Hesabım
    Şeytanın Kapısında
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Şeytanın Kapısında

    The Pact'i seven bunu da sever!

    Yazar: Burçin Aygün

    Ruh filmi ile büyük bir çıkış yakalayan ve ani korkutma efektlerine pek de fazla başvurmadan da korkutulabileceğini bir kez daha kanıtlayan yönetmen Nicholas McCarthy'nin yeni çalışması Şeytanın Kapısında, aynen bir önceki film kadar ilginç ve neredeyse orijinal. Alıştığımız kuralları hem sonuna kadar kullanan, hem de bunları farklı formlarda, şaşırtıcı bir kurgu ile sunan isim, hem kafaları karıştırmayı, hem de her geçen dakika gerilimin dozunu yükseltmeyi başarıyor.

    Hikaye aslında olabildiğine sıradan. En azından seyirci olarak ilk dakikalarda gördüğümüz şey bu. Genç ve güzel bir kız, yeni tanıştığı güvenilmez bir erkek ve her şeyi değiştirecek bir anlaşma. Ashley Rickards tarafından canlandırılan ve hikaye boyunca farklı ruh halleri ve hatta fiziksel değişimler ile bizi selamlayan karakter, görünüşte her şeyin merkezi olarak görünüyor. İşin şaşırtıcı yanı ise hikayeye dahil olan iki yeni karakter ile olayların bambaşka bir boyuta taşınması oluyor.

    Emlak işinde çalışan ve iş hayatı dışında dünyada pek de bir "varlığı" olmayan Leigh (Catalina Sandino Moreno) ise, ilerleyen yıllarda bir evin satış işini üstüne alıyor. Evin lanetli olduğu hikayesi kulağına çalınıyor ama beklenildiği gibi bu dedikoduları kulak ardı ediyor. Yıllar evvelinde kaybolan evin kızı karşısına çıkıyor, ufak çaplı bir şokun ardından her şeyi yine mantık çerçevesine oturtmaya çalışıyor. İzleyici olarak yaşayacağımız küçük çaplı bir şoktan sonra bu kez kurguya üçüncü bir kahraman dahil oluyor. Leigh'in güzel ve yalnız kalmayı tercih eden kardeşi Vera (Naya Rivera) bir şekilde bu kabusa dahil oluyor ve perde arkasında neler olduğunu araştırıyor.

    Üç karaker, üç farklı hikaye anlatmı ve merkezde yatan tek bir korku. Başlangıçta sizi rahatsız etmesi muhtemel anlatı tarzının ilk yarım saatin ardından gerçek anlamda keyif veren bir tecrübeye dönüşmesi, gizemin katman katman dizilip, yavaş yavaş "paketin" açılması yönetmen Nicholas McCarthy'nin bu film için yaptığı en iyi şey!

    Hikaye ve anlatı üslubunu bir yana bırakacak olursak, Şeytanın Kapısında ufak çaplı ani korku sekansları haricinde özellikle de atmosferi ile korkutmanın peşinde. Bahsi geçen evin (her ne kadar sürekli karşımızda olmasa da) sıradan ama tekinsiz görüntüsü, malum olayın olduğu oda ve ayna ve hatta Vera'nın huzurlu görünen ancak korunmasız dairesi. Psikoloji, doğa üstü, iblisler ve şeytani çocuk temasının bir karışımı olarak zaten yeterince geren film, mekan ve atmosferin de katkısı ile iyice havaya sokuyor.

    Genel olarak başından sonuna kadar görevini layıkıyla yerine getiren Şeytanın Kapısında'nın en büyük hatası ise kolay kolay kimseyi tatmin etmeyecek olan finali. Her şeyin yerine oturduğu, büyük bir merakla her şeyin çözüme kavuşmasını beklediğiniz son 10 dakikalık kısımda her şeyin "tatlıya bağlanması" açıkçası kolay kolay kabul edilesi bir tercih değil. Buna bir de yer yer "atlaya zıplaya" ilerleyen gelişmeler eklenince, konsantrasyonunuzun bozulması pek zor olmuyor.

    Bazı eksiklerine rağmen genel olarak ortalamanın epeyce üstünde olan Şeytanın Kapısında, yavaş pişen, ağır ağır ürküten ve daha sonra gerçek anlamda rahatsız eden film örneklerinden bir tanesi. The Pact filmini sevenler ise bu yapımı baş tacı edebilirler!

    Yıllardır süre gelen bol kanlı ancak amaçsız korku ve gerilim filmlerinden sıkıldıysanız, Şeytanın Kapısında sizin için ilginç bir "akıllı korku" örneği olacaktır.

    Unutmadan, yaptığınız anlaşmalara dikkat edin!

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top