Kod Adı : Londra - Beyazperde.com eleştirisi : Patla, koş, kaç ve savaş!

Bundan yaklaşık olarak 3 yıl önce vizyona giren ve ortalamanın üstünde bir kaliteyi yakalamayı başaran Kod Adı: Olympus bambaşka bir hikaye üzerinden devam ediyor. Kısacası karşımızda yeni bir devam filmi mevcut. Beyaz Saray'ın kod adı olan Olympus'tan da anlayabileceğiniz gibi, 2013 tarihli yapımda kahramanımız ABD'nin kalbini ve Başkan'ını ayakta tutmaya çalışıyordu. Patlayan bombalar, bolca mermi, oldukça şık dövüş sahneleri ve stilize bir anlayış. Başrolde ise bir dönem kariyerinde küçükb bir düşüş yaşayan Gerard Butler vardı.

Yeni hikayemiz, Kod Adı: Londra'da ise ajan Mike Banning (Butler), bu kez dünya liderlerini korumaya çalışıyor. Başkan Asher'ın (Aaron Eckhart) daha önce vefat eden eşi yüzünden halen suçluluk duyan ajan dostumuz şimdi çok daha büyük bir belaya bulaşmış durumda. İngiltere'de yapılan dünya liderleri zirvesi beklenmedik bir terörist saldırıya maruz kalıyor, önemli kişiler burada hayatını kaybediyor. Kahramanımız geriye kalan herkesi korumak ve bu saldırılar için bir hayli ilginç bir motife sahip kötü adamı indirmek için sıkı bir mücadeleye girişiyor.

Kod Adı: Londra filmi her şeyden önce, Olympus'u düşünecek olursak çok daha dikkatli bir ön çalışmanın ürünü olmuş. Türün aşıklarını zevkten dört köşe edebilecek şık aksiyon sekansları, Londra metrosunda geçen koşturmaca ve dur durak bilmeyen temposu ile öne çıkmayı başarmış. Dünya liderlerini bir parça karikatürize eden yapım, İtalyan başbakanını kadınların peşinde koşan, Fransa başkbakanını lüks yatından çıkmayan ve ABD liderini ise güçlü duruşuyla sahneliyor. Türün gereklerinden biri haline gelen tiplemeler ise bu yoğun akış ve şamatanın yanında dikkat edilmeyecek küçük unsurlar halindeler. Bir başka deyişle, Kod Adı: Londra, kendinden isteneni verebildiği için, ufak tefek hataları, abartı ve klişeleri kapatmayı başarıyor.

Aaron Eckhart ile karşılıklı döktüren Gerard Butler, dürüst olmak gerekirse Kos Adı: Olympus'a göre çok daha başarılı bir performans sunuyor. Bir süre sonra sıkı dost kafasına giren iki karakterin şüphe ve endişeleri, kaosun içinde eriyip gidiyor. Yönetmenlik koltuğundaki Babak Najafi, az önce de dile getirdiğimiz gibi "kendisinden istenileni" ziyadesiyle veriyor, seyirci için seyri keyifli bir aksiyon - macera ürünü ortaya çıkartıyor.

Morgan Freeman'ın ilk filmden de hatırlayacağınız karakteri de ufak bir geri dönüş yapıyor. Sadece tek bir sekansta yüzünü görebildiğimiz kült aktör de gerekeni yapıyor ve hikayeden ayrılıyor.

Kod Adı: Londra, her ne kadar klişe bir hikayeye sahip olsa da, aksiyon janrının son zamanlardaki dikkat çekici örneklerinden olmayı başaran, türü sevenler için leziz bir seyirlik olarak hafızalarda yer ediniyor.