Yönetmen Rich Moore, “Zootropolis aslında özünde bir dostluk filmi. Bir tavşanla bir tilki olan Judy ve Nick aslında doğal düşmanların tam tanımları. Bu yüzden bu iki karakter başta iyi anlaşamıyor. Bu ilişkiye birbirleri hakkında duydukları ve inandıkları ama doğru olmayan düşüncelerle giriyorlar.”
Ortak yönetmen Howard’a göre filmi komedi yapan şey de bu arkadaşların iyi anlaşamaması. Howard; “Judy herkesin her şeyi yapabileceğine inanan sonsuz bir iyimser ve sonuçta şehrin sloganı da bu.” Diyor ve ekliyor, “Nick ise onun tam tersi. Tam bir şüpheci. Neysek o olduğumuza inanıyor. Bu yüzden içi enerji ve azimle dolu olan bu iyimser taşralıyı koca şehrin ortasına, Nick’in yanına koyduk ve Nick’in onunla uğraşarak eğlenmesini sağladık. Ama tabii Judy’nin de bazı numaraları vardı.”
Film ekibi filmin iyi yansıtabilmek için, Afrika’ya yolculuklarının yanı sıra Disney’in Hayvan Alemi ve San Diego vahşi hayvan parkında zaman geçirdiler; çok sayıda uzmanla görüştüler ve Los Angeles şehrindeki Doğal Tarih müzesini ziyaret ettiler.
Senarist Josie Trinidad, "Ardından kalıplaşmış hayvan özelliklerine yöneldik- filler asla unutmazlar, tilkiler sinsidirler, tavşanlar ürkektirler- herkesin savaştığı bir basmakalıbı vardır. Bu da izleyen herkesin takdir edebileceği bir durum."
Yapımcı Clark Spencer; “Olağanüstü bir önyargı uzmanı olan Doktor Shatki Butler’la konuştuk.” diyor ve ekliyor, “O bize birini tanıdıktan sonra ona karşı önyargılı olunmanın zor olduğunu söyledi. Bu temel fikir doğal düşmanlar olan tavşanla tilkinin hikayesine çok iyi oturdu, ikisi de önceden birbirleri hakkında belirli şeyler düşünüyorlardı ama ekip olmak zorunda kaldıktan sonra bu varsayımlarının tamamen yanlış olduğunu öğrendiler.”
Sanatçılar, teknisyenler ve hikayeci ekibi bir araya gelerek büyük ulaşım sistemleri için minik sistemler olan ve boruların, rampaların, yürüyen merdivenlerin ve büyüklü küçüklü girişlerin bir ağ şeklinde bir araya geldiği çok yönlü bir şehir yarattılar. Bu şehir sadece çeşitli boylarda değil, çeşitli ihtiyaçlara sahip hayvanlara yuva olacaktı.
New York ve Londra gibi şehirlerden ilham alan sanatçılar, geleneksel şehir manzaralarını küresel etkiler ve hayvan yaşantılarıyla karıştırdılar. Örneğin Tundra kasabası spor merkezi, Rusya mimarisine gönderme olarak soğan şekilli bir kubbeye sahip ve Zootropolis tren istasyonunun içi de Madrid’in Atocha tren istasyonundan esinlenilmiş tropik bir bahçe görünümünde. Güney Kaliforniya’ya benzer bir iklimi olan Zootropolis’te her türden sakini için yapay iklim sahaları bulunuyor. Bitişik mahallelerde zıt iklimler yaratmanın mantığı da geniş araştırmalar sonucunda ortaya çıkıyor.