Hesabım
    Jules ve Jim
    Ortalama puan
    3,9
    65 Puanlama
    Jules ve Jim hakkında görüşlerin ?

    12 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    6 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    10 Ekim 2011 tarihinde eklendi
    çok ilginç bir filmdir.derler ya,ya çok seversiniz,ya da nefret edersiniz.ortasının olacağını pek zannetmiyorum.kesin olan bir şey ise,truffaut izleyiciyi etkilemeyi başarıyor.filmin erkek,kadın,aşk,ilişkiler üzerine söylediği çok fazla şey var.ve hepsini de bahsi geçen sahnelerde dinlediğinizde,hepsi de mantıklı geliyor,doğru geliyor.iki dakika sonra belki de tam zıt bir fikir ortaya atılıyor veya karakterlerden biri az önce söylediğinin tam karşıtını yapıyor ancak bu yaptığı şey de yine mantıklı ve doğru geliyor insana.işte böyle garip bir film bu.beğenip beğenmemek arasındaki ince bir çizgideyim.bir yandan düşününce karakterler sinema tarihindeki en derin,en konuşulası ve analiz edilesi karakterlerden bazıları.diğer yandan düşününce bu işlerin bu kadar değişik olmadığı,böyle bir yaşayış tarzı olamayacağı,inandırıcılığın kaybolduğunu fark ediyorum.evet,film boyunca izlediğim pek çok sahnenin ardından içimden "hala mı?","yine mi?","bu kadarı fazla" gibi cümleler kurdum.fakat filmin geneline ve anlatmak istediklerine baktığım zaman,beğenmemek elde değil gibi geliyor.üç ana karakterimiz var;jules,jim ve catherine.fakat hikayeyi ve bu kişileri doğrudan etkileyen albert ve gilberte de var.karmaşık ilişkiler,karmaşık tercihler.sevgili,eş,arkadaş ilişkileri.her karakterin gözünden bakıldığında farklı şeyler görülecek olan bir aşk üçgeni,veya beşgeni.fakat yine de temel olarak tabii ki üç ana karakterimiz var.sinema sevginiz 2000 sonrasından ibaret değilse,izlemeniz ve tecrübe etmenizi öneririm.gerçek sinemaseverlerin ne yapıp edip görmeleri gereken filmlerden biri olduğunu düşünüyorum.hatta en az iki kişi izleyip film bittikten sonra yorum ve analizlere girerseniz daha da keyif alacaksınız diyebilirim.ayrıca film boyunca,özellikle açılış sahnelerindeki dış ses ve atlamalı çekimler,bugünkü amelie veya jeux d'enfants gibi sevilen fransız filmlerinin açılış sahnelerinin ve benzer kurgularının atası diye düşünüyorum.filmleri izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır.
    ulas-erol7
    ulas-erol7

    Takipçi 43 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    14 Mart 2007 tarihinde eklendi
    Nihayet bir gün bu filmin vcd sini buldum.;bir Truffaut filmi idi ve ben merak ediyordum yıllardır...Sonra araya bir şeyler girdi ve ben filmi izleyemedim bir türlü.Aynı günlerde Yıldız Ecevit'in Oğuz Atay'ı incelediği bir kitabı vardır; "ben buradayım.." diye..O kitabı okuyorum..Enteresan bir şekilde kitapta "Jules and Jim" den bahsedilmeye başlandı.Atay'ın yaşamı ile filmi öyle bir kesiştirmiş ki yazar;o bölüm biter bitmez oturup filmi izledim her şeyi bir kenara bırakarak.Atay'ı daha iyi anlayabilmek için belki de ayrı bir kaynak oldu bu film bana..
    Evet,üçlü bir aşk hikayesi filmde anlatılan.Yalnız her zaman olduğu gibi;iki erkek,bir kadından oluşuyor ana karakterler..Erkekler belki de aşkı bile paylaşabiliyorlar; kadınlar arası bu mümkün olamıyor kesinlikle.Sahiplenme istekleri buna engel oluyor belki de...Yönetmen,erkek olmasına rağmen,bu üçlü aşkı hatun yönünden de çok doğru irdelemiş.Jeanne Moreau u da bu filmden sonra - nedense - sevemedim bir türlü;canlandırdığı karakterden dolayı belki de ne bileyim hep kafamda Yıldız Ecevit'in kitabındaki Sevin ile örtüştürdüm..
    Bir klasik film;Bertullici'nin yeni filmlerine bile gönderme sahneleri için ilham verebilen bir film. (The Dreamers)..
    alisan-sahin
    alisan-sahin

    Takipçi 84 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    19 Şubat 2007 tarihinde eklendi
    tüm zmanların en iyi filmleri arasında gösterilen Jules ve Jim, sinema tarihinin en çarpıcı "üç kişilik aşk" öyküsüdür.
    Her ne kadar sayısız okumaya tabi tutulmak istenmişse de truffautnun derdi kabaca bir aşk hikayesi anlatmak. , bizde aşk üçgeni denip geçilen, muhatabı iki değil, üç olan... Ve giderek bu modelin imkansızlığını dile getirmek üç insanın her biri, bir diğerini ölesiye sevse de mutlu son ne mümkün!
    Ya insan talihi? Bütün bir yazgının küçük bir tesadüf karşısındaki edilgenliği, ya bilinen en zeki yaşam formu olan insanın göz göre göre gelen hazin sonu, kendi sonunu geri çeviremeyişi, yetmezmiş gibi yangına körükle gidişi... Bu da olsa olsa takip eden bir tema, yönetmenin hemen tüm filmlerinde belli ölçüde hakim olan.
    Modernitenin eleştirisinden, toplumun gerçeklerini dışlayan bohem hayatın sorgulanması ve buradan en küçük toplum olan aile kurumuna geçişte ortaya çıkan sancılara, tek eşlilik-çok eşlilik sorunsalından, kıyıcı kıskançlık olgusuna, varoluşu sanat ,aşk üzerinden tanımlama karşıtlığından, bir sanat nesnesi olarak kadına, esarete dönüşen özgürlük hırsından, toplumların ve insanların kaderindeki ortaklığa, savaşa kadar dallanıp budaklanan yollar ve izlendikçe açılan katlardan bahsedilebilir. jules ve jim'i zenginleştiren, demode olmasını imkansızlaştıran üç unsurdan biri bu işte: metnin giriftliği, meselelerin zaman aşırılığı, güncelliği.
    Diğer ikisine gelince... Biri pekala kusursuz bir karakter çalışması ve dipdiri, yaşayan karakter. 42 yıldır yaşlanmayan, çok sevip, bağrımıza bastığımız... diğeri truffaut nun çocuksu enerjisine ayna tutan yönetmenlik tekniği. Sessiz film dönemine ait bürlesk estetiği, sinemanın görüntüleme ve kurgulama olanaklarının neredeyse tamamını işe koşarak yenileyişi, yeni dalga'nın özgür ruhunu, yaratıcılığını eşsiz bir işçilik marifetiyle yüksek sanat' diyebileceğimiz bir şeye tahvil edişi.
    Adeta mutluluğun resmini yapışı. güzelliğin, sanata özgü güzellik duygusunun, yaşamın içinde de orada öylece durduğunun ve yok edilemeyeceğinin altını çizişi. onu görmekse bize kalmış; tıpkı jim gibi, tıpkı Jules gibi...
    Kuzeydebiryer.
    Kuzeydebiryer.

    Takipçi 16 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    24 Aralık 2013 tarihinde eklendi
    " Bana Seni seviyorum dedin. Ben sana Bekle beni diyecektim, Sen bana Git dedin. "

    Film Catherine'in dizeleri söylemesiyle başlıyor. Catherine'i daha tanımadan hatta bu sesin kime ait olduğunu bilmeden merak etmeye başlıyorsunuz çek dostluğun, aynı kadına aşkın öyküsü öyle bir anlatılıyorki sizi derinden sarsı ve Jim birbirleriyle edebiyatla iç içe geçmiş hayatlarında karşılaşırlar, anlatacakları çok şeyleri vardır. Anlatılanları dinleyecek çok zamanları olduğu gibi paylaştıkça dostlukları pekişir jim içe kapanık dünyasını aralayıp gönül maceralarına çıkarken kızlardan yana hep şansı olan Jim bir gün Catherina ile tanışır.

    spoiler: Artık bu dostluğa bir kadın eli değecek kimilerine göre bu aşkın bahçesinde bir birlikteliğe kimine göre de sadakate saldırının bir resmi olacaktır. Filmde Catherina karakterini kabullenemeyişimin sebebide budur zaten ilginin odağında yaşarken sevgiyle şımarmak ve iki kişinin birlikteliğinde bir kişinin sadık olması gerektiğini belirtişidir. Tabi ki o kişi hiçbir zaman Catherina olmayacaktır.


    Filmin anlatımında kullanılan dış ses diyaloglarda satır aralarında kalan kuvvetli sözler ve kendisinden sonra bir çok filme esin kaynağı olduğu kabul edilen bir başyapıt bulacaksınız karşınızda.

    Sinema izleyicisini değerler dünyasına yaptığı saldırıyla rahatsız etsede bu film unutulmaz Fransız klasikleri arasında hak ettiği yeri almıştır.
    gordeslideniro
    gordeslideniro

    Takipçi 130 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    19 Şubat 2009 tarihinde eklendi
    Filmin yorum ve tanıtımlarında üç kişilik aşk öyküsü deniyor. Ama ben filmi izledim kadın üç-beş dinlemiyor düzineye doğru gidiyor. Bizim kültürel yapımızla algılayamayacağımız (şahsen ben algılayamadım) sadece Fransız kültürüne has ahlaki yozlaşmanın son noktası. Jules karısını kaybetmemek ve mutlu etmek için arkadaşı Jim ile onu kıskanmadan paylaşıyor ve bu konuda onları teşvik ediyor. Benim pek mantığım almadı...
    verbalkint92
    verbalkint92

    Takipçi 177 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    2 Nisan 2006 tarihinde eklendi
    İzlediğim truffaut filmleri içinde 400 darbe filminden sonra en fazla etkilendiğim film.Olaylar 1910 yılında gerçekleşiyor fakat çekildiği dönemi(1960’lar) de bir hayli iyi betimlemesi,üstelik bahsedilen olguların günümüzde de sıkça tartışılması(ki bu olgular kısmı sadece 3’lü bir aşktan ibaret değil) truffaut’un ne kadar güçlü ve zamandan bağımsız bir sinemacı olduğunu gösteriyor.3’lü aşk tavanlı fakat tabanda birçok alt okumalarla da kendini gösteren eskimeyecek bir başyapıt.
    lukasm
    lukasm

    Takipçi 101 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    7 Temmuz 2006 tarihinde eklendi
    Senaryosu her şekilde okumaya açık olan filmde Truffautın istegi bir mutluluk resmi yada kabaca bir aşk hikayesi anlatmak.Toplumun salt gerçeklerini kabul etmeyen bohem hayatı sorgulama bu noktadan sonra aile yaşamına geçişteki sıkıntılara,kıskançlık çıglıklarına ,tek eşlilik -çok eşlilik sorunlarından,sanata ve aşk getirdigi tanımlamalarla,özgürlükten insanın kaderlerindeki çıkmazlara uzanan bir film.Yeni dalganın özgür ve sert ruhunu, sesiz filmler dönemindeki bürlesk estetigini filme çok iyi yediren,sinemanın görüntü ve kurgulama olanaklarını yenileyerek filmde sergilemesi ve o müthiş Truffautın yönetmenlik teknigi.Bunlar Jules ve Jim'in zenginleştiren ve her daim taze kalmasını saglayan unsurlardan bir kaçı.
    MojoRising
    MojoRising

    Takipçi 380 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    1 Ağustos 2011 tarihinde eklendi
    İzleyeli yıllar oldu, filmin birçok yerini de tam olarak hatırlamıyorum ama filmle ilgili aklımda kalan belki de en önemli şey benim bu film bittiğinde adeta büyülenerek salondan ayrılmış olmam.
    Kuşkusuz Yeni Dalga'nın en önemli filmlerinden birisi, belki de en önemlisi. Sonrasında Dreamers (B.Bertolucci) , Vicky Cristina Barcelona (W.Allen) ve hepimizin çok iyi bildiği Amelie'ye ilham kaynağı olmuş bir film karşımızdaki. Filmin ilk gösteriminde finaliyle birlikte dakikalarca ayakta alkışlanmasını da bir not olarak düşeyim. Sinemayı, Avrupa sinemasını, Fransız filmlerini sevenler mutlaka izlemeli bu arşivlik, farklı klasiği.
    lazarus666
    lazarus666

    22 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    2 Mayıs 2006 tarihinde eklendi
    ilişkiler üzerine mükemmel bir film.açıkçası 400 darbe'den sonra truffaut'tan böyle güzel bir film daha gelmesi onun sadece eleştirmen olarak değil,yönetmen olarak da çok iyi olduğunu kanıtlıyor bize.olağanüstü etkileyici son sahnesi ve özellikle filmin tamamına yayılan unutulmaz görüntüler filmden aklımda kalanlar.
    sinema
    1 ziyaretçi
    3,5
    30 Ekim 2009 tarihinde eklendi
    Vicky Cristina Barcelona için yaşanan ilişkileri görüpte hayrete düşüp yuh diyenler bakalım bu filmi görünce napacak. Woody Allen bu filmden direkt etkilenip Barcelonayı çekmiş sanırım... 'Ahhh aşkk ahhh sen nelere kadirsin lafını bilir mi acaba Jules:)...
    buprak
    buprak

    5 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    10 Mart 2017 tarihinde eklendi
    Bu filmin temasına aşk üçgeni demek biraz hafif kaçıyor, ben açıkçası bir Zweig öyküsü okur gibi hissettim filmi izlerken. Kadın ve erkek, aslında genel olarak insan doğası üzerine çok fazla ipucu var filmde. İşin güzel yanı, kendi doğasını da keşfediyor insan filmi izlerken, çünkü karakterlerle empati kurup seviyor, öfkeleniyor, hatta yargılıyor kimi zaman. Katarsis bu olsa gerek. Gerçekten başarılıydı..
    Merve Koç
    Merve Koç

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    31 Mart 2024 tarihinde eklendi
    Kedilerle ilgili kısmını çok saçma, canice ve bencilce buldum. Hasta kedinin sağlık durumunun abartılması gerekirdi, çektiği dayanılmaz acıların son bulması için ötenazinin en doğru karar olacağı vurgulanmalıydı. Film boyunca ölen kedilerle ilgili hep bir ters köşe bekledim hasta kedi ve ölen kedilerin sağlıklarına kavuşmuş mutlu bir şekilde koşuşturdukları bir sahne bekledim. Filmde en sevdiğim hatta tek sevdiğim sahne ise uzaylıya hediye edilen kazak karşısında ellerini yukarıya kaldırdığı o andı tatlı buldum, onun dışında hiç beğenmedim kedilerle alakalı herşey son derece saçmaydı.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top