Hesabım
    Arınma Gecesi: Anarşi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Arınma Gecesi: Anarşi

    Ultra şiddetli aksiyonda biraz da iğneleyici sosyopolitik kara komedi sevenlere...

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Geçen sene vizyona girdikten sonra üç milyon dolarlık bütçesinin neredeyse yirmi katını gişeden geri alan Arınma Gecesi’ne bir devam filminin geleceğini tahmin etmek zor değildi. Yakın geleceğin totalitaryen ABD’sinde suç ve vahşeti kontrol edebilmek için her sene bir gün 12 saat boyunca cinayet dahil her suçun yasal olduğu bir dünyada geçiyor Arınma Gecesi serisi.

    İlk film vizyona girdiğinde eleştirmenler ve seyircinin çoğunluğu bu denli ilginç bir fikrin senaryo içinde yeterince kullanılıp analiz edilmediğine, bunun yerine ilk perdeden sonra tipik bir ‘home invasion’ (ev istilası) gerilimine dönüşmesine odaklanmışlardı. İki filmin de yazar/yönetmeni James DeMonaco bu eleştirileri dinlemiş olacak ki ilk film ile konsept dışında hiç bir alakası olmayan bu devamda Arınma Gecesi sırasında oluşabilecek hemen her durumu inceliyor ve genel olarak başarılı olamasa da daha geniş ve kapsamlı bir aksiyon/gerilim yaratıyor.

    İlk filmin eleştirisini yazdığımda ister istemez diğer sinemaseverlerin övdüğü konseptin mantık hatalarına odaklanmıştım. Sonuçta ABD’de işlenen suçların küçük bir kısmı tutkudan kaynaklanıyor. Sırf yılda bir sene suçlar yasal diye soyguncuların para problemleri, uyuşturucu çetelerinin rekabeti ve ekonomik kaynaklı suçların hepsi yok mu oluyor?

    Anarşi, en azından bu problemin üzerine biraz daha gidiyor ve ABD’nin yeni devletinin Arınma Gecesi’ni yaratmasının arkasındaki motivasyonları ve komploları inceliyor. İlk filmdeki zengin ailenin tamamiyle inandığı bu programın ‘suçu kontrol altına almak’ fikrinin aslında sadece propaganda olduğunu, asıl sebebinin fakir topluma zulmetmek olduğunu görüyoruz.

    ABD başta olmak üzere dünyanın bütün ülkelerinde her geçen gün büyüyen servet eşitsizliğini basitçe olsa da tatmin edici bir biçimde ele alıyor DeMonaco. Zenginlerin fakirleri Arınma Gecesi’nde oyuncak gibi kullanmasını gösteren iğneleyici sahneleri, filmin en etkileyici anlarını yaratıyor.

    Yaşamlarını tehlikeye atmamak için hasta fakirlere binlerce dolar verip evlerinde öldüren, veya daha da kötüsü fakirleri kaçırıp "Hard Target" misali avlayan zenginlerin yarattığı sosyopolitik kara komedi tonu hedefini vuruyor. Kaynağını öğrendiğimizde midemizi bulandıran, kocaman taramalı tüfekli kamyonlar dolusu askerlerle dolu bir operasyon ise ilginç bir "ultra şiddet" görselliği yakalıyor.

    Ne yazık ki filmin en bariz problemi yavan karakterleri ve tahmin edilebilir hikaye yapısında. İlk film daha çok korku/gerilim türüne otururken DeMonaco ikinci filmi 80'ler John Carpenter stilini hatırlatan bir bilim-kurgu/aksiyona dönüştürüyor. Sonuçta Carpenter’ın New York’tan Kaçış veya Los Angeles’tan Kaçış’taki suç cehennemi şehirlerinin Arınma Gecesi’nin 12 saatlik suç cehennemi Los Angeles’ından fazla bir farkı yok.

    Fakat ister istemez Yılan Plissken gibi karizmatik bir karakter arıyor seyirci. Bu aksiyon kahramanı tipine en çok yaklaşan tipleme The Grey’deki etkileyici performansı ile dikkatleri çeken Frank Grillo’nun canlandırdığı Sargeant karakteri. Polis deneyimini esrarengiz birini öldürmek için kullanmayı planlayan Sargeant, istemeden bir kaç masum vatandaşı kurtarmak zorunda kalır. Ayrılmak üzere olan beyaz bir çift ve siyahi anne kızdan oluşan bu grup, klişe karakterizasyonları ile ne zaman ağızlarını açsalar filmin temposunu yavaşlatıyorlar.

    İlk filmden bir yıl sonra vizyona giren devamın görsel yapısı biraz fazla aceleye getirilmiş gibi. Görüntü yönetmenliği anlamında filmin dijital kameralarla çekildiği çok sırıtıyor, ayrıca mantık dışı bazı kamera hareketleri ve montaj seçimleri var. Filmi bitirmek için biraz daha zaman ayırılsaydı keşke.

    Buna rağmen DeMonaco, bir sürü çatışma sahnesini ve tonlarca akan CGI kanı (sinemacılar CGI kanın ne kadar sahte göründüğünü bilmiyorlar mı, gerçek kan efektleri o kadar mı pahalı?) türü seven seyirciye sunmaktan kaçınmıyor. Ultra şiddetli aksiyonda biraz da iğneleyici sosyopolitik kara komedi sevenlere tavsiye edilir. Beklentilerinizi çok yüksekte tutmadığınız sürece tabii.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top