Seyrettiğimiz en sağlam Xavier Dolan filmi...
Yazar: Misafir KoltuğuXavier Dolan! Henüz 20 yaşındayken herkesi şaşırtacak derecede özel bir filme imzasını atan, 2012 yılında ise Laurence Anyways adlı eseriyle kendini de aşan genç yönetmen ve oyuncu. İlk filmi Annemi Öldürdüm ile bir anne ve oğulun ilişkisini alabildiğine şiirsel bir üslup ile aktaran genç sinemacı emin adımlarla yoluna devam ediyor. 2013 tarihli Tom Çiftlikte adlı filmiyle takipçilerini bir nebze de olsa üzen Dolan son projesi ile hedefi tam on ikiden vuruyor.
Cannes Film Festivali'nden üç ödülle dönen Annemi Öldürdüm'ün ardından çektiği beşinci filmi Mommy ile bambaşka bir iş ortaya çıkartan sinemacı, geçtiğimiz yıl Cannes'da Altın Palmiye için yarıştı, Jüri özel ödülünü kaptı. Peki ya Mommy'i bu derece özel kılan şey ne oldu?
Daha önce olduğu gibi bir kez daha anne ve oğul ilişkisi etrafında çevirdiği hikayesi ile Mommy hem sert, hem tatmin edici, hem de taze. Dolan'ın ikinci kez rol almayı tercih etmediği filminde oyunculuklar parmak ısırtacak cinsten. Müzik kullanımı ve aksamadan ilerleyen kurgusu ile şaşırtıcı. Hepsinden öte genç yönetmenin denenmemişi deneme cesareti sayesinde tamamı ile gerçek.
Mommy, bir süredir ıslah evinde kalan ancak çıkarttığı yangın sebebiyle annesine geri teslim edilen Steve'in ebeveyni ve komşusu ile olan garip hayat tecrübesini anlatıyor. Annesini seven hatta ona gerçek manasıyla aşık olan Steve hiperaktivite ve ciddi bir öfke kontrol sorunu bulunan bir genç. Bu sebepten ötürü ıslah evinden atılırken, annesine de şiddet uygulamaktan çekinmeyecek kadar da hasarlı bir karakter. Annesi Diane ise oğlu ile aynı duyguları taşıyor, adeta onun için yaşıyor. Oğlunu "tamir edebilmek" için yeni bir işin peşinden koşuyor, onu hapishaneden koruyabilmek için ağız kokusu çekiyor, ölmüş olan eşinin eksiliğini gidermek için çabalıyor ve her türlü cesur adımı atabiliyor. Sac ayağının üçüncü üyesi Kyla. Yaşadığı ciddi bir travma sonrasında akıcı konuşma yetisini kaybeden, kekeleyerek hayatına devam eden ve öğretmenlik mesleğini ardında bırakmak zorunda kalmış mutsuz bir kadın. Bu üç hasarlı karakter küçük bir mahallede ayakta durmaya çabalıyor. Beraber, tek bir beden olurcasına ve samimi.
Senaryoyu da kaleme alan Xavier Dolan baştan sona incelikli hikaye örgüsü yaratmış. Karakterlerin motivasyonları, arka planları, geleceğe dair bakışları ve korkuları eksiksiz bir biçimde perdeye yansıyor. Steve'i canlandıran Antoine-Olivier Pilon ve anne Diane'i "üstüne giyen" Anne Dorval ve bir başka Dolan filmografisi gediklisi Suzanne Clément. Senaryonun sunduğu o muazzam derinlikteki karakterleri, üstün yetenekleri ile öyle bir forma sokuyorlar ki, izleyici olarak iki saati aşan süresine rağmen tek bir an dahi perdenin dışına çıkamıyorsunuz.
Cannes'daki gösterim sonrası dakikalarca ayakta alkışlanan Dolan aynı zamanda bir başa cesaret örneği göstermiş ve alıştığımız geniş ekran formatı yerine seyirciye hikayeyi dar bir karede, 1:1 oranlı bir görüntü ile aktarmayı tercih etmiş. Başlangıçta rahatsız eden bu tercih zamanla karakterlerin o daralmış ve köşeye sıkışmış halleri ile muazzam bir uyum sağlıyor. Öte yandan sayılı mutluluk anlarında, adeta bir müzik video klibi estetiği ile çekilen slow motion sekansların "genişleyen" ruhlara yansıması, görüntünün de geniş ekrana evrilmesi bambaşka bir tat katıyor seyre.
Genç oyuncu Antoine-Olivier Pilon'ın geleceğin önemli yıldızları arasına giriş bileti de olması muhtemel film, açık konuşmak icap ederse Xavier Dolan'ın şimdiye kadarki en sağlam işi.
Şayet sinema adına "gerçek" bir şeyler izlemek, şiir gibi bir finalle perdeye çakılı kalmak istiyorsanız, Mommy son zamanların en iyi adayı konumunda. Kaçırmayın!
Burçin Aygün
burcinaygun@gmail.com