Klişenin de bu kadarı...
Yazar: Melis ZararsızRomantik komedileri hiçbir zaman küçümsemedim. Belki izlenmesi oldukça kolay olduğundan ve genelde benzer, hafif konular etrafında döndüğünden çok da önemsenmez gibidir romantik komediler. Elbette istisnalar da vardır, romantik komedi olsa da dram yönü ağır basan ve herkesin ciddiye aldığı filmler, ilk aklıma gelenler: When Harry Met Sally, Ghost, Music and Lyrics, A lot Like Love, Notting Hill, Sleepless In Seattle, Eternal Sunshine, Amelie…
Moonrise Kingdom, Silver Linings Playbook, Up In The Air: bu üç film ise komedi ve romantizm ögelerine rağmen dramatik yönleriyle dikkat çeken ve son zamanların bu türde en çok ciddiye alınan filmlerinden aklıma gelenler. Sözün özü, böyle romantizme, böyle komediye can kurban!
Yukarıdaki filmlerden bazıları gibi dramatik yönü üzerine bir iddiası yok filmin belki ama yine de bu Cuma vizyona giren One Small Hitch/ Gönlümü Çaldın için farklı bir "romantik komedi" demek maalesef mümkün değil. Benzer konular etrafında dönen tür filmlerinin düşecekleri en kolay tuzak “klişe” olmaksa, yukarıda saydığım filmlerin başarılı olmalarının en büyük nedeni de herhalde bu tuzağa ya hiç düşmemeleri, ya da kaçınılmaz durumu oldukça iyi kurtarmalarıdır. Gönlümü Çaldın için ise söylenecek en bariz cümle: “klişe bir romantik komedi örneği” olduğu…
Her film sürpriz içermeli diye bir kaide yok elbet fakat ne olacağı daha ilk beş dakikadan belli olan filmlere de sabrımız yok artık açıkçası. Üstelik göze çok fazla sokulmaya çalışılan, seyirciyi aptal yerine koyan, ya da en iyi niyetle seyirciye hiç vakit kaybettirmemek isteyen (!) bazı sahneler benim canımı sıktı açıkçası. Örneğin filmin açılış sahnesi. Oldukça yakışıklı ve aslında mimiklerini çok iyi kullanmakta olan Josh (Shane Macrae), seksi bir sarışınla öpüşüp koklaşırken gözü kızın çantasına ilişir, kızın çantasından fırlamakta olan magazin dergileri sadece evlilikle ilgilidir ve Josh kızın kendi kendine gelin güvey olduğunu bize ilk dakikadan hissettirerek , “çapkınım hovardayım, evlilikle işim olmaz” karakterinde biri olduğunu hap gibi yutturuvermiştir. Ah o dergi sahnesin gereksizliği ve yapaylığı…
Şimdi klişelere gelelim. Josh kız arkadaşından bu şekilde ayrılarak en yakın erkek arkadaşının annesinin düğününe gitmek için (niye bu kadar zorlamışlarsa…) uçağa yetişmeye çalışırken, en yakın arkadaşının kızkardeşi Molly (Aubrey Dollar) de annesinin düğünü için aynı uçağa binmeye çalışır ve bu esnada erkek arkadaşının evli olduğunu öğrenip yolda ondan ayrılır. Bu dakikadan itibaren, aa bu iki ilişkilerinde başarısız insan biraraya gelecek ve ömür boyunca mutlu olacaklar, çok güzel, diyerek salonu terketme ihtimaliniz yüksek. Ama, tamam, biraz daha şans verelim zira erkek karakterimiz ne kadar yakışıklıysa kadın karakterimiz de bir o kadar sempatik. Yanyanayken aralarında güzel bir uyum olduğunu söylemem lazım ve bu tarz filmlerde bu önemli, konu sarmasa da, karakterler arasındaki uyum filmi sonuna kadar izletebiliyor. Bu konuda Morganlar Nerede filmini anmadan geçemeyeceğim, Hugh Grant ve Sarah Jessica Parker arasında o kadar olumsuz bir kimya vardı ki, film bir noktadan sonra izlenmez hale geliyordu, gerçekten antipatiktiler!
Gönlümü Çaldın'da aile bağlarının sağlamlığı, “çapkınım hovardayım ama konu annem babam olunca herkesten çok insanım” diyen Josh karakterinin içinin doluluğu, arada geçen ufak espriler, filmi sevimli kılan ve "klişe de olsa izlerken vakit kaybetmiyorum" hissi yaratan, keyifli detaylar filme ait... Beklentileri yüksek tutmadan, vakit geçirmek için izlenebilecek bir film velhasıl. Daha önce sadece kısa filmlerde tecrübesi olan yönetmen için belki temiz, eli yüzü düzgün bir ilk uzun metraj deneyimi ama biz bununla yetinmeyiz, duyurulur!
twitter:@blossomel
e-posta: blossomel[at]gmail.com