Hesabım
    Şeytanın Oğlu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Şeytanın Oğlu

    “Şeytan çıkarma hadisesinde bilimsel metotlar”

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Exorcism yani şeytan çıkarma hadisesi korku sinemasının en sevdiği temalardan biridir. Bu alt türün kural koyucusu William Friedkin’in 1973’te çektiğin The Exorcist filmidir ve şablon, içine şeytan kaçmış biri (genellikle bir kız-kadın) + şeytan çıkaran bir rahip ve yardımcılarının cebelleşmesinden ibaret olacak şekilde çıkarılmıştır. Elbette korku sineması tutan bir şeyi sömürmeye meraklı olduğundan çekilen yüzlerce ( belki de binlerce) filmde bu şablon olabildiğince esnetilmiştir ama elimizdeki mal bu, şayet ruhunuza şeytan kaçtıysa size iki rahip gönderecekler!

    Şeytanın Oğlu da türe yeni bir dokunuş yaparak seyirciyi heyecanlandırmayı amaçlayan bir şeytan (iblis desek daha doğru tanımlamış oluruz) çıkarma filmi. Başrol oyuncusu Aaron Eckhart’a fazlaca güvenen filmin asıl kozu dengeli senaryosu. Evet, elimizde çok parlak bir film yok ama şeytan çıkarma hadisesinin nerelere gidebileceğini (Kutsal Damacana) bilen biri olarak, bu kadar sömürülmüş bir türe hem de dinsel açıdan sömürmeyen bir hikaye katabilmek önemli.

    Başkarakterimiz olan Dr. Seth Ember’ın özel bir yeteneği (hediye mi desek yoksa lanet mi bilemedim) var. Ruhunuza şeytan kaçtığında rahip bulamazsanız ona gidiyorsunuz ve o da aklınıza girerek iblisle orada hesaplaşıyor. Tabii bunun olumsuz etkileri de var, sürekli yapılacak bir meslek değil bu zihnen ve bedenen çöküyorsunuz, mankenlik gibi bir yerden sonra bırakmak lazım. Bir gün doktora bir hasta geliyor, vaka 11 yaşında bir çocuk olunca iyi kalpli doktorumuz hiç düşünmeden kabul ediyor ve orada da yıllar önce eşinin ve çocuğunun ölümüne sebep olan iblisle karşılaşıyor. Bu da durumu kişiselleştiriyor ve büyük bir kapışmaya bahane oluyor.

    Senaryo iyi, hatta çok beğendim bile diyebilirim. Başrol oyuncusu da fena değil ancak yönetmen “usta bize oradan yağsız 1.5 kıyma çeker misin” derseniz yapabilecek kadar ‘memur’ bir sinemacı olan Brad Payton. Gizemli Adaya Yolculuk ya da San Andreas Fayı gibi efekt marifetiyle gişede iş yapan ortalama filmleri kotaran bu sinemacının, fazla oyuncu-mekan ihtiyacı barındırmayan küçük bir hikayeye sahip çıkmasını ve Aaron Eckhart gibi bir oyuncuyu daha iyi yöneterek senaryoda mevcut olan dramı daha da arttıracağını düşünmüştüm. İşte bu çalışmıyor, Aaron Eckhart kendi oyun gücüyle işi izlenir kılıyor ancak yan karakterler siluetten ibaret. Açıkçası işin gerilim ve ürkütme tarafında sorun yok, başlangıçtan finale kadar yükselen bir tekinsiz atmosfer ve dehşet duygusu ustaca sağlanmış ancak senaryonun asıl güçlü olduğu kısım işin draması ve ona da Brad Peyton’un yönetmenliği yetmiyor!

    Şeytanın Oğlu bu haliyle bir seyret unut filminden ötesi değil ancak bir vakit kaybı olmadığı da ortada. Sırf şeytan çıkarma hadisesine getirdiği bilimsel yaklaşım sebebiyle bile ilgi gösterilebilir. Açıkçası James Wan ile demonik korku filmleri yeni bir ivme yakaladı ama onun çektikleri hiç olmadığı kadar bağnaz bir bakış açısına sahip. Conjuring 2 bu işin şahikasıydı. Sahtekarlıkları tescilli Ed ve Loraine Warren çiftinin en rezil oldukları vaka olan Enfield Laneti’ni bile gerçekmiş gibi yutturmaya çalışan bu film aynı zamanda Hristiyan bir misyoner gibi çalışıyordu. Hasan Karacadağ mamulü İslami korku filmlerinde bile böylesine rastlayamazsınız!

    Nihayetinde, Şeytanın Oğlu, şeytan çıkarma hadisesi gibi içinde klişe-rahip-haç olmadan olamayacağı sanılan bir türe “böyle de olurmuş” dedirtiyor. Bu da türe meraklı bir korkuseverin önemseyeceği çaba ama türe uzak olanların sıkılacağı bir film de yok ortada. İyi paketlenmiş şık ve belli açılardan önemli sayılabilecek bir korku filmi… İyi seyirler.

     murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top