Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Milliyet
Yazar: Nil Kural
Gerwig’in romana getirdiği hafiflik ve zamanın akışı duygusu, büyüme üzerine zaman ve mekan tanımayan bir his vermeyi başarıyor. Jo’nun kendisini bulma öyküsünün, kadınların bağımsızlığı konusunda hâlâ söyleyecek çok sözünün olduğu kesin. Filmi önemli bir uyarlama kılan, Gerwig’in karakterleri, eseri benimsemesindeki adanmışlık ve kamerayı dönem filmlerinin ağırlığından kurtaran yaklaşımı. Filmin oyuncu performansları açısından da çok iyi işlemesi bir yana özellikle “Midsommer”ın Pugh’unun performansı öne çıkıyor.
Eleştirinin tamamı için: Milliyet
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Ya oyuncular? Orada da bir rüya takımı var. Kızkardeşlerde başta Jo rolünde Saoirse Ronan (Oscar adayı idi) olmak üzere Emma Watson, Florence Pugh, Eliza Scanlen... Annede Laura Dern (ki Oscar'ı Marriage Story ile aldı). Halada Meryl Streep; babada Bob Odenkirk... Laurie'de sinemanın genç prensi Timothée Chalamet; Friedrich'de Fransızlardan ödünç alınmış Louis Garrel; öğretmende James Norton; zengin büyükbabada Chris Cooper. Dedim ya: tam bir rüya kadrosu... Kısacası yılın görülmesi gereken filmlerinden biri. Elbette özellikle ve öncelikle kadınlar tarafından...
Eleştirinin tamamı için: T24
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
Gerwig’in “Uğur Böceği”ndeki gibi başrolü burada da emanet ettiği Saoirse Ronan bir kez daha göz dolduruyor. Dördüncü kez Oscar’dan eli boş dönen oyuncunun bir gün hak ettiği bu ödülü almasını umalım. 2016’da “Lady Macbeth”te izleyip hayran kaldığımız Florence Pugh’un Amy Mach performansını da not etmeden geçmeyelim. Daha önceki uyarlamalarda olduğu gibi bu da bir yıldızları geçidine dönüşüyor: Emma Watson, Eliza Scanlen, Laura Dern, Timothée Chalamet, Meryl Streep, Louis Garrel, Chris Cooper… Oyunculuk açısından sıkıntı yaşamayan film, iki saati aşan süresinde ritmini tutturamıyor ancak her zaman. Kimi zaman tökezliyor, ağır aksak gitmeye başlıyor. Özellikle ikinci yarının sonlarına doğru belirginleşen bu ağırlığı atlatırsanız, yeterince duygulu finalde filmle birlikte kendinizi toparlayabilirsiniz.
Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Gerwig'in senaryo yazarı olarak gerçekten incelikli bir iş çıkardığını düşünüyorum. "Küçük Kadınlar", görüntü yönetimi, kurgusu, prodüksiyon tasarımıyla da övgüyü hak eden bir iş. Özellikle Jasqueline Durran imzalı kostümler, önceki uyarlamaların üstüne çıkan özenli bir işçiliğin ve emeğin ürünü. Bu dalda verilen Oscar'ın nokta atışı çok doğru bir yere gittiğini düşünüyorum.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Gerwig, romanı kurgusal anlamda farklılaştırırken özünü korumayı ve köklerine sadık kalmayı başarmış. Film, fakirlik ve savaş ortamında (ki aslında ‘iç savaş’ bir tema olarak var, asıl olarak kızların hayatla savaşı daha ön planda) umutlarını kaybetmeden ayakta durma çabasını ruhsal açıdan seyircisine aktarmanın üstesinden rahatlıkla geliyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Açıkçası Küçük Kadınlar için senarist Gerwig'in en iyi işi denilebilir. Yönetmen olaraksa Uğur Böceği ile kıyaslandığında Gerwig dev bir adım atmış gibi görünüyor. Bir dönem filmini gayet iyi bir sinematografiyle çekmiş. Ama genel olarak bu filmin senarist Gerwig'in filmi olduğu söylenebilir. Altı dalda Oscar'a aday olan filmde elbette Jo'yu canlandıran Saoirse Ronan, Uğur Böceği'nde olduğu gibi çok iyi bir performans sergiliyor. Ve bir kez daha Jo karakterine insanın hayranlık duymasını sağlıyor. Ama Meg, Amy ve Beth'in de en az Jo kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlıyor. Romanı başucu kitabı olarak seçenlerin izleyeceğine eminim ama belki şimdiye kadar bu eseri tam olarak içselleştirememişler için de film önemli bir fırsat sunuyor...
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Filmin 11 Eylül sonrası Amerika’sı, ekonomik buhran, aşk, aile, din ile olan ilişkisi 1983 doğumlu bir genç kız tarafından öylesine sade, samimi ve gerçekçi bir şekilde işlendi ki, film seyirci ile anlamlı bir bağ kurmayı başardı ve sonuçta aslında yerel gibi gözükse de evrensel düşünce ve duygu yapısıyla herkesi kapsayabildi. Ve film bağımsız sinema örneklerinin en kayda değerlerinden biri olarak yerini aldı.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Milliyet
Gerwig’in romana getirdiği hafiflik ve zamanın akışı duygusu, büyüme üzerine zaman ve mekan tanımayan bir his vermeyi başarıyor. Jo’nun kendisini bulma öyküsünün, kadınların bağımsızlığı konusunda hâlâ söyleyecek çok sözünün olduğu kesin. Filmi önemli bir uyarlama kılan, Gerwig’in karakterleri, eseri benimsemesindeki adanmışlık ve kamerayı dönem filmlerinin ağırlığından kurtaran yaklaşımı. Filmin oyuncu performansları açısından da çok iyi işlemesi bir yana özellikle “Midsommer”ın Pugh’unun performansı öne çıkıyor.
T24
Ya oyuncular? Orada da bir rüya takımı var. Kızkardeşlerde başta Jo rolünde Saoirse Ronan (Oscar adayı idi) olmak üzere Emma Watson, Florence Pugh, Eliza Scanlen... Annede Laura Dern (ki Oscar'ı Marriage Story ile aldı). Halada Meryl Streep; babada Bob Odenkirk... Laurie'de sinemanın genç prensi Timothée Chalamet; Friedrich'de Fransızlardan ödünç alınmış Louis Garrel; öğretmende James Norton; zengin büyükbabada Chris Cooper. Dedim ya: tam bir rüya kadrosu... Kısacası yılın görülmesi gereken filmlerinden biri. Elbette özellikle ve öncelikle kadınlar tarafından...
Gazete Duvar
Gerwig’in “Uğur Böceği”ndeki gibi başrolü burada da emanet ettiği Saoirse Ronan bir kez daha göz dolduruyor. Dördüncü kez Oscar’dan eli boş dönen oyuncunun bir gün hak ettiği bu ödülü almasını umalım. 2016’da “Lady Macbeth”te izleyip hayran kaldığımız Florence Pugh’un Amy Mach performansını da not etmeden geçmeyelim. Daha önceki uyarlamalarda olduğu gibi bu da bir yıldızları geçidine dönüşüyor: Emma Watson, Eliza Scanlen, Laura Dern, Timothée Chalamet, Meryl Streep, Louis Garrel, Chris Cooper… Oyunculuk açısından sıkıntı yaşamayan film, iki saati aşan süresinde ritmini tutturamıyor ancak her zaman. Kimi zaman tökezliyor, ağır aksak gitmeye başlıyor. Özellikle ikinci yarının sonlarına doğru belirginleşen bu ağırlığı atlatırsanız, yeterince duygulu finalde filmle birlikte kendinizi toparlayabilirsiniz.
Habertürk
Gerwig'in senaryo yazarı olarak gerçekten incelikli bir iş çıkardığını düşünüyorum. "Küçük Kadınlar", görüntü yönetimi, kurgusu, prodüksiyon tasarımıyla da övgüyü hak eden bir iş. Özellikle Jasqueline Durran imzalı kostümler, önceki uyarlamaların üstüne çıkan özenli bir işçiliğin ve emeğin ürünü. Bu dalda verilen Oscar'ın nokta atışı çok doğru bir yere gittiğini düşünüyorum.
Hurriyet
Gerwig, romanı kurgusal anlamda farklılaştırırken özünü korumayı ve köklerine sadık kalmayı başarmış. Film, fakirlik ve savaş ortamında (ki aslında ‘iç savaş’ bir tema olarak var, asıl olarak kızların hayatla savaşı daha ön planda) umutlarını kaybetmeden ayakta durma çabasını ruhsal açıdan seyircisine aktarmanın üstesinden rahatlıkla geliyor.
Sabah
Açıkçası Küçük Kadınlar için senarist Gerwig'in en iyi işi denilebilir. Yönetmen olaraksa Uğur Böceği ile kıyaslandığında Gerwig dev bir adım atmış gibi görünüyor. Bir dönem filmini gayet iyi bir sinematografiyle çekmiş. Ama genel olarak bu filmin senarist Gerwig'in filmi olduğu söylenebilir. Altı dalda Oscar'a aday olan filmde elbette Jo'yu canlandıran Saoirse Ronan, Uğur Böceği'nde olduğu gibi çok iyi bir performans sergiliyor. Ve bir kez daha Jo karakterine insanın hayranlık duymasını sağlıyor. Ama Meg, Amy ve Beth'in de en az Jo kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlıyor. Romanı başucu kitabı olarak seçenlerin izleyeceğine eminim ama belki şimdiye kadar bu eseri tam olarak içselleştirememişler için de film önemli bir fırsat sunuyor...
Birgün
Filmin 11 Eylül sonrası Amerika’sı, ekonomik buhran, aşk, aile, din ile olan ilişkisi 1983 doğumlu bir genç kız tarafından öylesine sade, samimi ve gerçekçi bir şekilde işlendi ki, film seyirci ile anlamlı bir bağ kurmayı başardı ve sonuçta aslında yerel gibi gözükse de evrensel düşünce ve duygu yapısıyla herkesi kapsayabildi. Ve film bağımsız sinema örneklerinin en kayda değerlerinden biri olarak yerini aldı.