Araba Sevdası
Yazar: Banu BozdemirArabalar / Cars 2007 yılında Pixar imzasıyla hayatımıza girdiğinde, tam anlamıyla arabaların dünyasıyla kuşatılmak fikri çok hoş gelmişti. İnsansız hava sahası, irili ufaklı birçok arabanın dünyasıyla kuşatılmış, tarla süren traktörlerin ruhlarından süzülen tozlar bizi epey sarıp sarmalamıştı. Filmin kahramanı Şimşek McQuenn o zamanlar genç, hırslı, isyankar ve başarıya ulaştıkça egosu şişen bir araba yarışçısıydı. İkincisinde (2011) Disney’le ortaklığa soyunan ve ilkindeki büyük küçük demeden yarattığı kapsayıcı ruhu kaybettiğini söyleyebiliriz Pixar’ın. Hikayenin geri planda kaldığı, görsel anlatımın tavan yaptığı ikinci hikayede Walt Disney’in ağırlığı su götürmez bir gerçekti ve Arabalar macerası burada bitti dedirtmişti bize.
Altı yıl sonra tekrar üçüncü filmle sahalara dönen Arabalar yönetmen Brian Fee’nin ellerinde bir çeşit yap boza dönüşüyor. Gerçi her daim imaj çalışmalarıyla hatırladığımız McQuenn yine yenileniyor, allanıyor pullanıyor ama sahalara inen son model arabalarla pek baş edemiyor. Evet üçüncünün konusu bu! Sahalara fişek gibi inen bu genç arabalar özellikle de Jackson Storm Şimşek McQueen’i hafiften sallıyor. Filmde emektar Mater de var, yeni araba gelişim uzmanı desek yanlış olmayacak Cruz Ramirez de…
Bu genç bayan arabaları sahada değil de kapalı bir alanda, bilgisayar başında çalıştırıp gazlayan biri. Ritm, dans ve gaz! Güçten düşen ve buna bir çıkış arayan Şimşek’in de Cruz Ramirez’le çalışma deneyimi oluyor ama biraz çalışmaktan soğutacak cinsten!
Film anlaşılan eskiyle yeniyi harmanlayarak bir yandan genç, bir yandan da deneyimli izleyici kitlesine hitap etmeyi amaçlıyor. Bilgisayar karşısında pratikten uzaklaşan yeni nesile karşılık, hayatta her şeyin pratik bir karşılığı olduğunu savunan eski kuşak öngörüsü. Bu iki duyguyu iyi harmanladığını düşünüyorum filmin. Özellikle Şimşek’in Cruz Ramirez’le sahilde giriştiği yarış pratiği filmin ana fikri üzerinde gayet iyi patinaj (olumlu anlamda) yaptı diyebilirim. Merhum Hudson Hurnet’in ruhuyla gazladığı film özünde bir yarış filmi. Ama her filminde dayanışma ruhu, birbirine zıt ya da ters düşen tarafların sonrasında uzlaşma çabaları, jestler, havada uçuşan sesler vs…
Filmin tacını genç Cruz Ramirez’e devretmesi muhtemel olan Şimşek McQeen, merhum Hudson Hurnet gibi sahaların gerisine mi düşecek? Tabii bunlar serinin devamı gelirse diye düşündüğüm şeyler. Ama konu sıkıntısı yaşandığı, evirip çevirip yarışmak teması üzerinden öğretilerin yapıldığı bir film daha ne kadar ilerler bilemiyorum. İkinci filmde bir anda Mater’i ana aktörlüğe ittiren seriden, başka karakterler üzerinden hikayeler gelebilir. Ama Mater kısmı çok tutmamıştı onu da söyleyelim. Onu bastırmak için film aksiyonu kurtarıcı olarak seçmişti. Dediğim gibi devam filminde Cruz Ramirez yeni yıldız olabilir, bizim Şimşek de onu uzaktan veya yakından yerel metotlarla destekleyen bir usta!
Filmi basın gösteriminde kaçırdığım için bugün bir çocuk güruhu ile izledim. İzlenimim on yaşın altındaki çocukların çok fazla ilgisini çekmediği oldu. Ama on yaş üstündekiler de bir hayli sevdi gibi geldi bana. Bunu yaş konusunda kafası karışık ebeveynler için belki yardımcı olur diye ekledim. Salonda büyüklerin olmaması da şaşırtıcıydı. Sonuçta filmin büyükleri çocukluk günlerine, arabaları konuşturup yarıştırdıkları günlere götürmek gibi bir amacı olduğu da aşikar. O yüzden salonların dışında kalıp çocuklarını beklemek yerine güzel bir nostalji hikayesinin içine düşebilirler!
Pixar’ın zaman zaman gerçekçi olmaya, hatta animasyonu animasyondan uzaklaştırmaya çalışan tarzı burada da devam ediyor. Özelikle genel planlarda gerçekliğe fazlaca abanıyor. Aslında animasyonun sınırsız dünyasının detaylarına yoğunlaşsa çoluk çocuk daha da keyif alabilir. Sonuçta animasyonları karşımızda uçsuz bucaksız gerçek dünyadan kopuk bir öykü görmek için tercih ediyoruz…