Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Aksam
Yazar: Derya Canan Süter
Filmde Rus ajanı nam-ı diğer ‘Kızıl Serçe’ Jennifer Lawrence’a CIA ajanı rolünde Joel Edgerton eşlik ederken diğer rollerde Matthias Schoenaerts, Jeremy Irons, Ciarán Hinds, Charlotte Rampling ve Mary-Louise Parker’dan oluşan güçlü bir kadro ile film etkileyiciliğini sağlıyor. Bazı casusluk klişelerini ve ufak tefek mantık hatalarını saymazsak şaşırtan finaliyle ‘Kızıl Serçe’ ortalamanın biraz üzerine bir yerde duruyor.
Eleştirinin tamamı için: Aksam
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Ayağı kırılan bir baş balerin Rusya’da bu kadar vahim durumlara düşebilir mi bilemiyorum ama “Kızıl Serçe”nin hikâyesi bana inandırıcılıktan epey uzak geldi. “Gerilim ağırlıklı bir casus filminde gerçekçilik aranmaz” demeyin... John Le Carre uyarlamalarının da gösterdiği gibi, iyi bir casus filmi kurduğu gerçekçi dünyayla öne çıkar. “Çıtayı o kadar yukarı koymayalım, Jennifer Lawrence’ın hatırına idare edelim” derseniz, Francis Lawrence’ın yönettiği “Kızıl Serçe”nin teknik olarak iyi çekilmiş, sürükleyici bir film olduğunu, sürprizlerini sonuna kadar gizlediğini söyleyebilirim en fazla...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Aslında sevdiğim bir tür olan casusluk filmleri arasında bir yer tutmaya aday bu film. Karmaşık hikâyesine ve aşırı uzunluğuna karşın... Ama gerek senaryodan, gerekse sinema dilinden gelen kimi sorunlar bunu zorlaştırıyor. Elbette Dominika’yla Amerikalı ajan Nash (aslında Avustralyalı oyuncu Joel Edgerton) arasındaki kimyanın tutmadığı tartışması var: Buna girmek istemiyorum. Ama kimi vurucu sahnelere ve finaldeki etkileyici sürprize rağmen, . Belki bir başka yaklaşım filmi kurtarabilirdi. Ama bu olamamış. Üstelik herkesin edinmeye çalıştığı Rus şivesiyle İngilizce konuşması da tuhaf. Vanya’daki oyuncu Matthias Schoenaerts’ın Putin’e benzerliği (sanki genç bir Putin!) filmin günümüz Rusya’sına eğilme çabasını güçlendiriyor. Yine eskilerden Jeremy Irons ve Ciaran Hinds’i bulmak da ayrıca ilginç. Sonuç olarak film orta karar bir yapım olmuş. Türün meraklılarına ve andığım oyuncuların hayranlarına...
Eleştirinin tamamı için: T24
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Dört filmlik ‘Açlık Oyunları’ serisinin üçünü yöneten Francis Lawrence imzalı yapım, öylesine nefrete sahip ki öykünen ‘en’ kötü adamı konumundaki Egorova’nın amcası Vanya’da, Belçikalı oyuncu Matthias Schoenaerts’ı görüntü olarak alabildiğince Vladimir Putin’e benzetmeye çalışmışlar. Bırakın 60’ların, 70’lerin ‘Soğuk Savaş Dönemi’ casusluk filmlerindeki felsefi derinliği, ‘Çıkış Yok’ (‘No Way Out’) benzeri bir entrika ya da yakın zaman önce izlediğimiz ‘Sarışın Bomba’daki (‘Atomic Blonde’) aksiyon bile yok ‘Kızıl Serçe’de. Zaten senaryoyu “Gizem katacağız” diye öyle bir karıştırmışlar ki, her şey birbirinin içine girmiş.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Politik alt metin olarak da Rusya'yı epey bir çirkin, ruhsuz ve insani hiçbir değer barındırmayan bir ülke olarak gösteren eski moda bir Amerikan yapımı "Kızıl Serçe". Hatta Matthias Schonaerts'ı Putin'e benzetmek de tüy kondurmuş! Soğuk savaş zamanında da böyle filmler çıkardı karşımıza ama en azından hikayeleri daha tutarlıydı ve hatta aralarında ikna edici olanları dahi vardı. "Kızıl Serçe" için 'en azından şık çekilmiş bazı aksiyon sahneleri barındırıyor' da diyemiyoruz, çünkü o da yok!
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Aksam
Filmde Rus ajanı nam-ı diğer ‘Kızıl Serçe’ Jennifer Lawrence’a CIA ajanı rolünde Joel Edgerton eşlik ederken diğer rollerde Matthias Schoenaerts, Jeremy Irons, Ciarán Hinds, Charlotte Rampling ve Mary-Louise Parker’dan oluşan güçlü bir kadro ile film etkileyiciliğini sağlıyor. Bazı casusluk klişelerini ve ufak tefek mantık hatalarını saymazsak şaşırtan finaliyle ‘Kızıl Serçe’ ortalamanın biraz üzerine bir yerde duruyor.
Habertürk
Ayağı kırılan bir baş balerin Rusya’da bu kadar vahim durumlara düşebilir mi bilemiyorum ama “Kızıl Serçe”nin hikâyesi bana inandırıcılıktan epey uzak geldi. “Gerilim ağırlıklı bir casus filminde gerçekçilik aranmaz” demeyin... John Le Carre uyarlamalarının da gösterdiği gibi, iyi bir casus filmi kurduğu gerçekçi dünyayla öne çıkar. “Çıtayı o kadar yukarı koymayalım, Jennifer Lawrence’ın hatırına idare edelim” derseniz, Francis Lawrence’ın yönettiği “Kızıl Serçe”nin teknik olarak iyi çekilmiş, sürükleyici bir film olduğunu, sürprizlerini sonuna kadar gizlediğini söyleyebilirim en fazla...
T24
Aslında sevdiğim bir tür olan casusluk filmleri arasında bir yer tutmaya aday bu film. Karmaşık hikâyesine ve aşırı uzunluğuna karşın... Ama gerek senaryodan, gerekse sinema dilinden gelen kimi sorunlar bunu zorlaştırıyor. Elbette Dominika’yla Amerikalı ajan Nash (aslında Avustralyalı oyuncu Joel Edgerton) arasındaki kimyanın tutmadığı tartışması var: Buna girmek istemiyorum. Ama kimi vurucu sahnelere ve finaldeki etkileyici sürprize rağmen, . Belki bir başka yaklaşım filmi kurtarabilirdi. Ama bu olamamış. Üstelik herkesin edinmeye çalıştığı Rus şivesiyle İngilizce konuşması da tuhaf. Vanya’daki oyuncu Matthias Schoenaerts’ın Putin’e benzerliği (sanki genç bir Putin!) filmin günümüz Rusya’sına eğilme çabasını güçlendiriyor. Yine eskilerden Jeremy Irons ve Ciaran Hinds’i bulmak da ayrıca ilginç. Sonuç olarak film orta karar bir yapım olmuş. Türün meraklılarına ve andığım oyuncuların hayranlarına...
Hurriyet
Dört filmlik ‘Açlık Oyunları’ serisinin üçünü yöneten Francis Lawrence imzalı yapım, öylesine nefrete sahip ki öykünen ‘en’ kötü adamı konumundaki Egorova’nın amcası Vanya’da, Belçikalı oyuncu Matthias Schoenaerts’ı görüntü olarak alabildiğince Vladimir Putin’e benzetmeye çalışmışlar. Bırakın 60’ların, 70’lerin ‘Soğuk Savaş Dönemi’ casusluk filmlerindeki felsefi derinliği, ‘Çıkış Yok’ (‘No Way Out’) benzeri bir entrika ya da yakın zaman önce izlediğimiz ‘Sarışın Bomba’daki (‘Atomic Blonde’) aksiyon bile yok ‘Kızıl Serçe’de. Zaten senaryoyu “Gizem katacağız” diye öyle bir karıştırmışlar ki, her şey birbirinin içine girmiş.
Sözcü
Politik alt metin olarak da Rusya'yı epey bir çirkin, ruhsuz ve insani hiçbir değer barındırmayan bir ülke olarak gösteren eski moda bir Amerikan yapımı "Kızıl Serçe". Hatta Matthias Schonaerts'ı Putin'e benzetmek de tüy kondurmuş! Soğuk savaş zamanında da böyle filmler çıkardı karşımıza ama en azından hikayeleri daha tutarlıydı ve hatta aralarında ikna edici olanları dahi vardı. "Kızıl Serçe" için 'en azından şık çekilmiş bazı aksiyon sahneleri barındırıyor' da diyemiyoruz, çünkü o da yok!