Ozon'dan taze bir çift melodramı...
Yazar: Kaan KarsanFrançois Ozon, sinemasını çok açık bir şekilde seçilebilen bazı kavramlar üzerine kurmuştur: Aile, roller, kimlikler ve bütün bunlar arasındaki ilişkiler... Ozon’un yeni filmi olan Yeni Kız Arkadaşım da bu kavramlar üzerine kurulu. İki farklı aile ile tanışıyor, belli bireylere daha fazla odaklanıyor, bu kişilerin toplumda üstlendikleri rolleri ayırt etmeye, kimliklerini eşelemeye ve bütün bunlar üzerinden onları bir yerlere yerleştirmeye koyuluyoruz. Karakterlerini yargılamayı hiç sevmeyen bir yönetmen, bu filmde de orta yol vurmak için kendinden taviz vermiyor ve anlatmak istediği hikayeyi melodram sosuna bulamak pahasına da olsa, azami bir netlik içerisinde anlatmaya kararlı görünüyor.
Yeni Kız Arkadaşım, iki kadının çocukluktan gelen, çocuklukla beraber büyüyen dostluklarıyla başlıyor. Oldukça süratli duygu geçişleriyle ve bir o kadar hızlı bir kurguyla yıllar, Yeni Kız Arkadaşım’ın hemen başında takvim sayfalarından hızlıca dökülüyorlar. Hemen sonrasında ise, her şeyin sebebi olmaya talip bir felaket baş gösteriyor ve Claire, en yakın arkadaşının ölümüyle beraber yalnız kalıyor. Bir ölüm, geriye acılı bir koca ve bir bebek bırakıyor kendinden geriye. Böylece Claire, en yakın arkadaşının kocası ve ne yapacağını bilemez halde olan David ile yakından ilgilenmesi gerektiğini düşünüyor. Kısa sürede onun bir ‘crossdresser’, yani karşı cins gibi giyinip davranmaktan hoşlanan bir erkek olduğunu tesadüf eseri fark ediyor ve Ozon’un asıl ilgilendiği evren görücüye çıkıyor ateşleniyor; Claire ve yabancısı olup da pek korktuğu bu yeni evren.
Ozon, bütün derdini Claire ve David’in yeni ilişkisi üzerinden, çoğunlukla da Claire’in durum karşısındaki tepkiselliğiyle anlatıyor. Konvansiyonel toplum normlarına doğan Claire, hisleri onu tam aksine yönlendirse de, içinde bulunduğu durumun doğru olmadığını ve bir an önce ‘ahlak bekçileri’ne haber salınması gerektiğini düşünüyor. Ancak diğer koldan ve en kuvvetli biçimde akan zaman, duyguların altını çiziyor, ezberlenmiş olan tepkiselliği öteliyor ve David ve Claire’in önünde oldukça tazeleyici bir alan açıveriyor. Ozon, yeni filminde o çok sevdiği risklerden birini alıp, muhafazakar bakışın hicap duyacağı bir ilişkiyi, neredeyse muhafazakar olarak addedilebilecek, melodram formüllerine dayalı bir anlatıyla sunuyor. Yeni Kız Arkadaşım’ın kerameti de tam olarak bu.
François Ozon, ne kadar üretken olursa olsun, bir standart tutturmayı çok iyi beceren bir yönetmen. Filmografisine şöyle bir göz gezdirdiğimizde yaptığı en kötü filmin dahi o denli kötü olmadığını fark etmek pek zor değil. Yeni Kız Arkadaşım’ı yönetmenin 90’ların sonunda ve 2000’lerin başında çıkardığı başyapıtlarının yanına koymak pek mümkün olmasa da, kolaylıkla yönetmenin o hiç aksamayan standardına uygun düşen bir film olarak görmek mümkün. Zira Yeni Kız Arkadaşım, en az yönetmenin herhangi bir filmi kadar komik, eğlenceli, duygusal ve iyi tasarlanmış bir film. Romain Duris ve Anaïs Demoustier’in pek dokunaklı, nüanslı, akılda kalıcı performansları da cabası.