En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ata Kalinyazgan
Takipçi
204 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
26 Kasım 2013 tarihinde eklendi
Erkek Tarafı: Testosteron, başından sonuna kadar belden aşağı bir üslubun sergilendiği çok eğlenceli bir tiyatro oyunuymuş. Filme aktarılmasında ise birkaç problem var. Film tamamen erkekleri konu alsa da yönetmenliğini bir bayanın üstlenmesi oldukça şaşırtıcı. Başka Dilde Aşk ve Atlıkarınca filmlerini yapan İlksen Başarır'ın ilk komedi filmi olduğunu göz önünde bulundursak bile iyi bir yönetmenlik denemesine imza attığını söyleyemem. Filmin büyük kısmını el-omuz kamerasıyla çektiği belli ve bu yüzden bir sürü sahneyi sanki aksiyon filmi yaparmış gibi kamerayı sallayarak çekmiş. Sanırsınız filmi çekerken kendini tutamayıp gülme krizine yakalanmış. Ayrıca fazla yakın plan çekimleri filmin tiyatro havasını zedelemekten başka bir işe yaramamış. Filmden çıkınca Cem Yılmaz'ın Fundamentals'ını düşündüm; onda da sallanan kameraya ve gereksiz yakın plan çekimlerine yer verilmiş miydi diye. Hatırladığım kadarıyla kamera sarsıntısı hiç yokken yakın plan çekimleri de gerektiği yerde vardı. Film bu kadar eğlenceli olmasaydı feci kamera kullanımına 45 dakikadan fazla dayanamazdım gibi geliyor. Deprem yaşanan bir tiyatroyu orta sıralardan dürbün ile izletmeye maruz bıraktıkları için haliyle masraftan da kaçınılmış ve sinema sanatının olanaklarından neredeyse hiç yararlanılmamış bir filmle karşı karşıyayız. Oyuncuların hepsi çok iyi performanslar sergilerken Emre Karayel'in ve Mert Fırat'ın performansları oldukça ön plana çıkmış. Emre Karayel'in "...rezalet..." repliği gözlerden yaş getirirken Mert Fırat'ın tüm ekibe bir nevi önderlik yaptığı son 10 dakika nefes alamadan güldüğümü belirtmek isterim. Erkek Tarafı: Testosteron, bu hafta gülmek isteyenler için birebir. Yalnız farklı jenerasyonların bir arada gidebileceği bir film olmadığının altını çizmemde oldukça yarar var. 7,9/10
Kesinlikle izlemeyin hem vaktinize hem paranıza yazık. Bu kadar iyi oyuncu kadrosuyla nasıl böyle kötü bir film çekebilmişler hayret ettim. Hadi onu geçtim bu oyuncular bu filmde oynamayı nasıl kabul etmişler. Hayatımda ilk defa bir filmi bitirmeden sinemadan çıktım.
Sadece bu film için değil, tüm filmler için düz mantık bakılmasını zaten kaale almamak lazım..
Hem oynu izledim hem filmi..oyun tiyatro ortamı olduğu için ve olaylar yaşanarak aktarıldığı için zaten diyaframı patlayana dek gülüyor Bilginer'in tiyatrosu Oyun Atölyesi'nde 5 yıl kapalı gişe oynamış bir oyun bu!
Filmin tek dezavantajı, normalde filmler kareler ile görüntüler ile ifade etme biçimine daha yakın iken, tiyatro metni birebir yansıtıldığı için, filmin temposunda aksaklıklar oluyor.
Öte yandan filmi hemen oo kadınlara küfür vb. diye izleyenler şu repliği asla unutmasın "Kadınlar olmasa kime hava atacaksın!"..Kadınların ne kadar önemli olduğunu zaten arada ince espri ve replikler ile veriyor..kaldı ki erkeklerin ne kadar kendilerini rezil ettiğini, küçük düşürdüğünü de gösteriyor..
Bence sorun insanların sinemaya Atilla Dorsay'mışcasına gitmesinden kaynaklanıyor..Zaten bu tür filmler eğlencelik filmler..Sanki Kolpaçina, Kutsal Damacana başyapıt..ama onlara da çok güldük..Çakallarla Dans..az mı güldük..eğlenmek isteyen gitsin, Metin Akpınar ile Zeki Alasya'yı arayanlar gitmesin..
Gittiğim salon 250 kişilikti..hele yarıda bırakıp çıkanlar için söylüyorum..hiç kimse çıkmadı..ve asıl yer filmin 2.bölümü..son 20 dakika inanılmaz komik..gülmek isteyene..
Cem Yılmaz, doğru söylüyor..millet şartlanmış..gülmemek için..o zaman parana, zamanına ziyan..git kitap oku..al bir tane de kahve..bak keyfine..bu filmi eleştirme tenezzülünde bulanlara gülüyorum asıl bu daha komik..eleştirilecek bir tür değil ki bu..uyarlama film...
Kaldı ki yönetmen kadın..sizce kadın içinde bu kadar o....u kelimesi geçen bir filmden çok mu haz alıyor..metin Polonyalı bir yazar tarafından üstelik ciddi araştırmalar yapılarak yazılmış..zaten repliklerden de anlayacağınız üzere..tabi anladınız mı onu da bilmiyorum..neyse..
İlksen Başarır'ın "Başka dilde aşk" filmini izledikten sonra bunun onun elinden çıktığına inanmak güç geliyor. Hele ki kadroda nispeten deneyimli bir hayli oyuncunun biraraya gelip bu kadar seviyesiz ve garip bir oyunculuk oynaması hayra alamet bir olay. Belli ki polonyalı bir yazarın elinden çıkmış tiyatro oyununun maalesef Türk kültür ve anlayışından ne kadar uzak bir olgu olduğu gözardı edilmiş ama yinede bu kadar kötü olmamalıydı. Filmin küfür argümanını devamlı surette hiç bıkmadan empoze ettiği yapımda biz erkeklerin ilgisini çeken bir durum yok. Belki kadınlık onurunu umursamayan ve bu sözlere hayranlık duyan bir takım dişikişiler hariç. Salondan çıkma olayına gelince. Seans arası dönünce 20 kişiden 13 kişiye düştüğüne şahit oldum.
Oyuncu kadrosu sinemada izlememe en büyük etken oldu. Sonuç: Harika diyaloglar, keyifli dakikalar ve muhteşem performanslar. Tiyatrodan sinemaya aktarıldığı için sinema açısından çok iddialı değil. Önemli olan senaryosu.
tiyatro oyununun dışında hiçbir şekilde sergilenmemesi gereken bir yapıt bence.. sinemada izlenecek "film" niteliği taşıyan birşey değil.. çok yüksek sesli diyaloglar, sürekli tekrar eden milletin gözüne sokulmaya çalışırmış gibi yapılan espriler, zorlama derecesinde sıkıcı küfür.. spoiler: ya bu ülkede cem yılmazla katıla katıla gülen insanlardan oradaki birkaç ince espriyi anlayıp gülmesini bekleyemezsin.. oyuncu kadrosu çok sağlam olup içeriği ve senaryosu bu kadar boş olan başka film görmedim..
tesadüfler bile aşırı derecede zorlama bir "film" için. adamın onun babası çıkması, ötekinin karısının onun eski çaktığı olması falan.. verdiğiniz paraya yazık olur gitmeyin.
Bir tiyatro oyununu sadece metinsel olarak üslup olarak da beyazperdeye uyarlamış olması bu filmin en önemli özelliği belki de. Zira salt metin değil, oyunculuklar, replik ve diyaloglar ve de dekor tamamen tiyatro sahnesi mantığında kurulup, işlenmiş, "sinema filmi öğeleri" özellikle kullanılmamış. Yoksa İlksen Başarır sinemanın 5N 1K'sını bilmeyen insan değil, dahası sıkı bir feminist olarak karakterlerine okuttuğu metin ile baştan aşağıya dalga geçen bir kadın. Nasıl ki bir önceki filminde şair bir babanın aile içi cinsel istismarını övmek için o filmi çekmediyse küfrü, kadınların erkeklere meze olmasını vs. de övmek için bu filmi çekmemiştir. Film, seyircinin duyduğunun tam tersini söylüyor aslında "evet bu erkek muhabbeti yüzde yüz gerçektir, ve evet erkeklerin peşinden gittiği testosteron hormonun sonuçları buralara kadar varabilir. Bu yapımı bir sinema salonunda değil de, tiyatroda seyrediyormuşçasına izleyebilirseniz o zaman keyif almak daha olası. Şu da var böyle bir film çekilmeseydi bu tiyatro oyunundan daha geniş kitlelerin haberi olur muydu, oyuna karşı daha çok merak oluşur muydu? Dip not olarak filmi beğenmeyenler için tiyatro oyununun aslı halen Kadıköy Oyun Atölyesi sahnesinde oynanmaya da devam ediyor.
Fırsat olsaydı da tiyatroda izleseydim diyebileceğim bir film. Çünkü tiyatroda yapılan abartılı mimikler oyunu daha hoş ve eğlenceli kılar. Sinemada ise bir normal sayılabilecek bir göz kırpışı bile atlanmadığından üzerine birde abartı sizi boğabiliyor. Filme gelirsek ilk yarı nerdeyiz doğru film ama niye anlamadım ki gibi düşüncelerle geç yarı küfürle eğlenenler varsa gülmekten kırılıyorlar. Bu kadar olumsuzluğa rağmen seçkin karakterinin oyunculuğu için yine giderim yine giderim.
KESİNLİKLE İZLEMEYİN, BU FİLME ASLINDA FİLM DENİLMEZ TİYATRO MODUNDA, TİYATROYA DA HAKARET OLUR, SAKIN İZLEMEYİN.ÇOOOOOOK İĞRENÇ ÇOK KÖTÜ, OYUNCULUK ACEMİ ÇOK SIKICI, BELDEN AŞAĞI KÜFÜR, CEM YILMAZ DA BELDEN AŞAĞI KÜFÜR YAPIYOR AMA GÜLMEKTEN KIRIYO IZA VAKTİNİZE YAZIK, İLK BÖLÜM BİTMEDEN ÇIKTIK, BİZDEN ÖNCE ÇIKANLAR UYKUSU GELENLER OLDU, GERÇEKTEN YAZIK ÇOK YAZIK
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.