Hesabım
    Hükümet Kadın 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Hükümet Kadın 2

    Bakış açısı karmaşık bir politik komedi...

    Yazar: Banu Bozdemir

    Hükümet Kadın’ın ilkiyle ilgili yazdığım eleştiriye baktığımda aslında aynı tandansta giden ikinci film için de benzer bir eleştiri yazacağımı düşündüm, çünkü ikinci film birinci filmin ayrıntıları üzerinde yükseliyor. Sermiyan Midyat Güneydoğu’nun ilk kadın belediye başkanının yani babaannesi Zekiye Midyat’ın hayatından esinlenerek yazdığı filmde bu kez ilk filmden yedi yıl öncesine götürüyor bizi. Film orduyla, devletle, hükümetle derdi olduğunu yine taa başından koyuyor. Ama bir yandan da filmin kahramanları yani belediye başkanı, kaymakam ve vali de devletin bir erkanı. Belediye Başkanı Aziz Veysel farklı tabii, yasaklı kitaplar okuduğu, bulundurduğu gerekçesiyle içeriye alınıyor, (filmde Ankara’dan mektup gelmesi de bir hayli eleştirel tutulmuş) karısı Xate’ye de ‘hükümet kadın’ yolları açılıyor.

    İlk filmde de kaba komedi anlayışından bahsetmiştik, burada da aynı yöntem var, hatta biraz ayyuka çıkmış gibi geldi bana. Tabii filmin bütününde olmasa da gülünecek yerler buluyorsunuz çünkü film herşeye yönelttiği eleştiri mekanizmasıyla şansını fazlaca zorluyor. Evet sonuçta karşımıza politik hiciv yönü kuvvetli bir film çıkmış oluyor ama Gülhan Tekin’in oynadığı Fehime karakteriyle ‘çirkin kadın’ aşağılaması bir süre sonra rahatsız ediyor. Sonuçta filmlerde bu tarz ayrıntılara fazlaca takılmam ama film bir süre sonra bütün olayını Faruk ve Fehime arasındaki kaçma kovalamaya bağlayınca filmin asıl hikayesinin yavaşladığı fark ediliyor. Adına bile "kadın"ı taşıyan, aslında amacı kadını yermek değil övmek olan bir filmin bunu yapması şaşırttı diyelim. Asıl mesele kocasının yokluğunda kasabasına sahip çıkan, politik yönüyle değil anaç güdüleri ve yardım duygusuyla meseleye el atan Xate’nin hikayesi olmalıydı oysa...

    Film bu kez 1940’lı yıların sonlarına denk düşen hikayesini anlatıyor ve günümüze dair göndermeleri yine var. Mesela Kürtçe’nin hala yasaklı olması, rahatça konuşulamaması, bu yüzden köyde okuyan çocukların çoğunun isminin yasaklı olduğu için değiştirilmek zorunda kalınması ve Xate’nin yazmasını bildiği harflerin de Türkçe’de bulunmayan harfler olması gibi…O yıllardaki politik atmosferi de Demokrat Parti’nin 1950 yılında yapılan seçimle tek parti hakimiyetini yıkıp, iktidarı Cumhuriyet Halk Partisi’nden alması üzerine kurmuş mesela Midyat. Seçim çalışmaları esnasında yaptığı parti işareti Milliyetçi Halk Partisi’ni çağrıştırırken, oy pusulasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak lanse edilmesi milliyetçilik eleştirisi yaptığını düşündürtüyor ama bir sağ partisinin iktidarının zaferinin onanması da başka bir kafa karışıklığı yaratmıyor değil. Filmin eleştirel mekanizmasının hem iktidarı eleştirmesi hem de başka bir parti üzerinden yüceltmesi açısından kafa karışıklığı barındırdığını söylemeliyim. Özellikle de yönetmen Sermiyan Midyat’ın Gezi Olayları’nda süreci destekleyen bir kişilik olması nedeniyle buna dikkat ettiğimi açıklamak isterim… Film de buna dikkat çekiyor tabii... Sonuçta son dönemde birçok filmde olduğu gibi burada da Gezi’yi anımsatan bazı sözler var, o yüzden filmin bakış açısını karmaşık buldum. Çünkü çoklu politik bakış yapmak istemiş...

    Filmin atmosferine dönersek bu kez kocasının yerine vekilliğe soyunan Xate çocuklara okul yapmanın derdine düşüyor, biliyorsunuz ilk filmin konusu da su getirme projesinin hayata geçirilmesiydi. Serinin devamı gelirse ve filmin akışı geriye doğru giderse başka olmayan meselelere de el atacak gibi duruyor. İlk filmde salt iyilik ve kötülük çatışmasının olmadığını söylemiştim, aynısı burada da var. Bir de Xate burada daha deneyimsiz, lafını sözünü esirgemeyen bir kadın ama konu politika yapmaya, bir anlamda yalan söylemeye gelince ağzı dili dolanıyor, ilk filmdeki hakimiyet duygusunun başlangıcının da böyle oluştuğunu görmüş oluyoruz böylece.

    Film Yeşilçam geleneğinden gelen ironisini de dilini de kabaca kuran filmlerden fazlaca ilham alıyor ama ilkinden pek ayrı bir yere koyamadım. Ama yine de vermek istediğini başardığını düşünüyorum Sermiyan Midyat’ın. Abartılı oyunculuğu da bunun göstergesi. Filmin en sakini yine Aziz Veysel rolüyle Ercan Kesal. Ben filmin yaratmak istediği politik ortam ironisinin birçok kişiyi tatmin edeceğini düşünüyorum yine de...

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top