Süper incirden süper kahramana...
Yazar: Banu BozdemirBu tarz (yani yöreye has) yerli yapımları incelerken yerellik kavramına el atmakta fayda var sanırım. Şöyle ki, bir yöreyi tanıtmak, geleneklerinden yola çıkılarak oraya güzelleme yapmak sinemanın fazlaca kullandığı kalıplardan. Belki bir yabancıya yerellik kavramından yola çıkarak sunduğunuzda 'ilginç' denebilecek bu film bizim tanımlamamızla, her şeyden bir parça konularak kendini tamamlayamamış izlenimi uyandırıyor.
Önce kendini süper kahraman ilan eden bir çocuğun tatile çıkmış bir çifte kendi ailesini anlattığı hikayeyle başlayan film, sonrasında efelik, karşılıksız aşk ve "haydi bu yörede yarattığımız fantastik bir öyküyle hikayeyi taçlandıralım" denilmiş olan karmaşık bir anlatıma dönüşüyor. Aydın yöresinde çekilen filmde ağıza atılan bir incirin kuvvet macunu misali güç vermesi ve bunu Mustafa'nın sevdiği kız olan Hatice'nin gönlünü kazanmak için kullandığı bir malzeme haline dönüştürmesi öyküyü baştan yoruyor. Ege şivesinin yoğun kullanıldığı filmde öncelikle yaratılmak istenen fantastik öykünün film üzerindeki etkisine bakalım. Aslında hiçbir etkisi yok, hatta o olmasaymış ve film düz bir aşk hikayesi üzerinden akıp gitseymiş daha iyi olabilirmiş. Eline bir şişe alıp köyün neredeyse bütün sakinlerini eski tiyatroda toplayan ve köyün kızı Hatice'yi yıllar önce elleriyle öldürdüğü sevgilisi Euterpe zanneden tarih öncesi mumya Seikilos'un hikayesi ve özellikle de görüntüsü hiçbir anlamda tatmin edici değil. Aydın yöresine ait tarihi sütunları işin içine katmak için yazılan bu detay hayal gücünden derin bir sapma gösteriyor. Bu detayın artısı ise rahat Ege kafasının filmin akışını nispeten kolaylaştırması olmuş. Yani film öyküsünü baştan fantastik ve komedi eksenli kurarak bazı eksikliklerin önüne geçmek istemiş. O yüzden bir yanıyla akışkan bir naiflik de var filmde. Ege filmlerini eleştirel eksenli olarak Yüksel Aksu'dan izliyoruz, Çağan Irmak da Ege filmlerinin tadıyla buluşturmuştu bizi ama burada şiveler haricinde o ruhun pek yakalanabildiğini söyleyemeyiz.
Kerem Sarı aslında projeyi önce 'Süper İncir 1921' adında kısa reklam filmi olarak çekmiş. İncirle süper kahraman kıvamında bir efeye dönüşen adamın düşman askerlerinin ablukaya aldığı köylü kızını kurtarması anlatılıyor reklamda. Sonra reklamın çok fazla izlenmesi sonucu yine tanıtım amaçlı bir uzun metraj çekilmesine karar vermişler ve film böylece ortaya çıkmış. Yani kendi içinde bir hayli yol almış bir film diyebiliriz Süper İncir'e. Yönetmeni Kerem Sarı'nın amatör olarak devam ettiği çalışmalarının da vizyon şansı yakaladığını... Süper İncir bir anlamda Sümela'nın Şifresi'ndeki Temel gibi, karakteri Mustafa'yı saf aşkla yollara düşürüyor, zengin kızı Hatice'nin gönlünde Mustafa'ya dair bir ışık yakıyor. Bunu yaparken de incirin gücüyle, efelik azmini ve sevginin inadını birleştiriyor ve olası bileşene ulaşıyor. Tabii bir yandan da seyirciyi bunun bir masal olduğuna ikna etme derdinde. Küçük kardeşin otostop esnasında anlattığı hikayeyi can kulağıyla dinleyen çiftin çocuğun 'hayalgücüne hayran kaldık' diye belirtmeleri bunun göstergesi.
Sizler bu hikayeyi can kulağıyla dinlemek ister misiniz bilemem ama belki de bir şans verilebilir. Ama yönetmene sonraki filmlerinde hikayeleri bu kadar birbirine katmamasını salık veririz, zira dağınıklık ana hikayeye ulaşmayı engelliyor. twitter.com/BanuBozdemir