Hesabım
    Lal
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Lal

    Zamanının gerisinde kalan bir film...

    Yazar: Kaan Karsan

    Takvim sayfaları birer birer yere düşerken sinemamız zamanın ‘değişim’ hızına bir türlü ayak uyduramıyor. Özellikle tecrübeli sinemacılarımız büyük bir dönüşüm sürecine tabi tutulan sinemaya karşı ‘kendini yenileme’ mekanizmalarını bir türlü devreye sokamıyorlar. Sinema eğitimini Sovyetler  Birliği’nde alan Semir Aslanyürek de çağa ayak uyduramayan ve halen edindiği ilk bilgilerle sinema yapan bir yönetmen. Yeni filmi Lal, ilk olarak geçtiğimiz sene Adana Altın Koza Film Festivali’nde görücüye çıkmıştı. Semir Aslanyürek’in yeni filmi Lal, bir anlamda büyülü gerçekçilik akımından nasiplenen filmlerin yerli ayaklarından. Bizi iki çocukla, Cemal ve Süleyman’la tanıştırıyor. İkisi de Yılmaz Güney’e hayran; ancak ikisi de ülkenin kaos halindeki politik ortamından bihaber. Bir yolculuğa çıkarak, o sırada Adana’da yeni filmini yapan Yılmaz Güney’in fotoğrafını çekme hayalini kuruyorlar. Sonrasında yolculuk başlıyor, ikili yol boyunca hayal ve gerçek arasında gidip gelen ‘kişiler’ ve ‘olaylar’ ile karşılaşıyorlar. Tehlikeli, tekinsiz bir ülkede ‘kardeşçe’ yaşayamamanın zorluklarıyla yüzleşiyorlar.

    Semir Aslanyürek, Lal’de Yeşilçam’ın görsel dilini, politik bir söylemle harmanlayarak naif ama söyleyecek sözü olan bir film ortaya çıkarmaya çabalıyor. Ancak Lal’in bütün özelliklerinin hepsinden rol çalan özelliği, ‘naifliği’.... Semir Aslanyürek, sert ve kanlı ortamı çocukların gözünden göstererek yumuşatmaya ve hafifletmeye çabalıyor. Ancak bunun sonucunda filmin diyalogları sanki çocuklar için yapılmış bir çizgi film ile yarışır düzeyde, özelliksiz kalıyor. Lal bir türlü başkarakterlerini ve başkarakterinin yolculukları esnasında karşılaştığı yan karakterlerini derinleştirerek önemli kılamıyor.

    Semir Aslanyürek’in kamera arkasında da çok çekingen davrandığını eklemek gerekiyor. Aslanyürek, her sahneyi en şablon haliyle çekiyor; gerçek ve hayal sekansları arasında televizyonda kullanılan türden bir illüzyon duvarı oluşturuyor; renkleriyle de yeni bitmiş bir boyama kitabı tadı veriyor. Ayrıca, Aslanyürek’in kötümser bir noktaya varacak olan hikayesinin finale kadarki olanca iyimserliği, filmin genel duygusuna büyük bir kontrast oluşturuyor. Sanki büyük bir umut taşıyormuş gibi görünen, daha doğrusu, iki çocuğun taşıdığı büyük umut üzerinden harekete geçen filmin belki de daha muallakta bir görsel dünyaya sahip olması; şüphe hissini diri tutması ve manipüle etmesi gerekiyordu.

    Lal, kendi zamanının en az otuz yıl gerisinde kalan bir film. Filmin tamamına oldukça eskimiş, yıllanmış bir sinema duygusu ve anlayışı hakim. Bu kadar ‘eski’ bir şeyden, yeni ve taze hisler çıkarmak elbette ki olanaksız. Ezel Akay ve Emre Altuğ gibi isimleri ilginç rollerde izlemek adına görmek isterseniz, ne ala.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top