Hesabım
    Gran Turismo
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Gran Turismo

    Gerçek hayat mücadelesi!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Gran Turismo, Jann Mardenborough’un gerçek hikayesine dayanıyor, aynı zamanda hem kurgu hem biyografi hem de video oyun uyarlaması olması açısından benzerlerinden farklılaşıyor. Yasak Bölge 9 ve Elysium filmlerinin yönetmeni Neill Blomkamp'ın imzasını taşıyan filmi izlerken aklıma Karate Kid filminden enstantaneler düşüyor, bir nevi zengin ve fakir çocuk mücadelesinin izdüşümlerini izler gibiyim. Tabii bol ürün yerleştirmeli halini! 

    Gran Turismo’nun beyaz perdeye uygun video oyunlarından birisi olmadığı gerçek, ortalıkta dolaşan arabaların pek iç açıcı hali yok açıkçası. Ama GT Academy’den mezun olan Jann Mardenborough’un hikayesi filmin içine güzel bir şekilde empoze ediliyor. Filme bakıp Jann’ın hikayesi dediğimiz gibi, bu aynı zamanda Gran Turismo’nun hikayesi de diyebiliyoruz, bu Gran Turismo’nun gerçek hayatta bir karşılığı olduğunun filmi aynı zamanda. Karate Kid hikayesine dönersek; Gran Turismo oyuncusunu ciddiye almayan ve ezmeye çalışan pilotların karşısına bir hırs ve azim hikayesiyle çıkan Jann’ın başarıya uzanan hikayesine odaklanıyoruz.

    Filmi izlerken sonuca giden yolları tahmin ederek izliyoruz elbette. Jann gibi bir oyuncunun hayatından film yapılmışsa bir mutlaka bir atlama, sıçrama bir şampiyonluk olmalı. O anlamda gerilim fazlaca yok ama filmin arkasını yasladığı feci bir kaza sahnesi var. Orası filme dair birçok şeyi barındırıyor. Bir dönüm noktası yaratıyor; Jann’ın odasındaki direksiyondan gerçek hayattaki mücadeleye uzanan süreci sorgulamasını elbette.

    Filmin arka plandaki iki adamını da unutmamak lazım, filmdeki fikrin yaratıcısı Orlando Bloom’un hayat verdiği Danny Moore karakteri. İlk başta idealist fikir adamı havasındayken, Nissan’ın gözdesi olma yolunda ilerlemeye başladığında, popüler olanı tercih eder havasıyla, yarattığı fikrin karşı tarafta yarattığı duygudan çok, fikrinin heba olmasından korkar tavrıyla dikkat çekiyor. Tabii fikir orijinal ama riskli. Karakterlerin bize sık sık hatırlattığı gibi Gran Turismo bir oyun değil, bir yarış simülatörü. O yüzden bir yandan da Jann’ın hikayesini absürt bulmuyoruz. Sonuçta diğer pilotlar da oraya çalışarak, emek harcayarak ve belli hayallerle geldi, Mardenborough’un da bu yollardan geçmesi şaşırtıcı gelmemeli. Film yarış simülatörleri konusunda bakış açısını belli ediyor, Mardenborough’un evde oynarken, dışarıdan bir göz olarak farklı dönüş çizgileri oluşturduğunu ve bunun onu şampiyonluğa götüren ‘oyuncu’ özellikleri olduğunun da altını çiziyor.

    Tabii genelde bu tarz filmlerde ortaya çıkan, bir zamanlar işinin en iyisi olan ama birtakım sebeplerle geri planda kalmayı seçen koç Jack Shalter’i da unutmamak ve alkışlamak gerek. David Harbour iyi iş çıkarıyor, karakterinin hücrelerine sızmış gibi adeta. Onun filmdeki görevi Moore’un aksine iyi polislik. Mardenborough’un akıl ve vicdan hocalığını yapmak, bir nevi adanmışlık hissi yaratmak…

    Burada fikirsel olarak yeni olan şey; iyi olduğunuz şeyde arka planda, gözlemci ya da amatör olarak kalmayı mı seçersiniz yoksa imkanlar dahilinde işin içine girip mücadeleye girişmeyi mi? Film bu ana fikir üzerinden tempolu, sıcak, duygusal bir hikaye kurmayı başarıyor. Ama Mardenborough’un etrafında fazlaca dönüyor, ne ailesinin ne de arkadaşlarının hikayeye sızmasına fazla izin vermiyor hikaye. Babasının hayallerinin peşinden gitmediğini anladığımız ve sürekli oğlunu futbolcu olmaya yönlendirdiği anlar da dahil olmak üzere filmin üzerinde durduğu genel şey Jann’ın amatörlükten profesyonelliğe geçerken yaşadığı tereddütler oluyor. Filmde bu tereddütleri sırtlanıyor.

    Gran Turismo spor filmlerinin tutkusunu, video oyunu filmlerinin eğlenceli detaylarını ve biyografi filmlerindeki inanç ve azim duygusunu bir potada birleştirmeyi başarıyor. Jann’ı canlandıran 1.93’lük Archie Madekwe’yi de yabana atmamak lazım, sevimli yüzüyle filme ve karaktere çok şey katıyor!

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top