İki gün önce zar zor seans ayarlayarak fragmanını izlemeden bir kaç arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlediğim belki de izlediğim diğer filmler arasında en kötü film budur çbir önyargım olmadan biraz da romantizm kokusu sinmiş bu filmde duygulanmayı az da olsa gözyaşı dökmeyi istedim fakat tam tersi güzel bir başlangıç yapıldığı halde sonlarına doğru senaryo anlam karmaşasına kapıldı Zeynep'in oyunculuğunu gerçekten çok beğ içinde tek beğendiğim ında iki ana karakter arasında yaşanan aşk biraz daha yoğun anlatılmalıydı,müzik hafif azaltılmalıydı.Engin Akyurek'in canlandırdığı karakter çok da içimizden biri olmadığı için eleştirim bu derece kötü yö bir oyuncu kadrosuna yakışmayacak bir film olmuşşke Recep İvedik'e gitseydim de emek verilmiş olduğu için az da olsa bir teşekkürü hak ediyor..
ilginç tir bilmi alıcı sahnelerine sidara yerleştirilmiş ben sigara icen biriyim ve ben bile bu olaydan rahatsız oldum insanın gozune sokar gibi sigara sahneleri film bana baslangicindan sonuna kadar sigara goruntusunden ibaret gibi geldi rahatsız edici.........
Anlattığı şeyi anlayana çok şey katacak güzel bir yapıt. Farah Zeynep Abdullah'ın oyunculuğu diyecek bir şey yok zaten. Yabancı aşk filmleriyle kıyaslandığında bence The Notebook kadar iyi bir film olmuş. Kurgusuna sıradan diyenler ise şunu düşünsün herkes pilav yapar ama kiminki en iyisi olur..
En az Ferah Zeynep Abdullah ve Engin Akyürek kadar Ceren Moray ile Onur Tuna da hatta şirin bir çocuk tiplemesiyle karşımıza çıkan Serra Keskin de gayet başarılı oyunculuklar sergiliyor. Yalnız bana göre filmin en büyük kozu Nil Karaibrahimgil'in harika parçası. Günlerdir dinliyorum, Kanatlarım Var Ruhumda'yı ve filme gitme kararını almama da en çok bu enfes şarkı neden oldu. Pişman değilim izlediğimden hatta filmi beğendiğimi de söyleyebilirim. Eleştirdiğim nokta, ne kadar özgünleştirilse de klişe bir konuyla kaleme alınan senaryoda kolaya kaçılması ve eldeki yüklü avantajların hepsinden yararlanılamamasıdır. (...) Filmin dramatik yönü oldukça kuvvetli. İlk yarıda bunu hissettiremese de ikinci yarıdan itibaren dramın ağırlığı fazlasıyla ön plana çıkıyor. En çok da Tekin'in saflığına ve hayallerine duygulanıyor insan. Allah vergisi yeteneğiyle para kazanan, tek başına bir adada yaşayan sözde 'çirkin' bir adam olan Tekin, adadakiler tarafından tanınsa da kimseyle yakınlaşamaz, o 'Tek'tir yani. Ama bir gün Eylül adındaki bir kıza aşık olur, imkansız aşk onun yüzüne güler. Tüm saflığıyla inanır bu aşka ama Eylül ona mutluluktan ziyade üzüntü verecektir. Çünkü yaşanmış bir mucizenin bir kez daha gerçekleşmesi neredeyse imkansızdır. (...) Bi Küçük Eylül Meselesi, tablo olarak baktığımızda gerçekten güzel bir görüntü oluşturuyor. Hikayenin özünden alışılmışın dışında bir şey beklemezseniz, yarattığı atmosferle fazlasıyla tatmin olursunuz. (...)
benim için 10/6,5 verebilirim zengin ünlü bir kiz , kendi halinde yasayan genç delikanli arasinda adaya gelisi ile duygusal yakinlasma Erdi yasaroglunun karikatürlerle yaptigi çizimleri hostu filme farklilik katmis Bozcaada zaten mekan olarak iyi seçilmis genel olarak 14 subat zamani ask filmlerinden biri olmus
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.