin en olmadık yerlerde bile soğuk kanlı kalabilmesi gibi can sıkan ufak detayları bir yana bırakırsak, karşımızda sinema salonlarında izlenmesi elzem bir korku filmi duruyor. Kaçırmayın!

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top