En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.094 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
23 Aralık 2020 tarihinde eklendi
“Insidious: Chapter 3”, senaryosunu da kaleme almanın yanı sıra Specs karakterini de oynayan Leigh Whannell’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı sinema filmi…
Birbirleriyle bağlantılı dört uzun bölümlük TV dizisini anımsatan serinin üçüncüsünde de yapımcılar arasında Jason Blum’ı görmeye devam ediyoruz…
Tabii serinin tamamının bir diğer yapımcısı Oren Peli ile yalnızca bu filmde yapımcılık ve Quinn Brenner’ın (Stefanie Scott) seçmelerine katıldığı tiyatro okulunun direktörünü canlandırdığı sahnede oyunculuk da yapan James Wan’ı da atlamamak lazım…
Elbette zevkler ve renkler tartışılmaz ama 11 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen üçüncü bölümünde de serinin şanına yaraşan brüt 113 milyon dolarlık bir hasılat rakamına ulaşılmış…
Gelin isterseniz, San Francisco Chronicle’daki 4 Haziran 2015 tarihli yorumunda “yüz üzerinden sıfır” veren Michael Ordona’ya inat, başarılı bulduğumuz bu filme biraz daha yakından bakalım…
Hikâyede, serinin ilk iki filminin mağdurları arasında yer alarak başrolleri paylaşan “Lambert ailesinden” birkaç yıl öncesine gidiyoruz…
William Park’tan seans için gelen Quinn, elindeki kâğıt parçasında yazılı olan adreste medyumluk yapan Elise Rainier’ı (Lin Shaye) aramaktadır…
Bu türden işleri artık yapmadığını söyleyen Elise yine de Quinn’i içeriye davet ederek en azından meramını öğrenir…
Şöyle ki:
Quinn Elise’e, bir buçuk yıl önce yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden annesi Lilith (Ele Keats) hakkında konuşmak için gelmiş olup annesi ile bağlantı kurarak ona birkaç şey sormak istemektedir…
Nazik ve sevimli bulduğu Quinn’i kırmak istemeyen Elise dener ama başarısız olur…
Gönderirken Quinn’e de başına iş almaması için böyle bir şeyi tek başına denememesini de üstüne basa basa öğütler…
Öğütler öğütlemesine de…
Hem bir hususu takıntı haline getirmiş bir “ergen” olacaksın hem de böylesi bir durumda söz dinleyeceksin…
Nerede görülmüş bu?
Sırada Brenner ailesinin diğer üyeleri baba Sean (Dermot Mulroney) ve kardeş Alex (Tate Berney) ile tanışma faslı var…
Okula gitmekte olan Alex ile tiyatro seçmeleri için yolu New York’a kadar düşecek olan Quinn oturdukları binanın koridorunda, önce bulduğu her fırsatta Quinn’e asılan Hector (Ashton Moio) sonra da Grace (Phyllis Applegate) ile kocası Harry’e (Jeris Poindexter) rastlarlar…
Tiyatro için büyük umutlar beslemesine karşın seçmelerde çuvallamış olan Quinn, kendisi gibi “lezbiyen” olan arkadaşı Maggie’ye (Hayley Kiyokodert) dert yanmaktadır…
Oturdukları yerden kalkarak gitmeye hazırlanan ikiliden Quinn, yolun ortasında kendisine el sallayan adama bakarken, arkadan gelerek kendisine çarpan bir aracın altında kalır…
Aradan üç hafta geçer…
Tekerlekli sandalyede alçılar içinde hastaneden çıkan Quinn’e komşularından Grace, nefes alamayan ve tüplerle yaşayan adamın odasında onu beklediğini söyler…
O an için Quinn, hiçbir anlam veremez Grace’in bu ifadelerine…
Derken Hector, Ernesto (Rubén Garfias) ve Maggie’nin de yer aldıkları bir “karşılama komitesi” de vardır evlerinin içinde…
Ancak içine Grace tarafından bir kurt düşürülmüş olan Quinn’nin endişeyle bakan gözleri, filmin yirmi dördüncü dakikasında odasının kapısındadır…
Hani nasıl da olmasın ki…
Artık o saatten sonra başta üstüne bir karabasan gibi çöken Quinn olmak üzere herkesi, yaklaşık yetmiş dakika sürecek olan nefes nefese bir heyecan fırtınası beklemektedir…
Bu bölümde, Elise’in çok kişisel bir sırrı ile kendilerini “Spectral – Sightings.com” isimli bir web sitesinde tanıtan Tucker (Angus Sampson) ve Specs’in yollarının Elise ile kesişmesinin hikayelerine de tanıklık ediyoruz…
Bu seri bir devam filmi değil. Bu ilk iki serinin başlangıç noktasını anlatıyor. Herkesi Elie'nin asistanlarını tanımadığını yazmış. Tanımaz tabi çünkü bu "beginner" versiyonu. Ellie zaten bu işi yapan ünlü bir medyumdu ama eşinin ölümünden sonra eşine ulaşmaya çalışırken ölümle tehdit edildiği için bıraktı. Ama bu olaylar meydana gelince yeniden başlama kararı aldı ve yeni ekibi ile yeniden başladı. Filme gelirsek, ilk iki filmden almadığım lezzeti bu filmden aldım. Ani çıkışları çok fazla kullanarak gereğinden fazla geriyorlar. Bir de her han bir şey olacakmış hissi beni koltuğımda bayağı bir gerdi. Hadi artık ne olacaksa olsun modundaydım. Nabızı yüksekte tutmayı başarabilen ender filmlerden. Bence bu yönetmen bu işi daha iyi yapıyor.
Seriden artık yeni bir şeyler bekliyordum. Evet, son yıllarda "izlenebilir" seviyedeki korku-gerilim türü örneklerinden biriydi ilk iki filmiyle, ancak bu üçüncü halkada neredeyse tamamen aynı şeyler oluyor. Yalnızca karakterler değişmiş. Herhangi bir filmi izlerken "Copy-Paste" yapıldığı hissine kapılmak kesinlikle oldukça rahatsız edici ve seyirciyi filmden soğutan bir durumdur. Burada da başka filmler değil ama özellikle serinin ilk iki filmden pek çok "Copy-Paste" görüyoruz. Zayıf oyunculuklar, zayıf senaryo, gereksiz espriler de cabası. Milyonlarca dakika boş vaktiniz yoksa izlemenize gerek yok, benim için vakit kaybı oldu. Korku-gerilim türü bir yandan yaratıcı zihinler için evet geniş bir alan ancak bir yandan da sınırları belli ve bu sınırlar içinde yalnızca ufak değişiklikler ile anlatımlar yapan yönetmenler ile dolu. "Insidious: Chapter 3" son dönemde izlediklerim içinde bu sınırların içine en çaresizce hapsolmuş, yıllardır yapılanı bir kez daha önümüze koyan, beklemediğim ölçüde vasat bir filmdi.
Korku filmi sevenlerin gönlünde ayrı bir yeri olan insidious‘un üçüncü bölümü Ruhlar Bölgesi 3 & Insidious: Chapter 3, 5 Haziran’da vizyona giriyor. Warner Bros Türkiye basın gösterimi ile izlediğim film, başından sonuna akıcı bir anlatımla, gerilim dolu dakikalar yaşatıyor. Filmle ilgili bilgi vermeden önce ilk ve ikinci seri hakkında ufak bir bilgilendirme yapmakta fayda var. Blogumda bilgilendirme yaptım. Öncelikle insidious serisinin özellikle başarılı oyunculukları ile öne çıktığını belirtmemde fayda var. Etkisi ve diğer korku filmlerinden en büyük farkı, oyuncuları ve iyi yönetiminde gizlidir. Konusu itibarı ile bir yenilik sunmasa bile bu özellikleri sebebiyle özel ve değerlidir. Bu filmde de öyle olmuş…
Daha önce James Wan'ın yönetmenliğini yaptığı serinin devam filmini bu kez Leigh Whannel yönetti. Aynı zamanda oyuncu olan ve önceki filmlerde de olduğu gibi yine senaristliği üstlenen Whannel'in senaryo ve diyaloglardaki performansındaki düşüşü görmek mümkün. Buna bir de oyuncuların yüzeysel performansları eklenince bazı yönlerden tatmin edici olmayan bir yapım olmuş Insidious Chapter 3. Ama bütün bunların aksine, ilk iki filmden daha korkutucu olduğunu söylemek istiyorum. Bunun en büyük etkisi ise makyaj konusunda büyük gelişim kaydetmiş olmaları. Serinin ilk filminde izlediğimiz şeytan tasvirinden sonra, Chapter 3'deki doğa üstü varlıkların tasvirleri ilaç gibi geldi. Makyaj konusundaki bu atılımın haricinde aniden kameranın kadrajına giren korkutucu hayaletlerin de buna katkısı büyük. Evet, ilk iki filmde de böyle sahneler vardı ama serinin bu filminde bu yönteme daha çok başvurulmuş.
18 yaşında olan Quinn Brenner (Stefanie Scott), ölen annesi ile iletişim kurmaya çalışır ve bu konuda başarıya ulaştığını, gerçekten annesi ile iletişime geçtiğini zanneder. Ama önceki filmlerden de tanıdığımız Elise Rainer (Lin Shaye) 'e, medyumluk yeteneklerinden yararlanmak için gittiğinde durumun hiç de böyle olmadığını öğrenir. Bunun üzerine başına garip olaylar gelmeye başlayan Quinn için hayat cehenneme dönmek üzeredir. Quinn, bu şeytani varlığın elinden kurtulabilecek ve ruhunun tamamını bedenine geri getirebilecek midir, yoksa ölümün kollarına kendini bırakacak mıdır?
Senaryo, ilk filmlerdeki olayları anımsatacak küçük objelerle süslenmiş. Bunun dışında ilk iki filmde filmin ilk saniyesinden itibaren hissedilen gerilimi yok, maalesef. İlk yarım saatimiz (yaklaşık olarak) karakterleri tanımak ve onların bu olaylar olmadan önceki, normal hayatları konusunda bilgi edinmekle geçiyor. Elbette karakterleri tanımamız çok önemli ama başrolde yer alan Stefanie Scott'ın başlarda sergilediği berbat performans katlanılacak gibi değil, neyse ki sonradan toparlamaya başlıyor. Dermot Mulroney için ise ne iyi ne de kötü diyelim. Ama beni en çok rahatsız eden şey filmin aşırı salak sonu. Sonlarını izlerken korku filminde miyiz, yoksa ailecek izlenecek dram filmlerinde mi ayırt edemedim. Finalinin kötü olması dışında, finaldeki diyaloglar da o kadar kötü ki... Ancak filmin en en sonunda gösterilen sahneden de anlayabileceğimiz üzere Insidious Chapter 4'un gelebilme olasılığı pek de düşük değil.
Sonuç olarak, makyaj ve ani sahnelerden dolayı korkutuculuğu daha yüksek olmuş AMA senaryo ve oyunculuklar olarak serinin diğer filmlerini geçememiş, hatta baya altlarında kalmış.
Yani küçüklüğümden beri korku filmi hastası olan biriyim.cok sayida korku filmi izlemisimdir fakat hayatim boyunca bu kadar cok korktugum bir film izledigimi hatirlamiyorum.gercekten izledigim filmler arasinda en guzeliydi sinemada izledigim icinmi bu kadar etkiledi bilemiyorum ama gercekten cok guzeldi her kullanicimizin bu filmi izlemesini onerebilirim.ozellikle filmde ani sahneler cok kullanılmış her an bisey olacakmis hissi veriyor insana filmin 1 ve 2. Sini izlemedim fakat bundan cok etkilendim bakalim onlarda hunlar kadar guzelmi
Film ani olarak Korkutmak için yapılmış. Bazı sahnelerde gerilim dozuda artıyor. Son sahnede; medyumumuzun kötü ruhu yok etmesi çok alt düzeydeydi. O sahne dışında BENCE herşey 4/4 lüktü. Ve de ilk 2 filmin devamının çıkacağınıda düşünüyorum çünkü bu film devam filmi niteliğinde değildi.
1 ve 2 si muhteşemdi. 3 ü sabırsızlıkla beklememe rağmen tamamen hayal kırıklığına uğradım. Film gayet güzeldi fakat saçmalamışlar lumbert ailesinden önce madem, elis o kadının fotolarını gençken görüyor sonra da 1 yıl önce oluyor ve asistanlarını tanımıyor. Hata üstüne hata Leigh Whannell KÖTÜ BİR YÖNETMEN! BU KESİN.
film gerçekten korku filmleri içerisinde insanın en çok korktuğu şey olan olan ruh ve kötü ruhlar la alakalı kesinlikle tavsiye ederim eğer 1-2 serilerini de izler girerseniz daha 10 numara olur :D
saçmalamışlar gerçekten 1.2 muhteşemdi 3.bölüm 2.nin devamı filan olmamış 2.bölümün sonunda öle elisse nasıl oluyorda 3. te yaşlı kadın olarak devam ediyor sanki hiç ölmemiş gibi kendi asistanlarınıda tanımıyor içine etmişler 3.bölümde puanım %100 üzerinden %10 oda fotoğraftaki lambert ailesinin fotolarına bakarak onları geçmişte kurtardıklarını filmin devamına uydurmuş okadar gerisi boş resmen 3.bölüm hiçbir işe yaramaz
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.