Cehennem bazen dünyadadır.
Yazar: Hande KaraSöz konusu Türk sinemasında aksiyon, gerilim, korku olunca şöyle bir çekine çekine oturuyoruz koltuklara. Malum ne yapılsa olmuyor, hep eksikler ya da fazlalıklar... Senaryo iyi olsa oyunculuklar kötü, yönetmen bir şeyler yapmak istiyor ama hikaye sınıfta kalıyor. Bir türlü ayar tutmuyor, seyirci memnun olmuyor. Dönem dönem çok iddialı tanıtımlarla vizyona giren ancak hezimete uğrayan yapımların ardından, bir Tolga Örnek’in Labirent’ini sayabiliyoruz eli yüzü düzgün aksiyon olarak ve bence artık bir de Panzehir’i.
İlk iki filmi Büşra ve Dağ ile cesaret isteyen sulara açılan Alper Çağlar, üçüncü filmi Panzehir ile de iddiasını sürdürüyor. Çağlar Panzehir’de bir aksiyon/suç filminin gerekliliklerinin hemen hepsini yerine getiriyor ve bunu yaparken de etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Karaktere hayati bir amaç verip, bir de zaman sınırlaması koyarak geri sayım yaptırınca, hikayenin dinamiği oluşturulmuş oluyor zaten. Senaryo açısından geriye kalan ise, ana hikayenin boşluklarını doldurarak, yan karakterleri hikayeye yedirmek ve diyalogları oluşturmak. Bunu da layıkıyla başarırsan, elinde senaristlik açısından başarılı bir metin tutuyorsun demektir ve artık işin çok daha kolaydır. Alper Çağlar da Panzehir'de aynen bunu uygulamış, baş karakteri tetikçi Kadir Korkut’a hayati bir amaç ve yalnızca 6 saat vererek heyecanı doruğa çıkarmış. Ancak eminim ki Kadir 6 saatlik yolculuğunu tek başına yapsaydı, filmden bu kadar zevk almazdım. Çünkü Kadir’e eşlik eden köstebek Polis Cem, Panzehir’in en iyi yazılmış ve oynanmış karakteri. Detaya girmeden filmin hikayesinden bahsederek devam edelim. Kadir, babası tarafından can dostu Cemal’e emanet edilen ve ailesini kaybettikten sonra Cemal’in yanında büyüyen bir tetikçi. Yıllar boyu mafyaya hizmet etmiş, Kara Cemal’in en pis işlerini yapmış, gözünü kırpmadan adam öldürmüş, ama içindeki iyiliği öldürmeyi becerememiş bir adam. Günün birinde bu iyi tarafını kalp gözü ile görebilen bir dünya güzeli çıkıyor karşısına Kadir’in ve Kadir ona bir söz veriyor. Gidecekler buralardan, bırakacak bu işleri. Kadir yıllardır hizmet ettiği Kara Cemal’den affını istiyor ama bu dünya öyle bir dünya ki; girmek zor, çıkmak imkansız. Kara Cemal’in iki ezeli rakibinin ortadan kalkması lazım ve bunu ancak Kadir yapabilir. Peki bunu Kadir’e ne yaptırabilir? Sadece 6 saat içinde ölecek olması yetmez, yanında onun yüzünden ölecek bir başkası daha ve sonunda onun yüzünden zarar görecek sevdiği kadın da olmalı işin içinde.
Filmin aksiyonu dur durak bilmeyen cinsten değil, gayet dozunda. Çekim teknikleri, gri siyah atmosfer, müziklerin kullanımı oldukça başarılı. Birkaç efektte (Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki patlama sahnesi gibi) bir rahatsızlık hissediyorsunuz ama bundan sebep filmi yermek, tek başına yeterli değil. Bir de filmin başlarında küçük Kadir’in nişan alıp vuramadığı su sişesini, Kara Cemal’in oğlunun masasında görünce bir konuya bağlayacaklar diye düşünmüştüm açıkçası. Ancak o obje bir şekilde es geçilmiş.
Filmin başrolünde yer alan Emin Boztepe, Güney Çin kökenli bir dövüş sanatı olan Wing Tsun ustası olarak biliniyor. Bu özelliği ile de Kadir Korkut karakterine çok başarılı ve tabir-i caizse "havalı" bir şekilde can veriyor. Cüneyt Arkın bu kez kötü adam. Arkın’ın karakteri Kara Cemal’in gençliğini oğlu Murat Arkın oynuyor ki, bu da kadronun büyük artılarından biri. Gelelim Polis Cem karakterini oynayan Tolga Akdoğan’a. Kendisi ile bir izleyici olarak ilk kez bu filmde tanıştım ve dedim ki; "vay be"! Oldukça doğal bir oyunculuk sergileyen Tolga Akdoğan’ın oynadığı Cem/Osman karakteri, aslında resmen filmin ikinci başrolü. Ancak ne tanıtımlarda, ne de basın bültenlerinde ön plana çıkmıyor. Gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, filmin en güzel sürprizi bu karakter oldu benim için. Özenle yazılmış ve iyi oynanmış, ağzından çıkanlar da bir o kadar kendine yakışır kelimeler. O gerilimli atmosferin içinde gülümsetiyor. Filmde farklı karakterlerden ötürü Almanca, İtalyanca ve İngilizce olmak üzere 3 farklı yabancı dil de kullanılmış, bu kişilerin anadilleri kullanılınca da kesinlikle sırıtmıyor tabii.
Panzehir bu hafta bize “Son 6 saatin kalsaydın sen ne yapardın?” sorusunu yöneltirken, bizim de ona bir sorumuz var; “Kızın adı ne?”