Paranın ne önemi var, mühim olan…
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu“Hayat sana güzel!” tabiri sosyal medyadan dilimize ne vesileyle geçti, ne zaman pelesenk oldu tam olarak anımsamamakla birlikte 2011 tarihli yabancı komedi filmi Change-Up’ı da ülkemizde aynı Türkçe adla vizyonda seyrettiğimizi düşünürsek, facebook fotoğraflarımızın altına yorum niyetiyle yapıştırdığımız bu lafın anonimleştiğini de pekâlâ kabul edebiliriz. Bu hafta gösterime giren Erler Film imzalı yeni yerli komedi “Hayat Sana Güzel”, bu hafif sitemkâr ve anonim tabiri 90 dakika boyunca bolca kullanarak yönünü bulmaya çalışan bir film.
Eski Yeşilçam’ın sevdiği şablonlardan olan “üzgünüm ama 2 aylık ömrünüz kalmış/kusura bakmayın tahlilleriniz karışmış, sapasağlamsınız” kalıbını kullanarak yola çıkan film, inşaat devi Azmi Yapıcı karakterini merkezine oturtuyor. Hem yaratıcı, hem de oldukça ‘tanıdık’ bir profil çizen Azmi Yapıcı, gençken Doğu Anadolu’dan sıradan bir işçi olarak İstanbul’a göçen, bugün ise ultra zengin bir müteahhit olarak hayatını servet içerisinde geçiren bir adamdır. Zirveye nasıl tırmandığı muamma olan Azmi, diktiği rezidansların zenginliği ile hastalık hastası bir adam olmuştur. E bu kadar zengin olunca tek rakibin olan ölümden korkarsın tabii!
Film seyirciyi güldürme hedefli bir komedi olsa da, Azmi karakteri ziyadesiyle hiciv içeren bir profil. Sahip olduğu zenginlik Azmi’yi “her şeyin doğrusunu ben bilirim ve her şeyi satın alabilirim!” kibirine itiyor ve Şevket Çoruh şimdiye kadar oynadığı tüm karakterlerden farklı bu performansında, Azmi’nin altından alnının akıyla kalkmayı başarıyor. Bazı noktalarda abartıya kaçılıyor ama Azmi başlı başına abartı bir adam olduğu için çok sırıttığı da söylenemez. Senaryonun günümüze gönderme yapan, internet kısıtlamalarından tutun da 2B orman arazilerine kadar uzanan ‘tomalı’ esprileri, baş karakterin hicviyle de uyum sağlıyor. Filmin en çok güldüren anları da, bu güncel dokundurmaları. Fanatik Fenerbahçeli olduğunu bildiğimiz Murat Şeker, tutkunu olduğu renkleri filme serpiştirmekten yine çekinmiyor, ki bu tutumun da artık politik referansları mevcut. Yalnız filmin eşcinsellik mevzusuna dair dil kullanımı ve yaklaşımı muhtemelen ‘ayrımcı’ sıfatıyla yaftalanacaktır; her ne kadar minik düzeltmelerle replikler durumu kurtarmaya çalışsa da, bu cephelerden tepki olası. Eşcinselliğin komedi malzemesinden tamamen çıkacağı günlerin umuduyla diyelim…
Filmde dikkat çeken bir detayda Mardin’de geçen bir sahnede kullanılan kamera açısıydı. Uzun süre tek plan devam sahnede karakterlerini takip eden yönetmen Şeker, bir noktada tepe kamera açısı kullanmış, böylece tipik bir Mardin kerpiç evinin iç mimarisini karakter diyalogunun akışıyla eş zamanlı olarak perdeye yansıtmış. İzlerken yönetmen dokunuşunu hissettiğim, farklı bir sahneydi…
Oyunculuklarda ise Şevket Çoruh’a en sağlam omuzu Timur Acar veriyor. Önceki projelerden de beraber çalışmaya alışkın olan ikilinin elektriği yerinde tutarken, şahsen Acar gibi yetenekli bir oyuncunun artık yan rollerden başkahramana terfi etmesi gerektiğine inanıyorum. Hande Katipoğlu, Yahşi Cazibe dizisindeki rolüne benzer bir performans sergilerken, Tuba Ünsal kendisini tanıyamayacağınız kadar absürt bir karakter ile karşımıza çıkıyor; o kadar gerçekçi ki Nurcan’dan nefret edebilirsiniz. Dedektife hayat veren ve yine televizyon ekranlarından tanıdığımız Gökçe Özyol’u daha da orijinal karakterlerle ve daha çok beyazperdede görmek istiyoruz.
Son söz olarak, aslında bir mesaj verilmek isteniyorsa Bora Ebeoğlu tarafından film için bestelenen final parçasında saklı. Hepimizin hayatı kendi çapında, bize kadar güzel; ister boğazda club’da olsun, ister balıkçıların çilingir sofrasında, ister çocuğunuzun gözlerinde; siz kendinizinkini görebilin yeter. Hayat Sana Güzel, bol filmli Nisan vizyonunda, özellikle Şevket Çoruh hayranları için, yerli komedi alternatifi olarak vizyonda.