Dan Brown'un kitaplarından uyarlanan, Da Vinci Şifresi serisinin 3. filmi Cehennem'in başrolünde yine Tom Hanks ve yönetmen koltuğunda da Ron Howard var. Ve Cehennem, Profesör Robert Langdon'ın hikayesini anlatmaya devam ediyor.
Robert Langdon, bir hastanede uyanır ve hafıza kaybı geçirdiğinden hiçbir şey hatırlayamamaktadır. Langdon'a hemşire Sienna Brooks bakarken birdenbire hastanede silah sesleri duyulur. Sienna, Langdon'ı kurtarır ve oradan kaçarlar. Bu sırada da Langdon'ın hafızası yavaş yavaş yerine gelirken, Dante'nin Cehennemi'yle alakası olan bulmacaları keşfeder ve onları Sienna ile çözmeye çalışacaktır.
Bakın, ben bu serinin ilk iki filmi Da Vinci Şifresi ve Melekler ile Şeytanlar'ı izlemedim. Bu yüzden bu filme hiçbir beklentim olmadan gittim ve olabildiğinde açık bir zihinle izlemeye çalıştım. Ve şunun sonucuna vardım: Cehennem, son zamanlarda izlediğim en kötü filmlerden birisi.
Ama bu filmin üzerine çok fazla gitmeden önce filmin iyi yanlarından bahsetmek istiyorum. Manzaralar oldukça hoştu. Langdon'ın dünya turu ile bu filmde Venedik'den İstanbul'a kadar bir sürü ünlü yeri görebiliyorsunuz (bu arada bu filmde İstanbul'u o kadar da kötü göstermemişler, Taken 2'deki gibi bir durum yok yani merak etmeyin).
Oyunculuklar fena değildi. Daha iyi olabilirdi kesinlikle ama yine de idare ederdi benim için. Filmdeki en iyi oyuncu Irrfan Khan'dı benim gözümde. Bu filmde bir fark yaratmaya çalışan kişinin o olduğunu görebiliyorsunuz. Ve Tom Hanks de resmen iyi bir performans vermek için çabalamış. Daha geçtiğimiz aylarda vizyona giren Sully'nin eleştirisinde dediğim gibi, Tom Hanks gerçekten de müthiş bir oyuncu. Şu anda yaşayan en iyi oyunculardan birisi hatta. Bu yüzden Hanks'den bu filmde iyi bir performans bekledim. Fakat sonuç ortalama kalmış.
Tamam, şimdi de kötü yanlardan bahsedeyim. Bu filmin kendisi büyük bir karmaşadan başka bir şey değil. Daha filmin en başından itibaren ortaya bir şeyler atılıyor ve hikaye iyice allak bullak oluyor. Zaten Langdon'ın bu filmde hafıza kaybı var. Normalde serinin ilk iki filminde olduğu gibi bu adamın zekice bir şeyler yapıp seyirciyi dinç tutması gerekirken bu filmde Langdon karakterini resmen harcamışlar.
Ayrıca, senaryoda bir ton gereksiz sahne, karakterler ve detaylar vardı. 3 saat gibi hissettiren bu 2 saatlik film, rahatça 90 dakikaya düşürülebilirdi. Çünkü senaryo bir yerden sonra sıkışıp kalmış. Yok, Langdon ile Sienna bir ordan bir buraya uçarak gidip bir şeyler arıyor, yok efendim şurada şöyle bir olay varmış... Eğer bu film gerçekten seyirciyle iletişime geçmeye çalışıp bize bir şeyleri anlatsaydı, bütün bunlar önemli olabilirdi. Ama dediğim gibi, ortaya çıkan iş o kadar çorba olmuş ki, filmi izlerken hiçbir şeyi umursamıyorsunuz, sadece bitmesini istiyorsunuz.
Gelelim oyunculuklara. Felicity Jones'dan başlayalım. Jones, benim çok sevdiğim aktrislerden birisi. Ve bu filmdeki varlığı da çok hoştu aslında. Fakat film, onun karakterini nasıl kullanacağını bilememiş ve onu sadece "hikaye ile ilgili her şeyi açıklayan kişi" olarak kullanmış. Ve sonra da onunla ilgili aşırı gereksiz ve sinir bozucu bir ters köşe yapmış. O ters köşeden sonra Jones'un karakteri benim için bu filmde resmen bitti. Keşke film, onu daha iyi kullanabilseymiş.
Ayrıca bu filmde Ben Foster ve Omar Sy da çok arka planda kalmış. Foster'ın karakteri, cehennemi tahmin eden önemli kişi olmaktan ve Omar'ın karakteri de hırslı polis olmaktan öteye gidememiş. Bu konuda çok hayal kırıklığına uğradım doğrusu. Çünkü Foster, Hell or High Water'da ve Omar da, Intouchables'da harika birer performans sergilemişti. Ama yine olduğu gibi, bu film bu oyuncuları nasıl kullanacağını bilememiş ve resmen onları harcamış.
Fakat bütün bu karmaşanın içerisinde bu filmde yaşadığım en büyük şok, yönetmen Ron Howard'dı. Howard, gerçekten de başarılı bir yönetmen. Apollo 13 ve A Beautiful Mind gibi Oscarlı filmler yönetmiş ve hatta bu serinin ilk iki filmini de o yönetmişti. Bu yüzden Howard, yönetmenlik konusunda gerçekten de yetenekli diyebileceğim birisi. Ama bu filmde Howard'ın neyi amaçladığını bilmiyorum. Oyuncular harcanmış, karakterler hep ikinci planda kalmış, senaryo karman çorman hazırlanarak ortaya sıkıcı bir iş çıkmış, aksiyon sahneleri aşırı zayıf kalmış (özellikle de filmin finalindeki "gerilimli" sahne çok sıradandı)... Keşke bu filmi yaparken Howard, daha titiz davransaymış.
Eğer serinin ilk iki filmini sevdiyseniz bu filmi ne kadar seveceğiniz hakkında hiçbir fikrim yok ama normal bir seyircinin gözünden şunu söyleyebilirim ki Cehennem, büyük bir karmaşa. Doğru düzgün açıklanamayan olayların içerisinde çok zayıf kalmış oyuncuların bulunduğu, sıkıcı bir film. Sadece Tom Hanks'in çabasını takdir ettim ve bazı manzaralar ve lokasyonları beğendim, o kadar. Bu yılın en hayal kırıklığına uğradığım filmi maalesef. Keşke verilen emeğe karşı daha sağlam bir film yapılsaymış. Tavsiye etmiyorum.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Irrfan Khan ve Tom Hanks'in çabalayışı.
+ İlginç mekanlar, güzel manzaralar.
+ İstanbul'u diğer Hollywood filmlerine göre o kadar da kötü göstermemişler.
FİLMİN KÖTÜ YANI:
- Oyuncuların ve yönetmenin resmen harcanması.
- Belli bir odak noktası olmayan, karman çorman bir hikaye.
- Sürekli tekrara düşen, sıkıcı temposu.
- Karışık ve zayıf etki bırakan aksiyon sahneleri.
TOPLAM PUAN: 3/10