Son zamanların en korkutucu sinema harikası!
Yazar: Burçin AygünÇin kökenli bir yönetmen, James Wan. Yıllar önce bizlere sunduğu Saw, ülkemizde bilinen adı ile Testere sayesinde korku - gerilim sineması için bir mihenk taşı haline geldi. Oldukça kısıtlı bir bütçe, sınırlı oyuncu kadrosu ancak akılları zorlayan bir senaryo ile kendisine has, güçlü bir seyirci kitlesin erişen Wan o tarihten itibaren hiç boş durmadı. İlk Testere filminden sonra 2007 yapımı Ölüm Sessizliği ile bir adım geri giden yönetmen, aradan geçen 3 yıldan sonra Ruhlar Bölgesi projesiyle geri döndü ve korku türünün güçlü örneklerinden biriyle gönlümüzü tekrar fethetti. Aradan bir 3 sene daha geçti, Ruhlar Bölgesi 2 ve kısa sürede dünya çapında büyük yankı uyandırmayı başaran The Conjuring, yani Korku Seansı filmiyle bizleri en dehşetli gizemlerle sersemletti.
Geçtiğimiz yıl gişe canavarı serinin yeni bölümünü, Hızlı ve Öfkeli 7'yi kameraya alan, ustası olduğu janrın dışında da yetkinliğini gözler önüne seren isim, bu sene yine bir devam projesiyle geri döndü. Üstelik şimdiye kadar çektiği filmlerin (şahsi fikrime göre) en güçlüsü, en ürkütücü ve rahatsız edici üyesiyle, Korku Seansı 2 ile tekrar şok etmeye geldi.
70'li yıllarda, tarihe geçen paranormal olayları çözmek ve dünyaya duyurmakla şöhret kazanan, öte dünya uzmanları olarak tanınan Edward Warren ve Lorraine Warren'ın yarı kurgusal hikayesini paylaşan isim, bu kez biraz daha serbest bir senaryoyla kameranın ardında. Bazıları için sadece birer üçkağıtçı, bazıları içinse korktuğumuz nice şeyin aslında gerçek olduğunu kanıtlayan evli çift Warren'ların ABD'deki şaşırtıcı tecrübesini anlatan Korku Seansı'nın yeni bölümü, bir kez daha iki ismi, çok güçlü iki oyuncu üzerinden perdeye yansıtıyor. Korku Seansı 2 filminde bu kez Amerika değil, yine tamamen gerçek bir olaydandan esinlenen, İngiltere'de yaşanmış bir dadanma olayına tanık oluyoruz.
Tarihin belki de en ünlü doğaüstü olayını, Amityville katliamını da araştıran Warren'ların bu konudaki çalışmalarına dair oldukça korkutucu bir sekansla açılan film, türün şimdiye dek görülen en rahatsız edici iblislerinden biriyle, şeytani bir rahibe ile tanıştırıyor seyircisini. Ruhların emri ile ailesini öldüren bir adamın "iş üstündeyken" neler yaptığını ağızları açık bırakan bir teknikle sunan yönetmen James Wan, medyum Lorraine'e can veren Vera Farmiga'nın parmak ısırtan yeteneğini de arkasına alıyor. Bu müthiş kısmın ardından, İngiltere'ye gidiyoruz. Babaları tarafından terk edilmiş bir aile, Hodgson'lar. Kekeme küçük bir oğul, akıllı bir abla ve asıl kurbanımız küçük Janet. Ufak tefek sataşmalarla başlayan bir ruh saldırısı, kısa sürede içinden çıkılamaz bir dehşete dönüşüyor, yine gerçek bir isim olan Maurice Grosse (Simon McBurney)'un olaya dahil olup, destek çıkmasıyla devam ediyor.Ta ki Janet ölümden de beter bir olay yaşayana kadar.
Kendi dertleri kendilerine yeten Warren çifti, özellikle de artık tükenmiş olan Lorraine'in çekincesine rağmen olayın içinde buluyorlar kendilerini. Bu dış dünya saldırısının gerçek mi, yoksa sadece bir aldatmaca mı olduğunu çözmeye çalışan ikili, bir yandan da aile ile duygusal olarak güçlü bir bağ kuruyor. Ne yapacağını bilmeyen, aklını kaçırma noktasına gelen anne Peggy (Frances O'Connor) ne yapacağını bilmez halde koştururken, Ed Warren manen destek olmaya çalışıyor. Bu noktada bir not düşelim, Edward'ı canlandıran usta aktör Patrick Wilson'ın Elvis taklidi ve söylediği şarkı gerçekten harika bir tecrübe.
Kötü ruhun sırrını çözmeye çalışan hayalet uzmanları bir yandan Hodgson ailesini kurtarmaya çalışıyor, bir taraftan kendi birliktelikleri için çabalıyor. İkiklinin peşindeki bir başka şeytan, Rahibe de işin tuzu biberi oluyor.
Korku Seansı 2 açık konuşmak gerekirse son yıllarda karşımıza çıkan en sağlam korku filmlerinden bir tanesi. Hatta o kadar ki, bu türün ilerleyen yıllarda akıllardan silinmeyecek güçlü üyelerinden biri olacak gibi. Kekeme kardeş Billy'nin küçük çadırdaki gerim gerim geren sahnesi, sevimli köpek ve Eğri Adam'ın ortaya çıktığı, tekerleme ile yürekleri ağza getiren şok anları, Janet rolündeki küçük aktris Madison Wolfe'ün döktürdüğü nice saldırı kısımları ve arada bir de olsa ben de buradayım diyen Rahibe. (Fragmanlar ile "alışıldık bir tipleme" diye düşündüren Rahibe'nin sizleri dehşete düşüreceğini de not edelim. Hele ki meşhur tablo sahnesiyle).
Serinin yeni bölümü baştan sona ruhu sarıp sarmalayan, karanlık, mutsuz edici, her daim tetikte tutan bir havaya sahip. James Wan neredeyse her şeyi dengede tutmayı başarmış. Hatta 2 saatlik süresine rağmen film sıkıcı olmaktan çok uzakta, her bir karakter için endişelendiğiniz, oyuncuların döktürdüğü, müzikler ile diken üstünde tutan (besteci Joseph Bishara'a koca bir alkış), ters köşesiyle de ağızları açık bırakan harika bir korku deneyimi.
Uzun lafın kısası, Korku Seansı 2 filmi uzun zamandır vizyonda gördüğümüz büyük bütçeli korku - gerilim projeleri arasından kolaylıkla sıyrılabilen, hafif yüreklere pek gelmeyecek, baştan sona sizi tetikte tutan, asla kaçırılmaması gereken ölümcül bir şölen!
burcinaygun@gmail.com