Hesabım
    Öyle Sevdim ki Seni
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Öyle Sevdim ki Seni

    Bu kadar emek ve parmak bastığı konuların değeri, daha özenli bir yapımla ortaya çıkabilirdi...

    Yazar: Funda Sularöz

    “Karadenizlinin sevdası denizi gibidir...” demiş yönetmen Orhan Tekeoğlu. Öyle hırçın, tutkulu… Öyle Sevdim ki Seni filminde, işinde gücünde olan, ailesini seven Cemal, Ukrayna’dan Trabzon’a çalışmaya gelen Olga’yla bu aşkı tadar. Olga, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla işsiz kalmıştır ve Sarp Sınır kapısı açılınca Trabzon’a çalışmaya gelir. Öğretmenlik yapıp ailesine para yollamak için evinden uzaklaşmıştır ama arkadaşının oyununa gelir ve Nataşalık (!) yapmaya sürüklenir. Tabi esas oğlanımız Cemal onu son anda kurtarmasaydı. Ve böylelikle ikilinin hikayesi başlar...

    Filmi galasında izleme şansı buldum ve buradan yapımcıya teşekkür ederim, Beyazperde.com olarak bizi davet ettiler. Ama yarım saatlik sponsorlara teşekkür konuşması ve plaket dağıtımı beni ve izleyicileri o kadar sıktı ki bir ara galaya katıldığım için bana da bir plaket verileceği şüphesini yaşadım. Yönetmenin İfakat adlı belgeselinden sonra ilk uzun metrajlı filminde yine Karadeniz’de yaşanan kadın sorunlarına eğilse de, bu konuşma filme sanattan çok bir proje olarak yaklaşıldığı hissini verdi.

    Nitekim film, Trabzon’un 100 yıl önce sahip olduğu "Opera Binası" gibi değerlerinin yok edilişine olan üzüntü, Karadeniz’in diğer tarafından gelen kadınların yaşadığı sıkıntı, Karadeniz kadının çilekeşliği gibi önemli noktalara parmak bassa da geri kalan kısmının klişeliği filmin çekilmek için çekilmiş, yönetmenin ve yapımcının kendini filmle tatmin ettiği algısı yaratıyor.

    Oyunculuklar oldukça başarılı olsa da Karadeniz’in yaylalarının, dağlarının kendi saf güzelliği başrolü çalıyor. Hatta görüntü yönetmenliğinin vasatlığına, görüntülerin renginin çiğliğine rağmen. Diyaloglar da akıcı ve gerçekçi ama Cemal’in arkadaşından kendisini öldürmesini istemesi, filmin çözümlenmesinde yan roldeki karakterin etkisi filmin gerçekçiliğini öldürüyor.

    İlk sahneden itibaren filmde hissettirilmeye çalışılan dram oldukça müziğe yaslanmış. Müzikler başarılı olsa da gereksiz zamanlarda yükselen müzikler rahatsız ederken kimi zaman diyalogların bile anlaşılmasını engelliyor.

    Sonuç olarak, bu kadar emek ve parmak bastığı konuların değeri daha özenli bir yapımla ortaya çıkarılabilirdi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top