Hikâyesi, Katha Pollitt’in The New Yorker’da yayınlanan bir makalesinden uyarlanarak Sarah Kernochan tarafından yazılan “Learning to Drive”, yönetmen koltuğunda Isabel Coixet’in oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 9 Eylül 2014’de Toronto International Film Festivalinde yapılan ve 21 Ağustos 2015 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 6.4/10 (7.315 oy) ve 3.4/5 (3.852 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.1/10 (98 yorum) ve 59/100 (24 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan sayısı çok yüksek olmasa da, orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin gerek konusu ve gerekse de başrolleri paylaşan Patricia Clarkson ile Ben Kingsley’in performansları nedeniyle sıkılmadan izlenilen hoş bir seyirlik olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Çok kısa bir süre önce 2019 tarihli “Elisa y Marcela / Elisa and Marcela” isimli filmini de yorumladığımız Katalan yönetmen Isabel Coixet, bu filmde de hayata dair verdiği mesajlarla taşı gediğine koymasını bilmiş…
Eğer yeniden Wendy ve Darwan karakterlerine hayat veren Patricia Clarkson ile Ben Kingsley’e dönecek olursak… Geleneksel kıyafet ve aksanlı İngilizcesi ile Hint asıllı ABD vatandaşı bir Sih’i canlandıran Ben Kingsley (yani Darwan) ile tipik bir beyaz Amerikalıyı oynayan Patricia Clarkson’ın (yani Wendy) kültürel ve etnik tüm farklılıklarına rağmen uyumlu bir ikili oluşturabildiklerini gördüğümüzü söyleyebiliriz…
Aslında bu, Amerikan toplumunun içinde barındırdığı çeşitliliği gözler önüne sermek için yapılmış bilinçli tercihin göstergelerinden biriydi sadece…
Bunu nereden mi anladık?
Elbette ki, yağmurlu bir havada Wendy ile Darwan’ın içinde bulundukları araca, arkadan çarpan bir başka aracı İtalyan asıllı bir Amerikalının kullanmasından ve kaza mahalline intikal eden polis ekibinin de Afrika kökenli Amerikalılardan oluşuyor olmasından…
Tabii filmde sahnelenen bu karmaşık sosyal tablo, bütün bu farklılıkların ahenkli bir uyum içinde oldukları anlamına da gelmiyor… Ki zaten Isabel Coixet’in de izleyiciyi, “Büyük balık küçük balığı yutar” temel kuralına göre kurgulanmış olan Amerikan rüyasından uyandırmak gibi bir güdüyle hareket ettiğini de düşünmüyoruz bu filmde…
Dediğimiz gibi bu film, bu soğuklarda üşümeden izlenebilecek hoş bir seyirlik…
O kadar…
Filmde Patricia Clarkson ve Ben Kingsley dışında hemen dikkatimizi çeken bir diğer isim de, “The Walking Dead” (2017-2019) dizisinde iki sezondur Siddiq karakterini canlandırmakta olan Avi Nash’di (yani Preet) …
Bütün saydıklarımıza ek olarak bize:
“Filmdeki diğer isimler ve Isabel Coixet’in hayata dair verdiği öbür mesajlar nelerdi?” biçiminde bir soru soracak olursanız…
Onları bulup çıkartma işini de yorumumuz sonrasında meraka kapılarak filmi izleyecek olan sinemasever dostlara bırakmayı daha uygun gördüğümüzü söylemek isteriz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; daha önce “Elisa y Marcela / Elisa and Marcela” (2019) için yazdığımız yorumda da söylediğimiz gibi, iyi film izlemeyi tarz haline getirmiş sinemaseverlere, “İspanyol sinemasının bu türden seçkin yönetmenlerinin filmlerini de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmış olalım…
Keyifli seyirler…