Hesabım
    Kanunun Kuvveti
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Kanunun Kuvveti

    Orijinalini mumla ararken...

    Yazar: Kaan Karsan

    Doyle ve Russo isimli iki polisin Fransa’dan gelen bir uyuşturucu yüklemesini ve bu suçun sorumlularını enseleme mücadelelerini anlatan 1971 yapımı “French Connection” suç filmlerinin başyapıtlarından biri olarak anılagelmiştir. Dönemin en büyük yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen William Friedkin’in büyük bir soğukkanlılıkla perdeye yansıttığı hikaye, dönemin korku dolu Amerikan toplumunun suç alegorisini anlattığı gibi meselesine karşı çekinmez bir tavır da takınır. French Connection, kendisinden sonra çekilecek birçok suç filminin öncüsü olmuş ve türü şekillendiren filmlerden biri olarak addedilmiştir. Öncüsü olduğu filmlerden biri olan ve bunu hiç saklamayan La French, bu hafta vizyonlarımızda.

    Henüz ismiyle 1971 yapımı French Connection’a öykünen, hatta ülkemizde aynı çeviriyle (Kanunun Kuvveti) vizyona giren La French, bir uyuşturucu kartelini çökertmeye çabalayan bir sulh hakiminin uzun süren mücadelesini anlatıyor. Her gün çözümü biraz daha zor hale gelen, dallanıp budaklanan, içinden çıkılması imkansız hale gelen bu dava, başkarakterimiz için bir takıntıya dönüşüyor. Dakikadan dakikaya ‘giriftleşen’ hikayenin kurulumu aşağı yukarı öykündüğü başyapıtın hikaye kurulumu gibi. İleri atıldığı zannedilen her adım, aslında geriye atılıyor. Ta ki büyük yüzleşme vuku buluncaya kadar...

    Ancak La French, öykündüğü başyapıtın en büyük başarısını devralmayı ıskalamış gibi görünüyor. Bunu henüz filmin açılışından anlamak dahi mümkün: Birkaç el silah sesiyle biten bir arabayla takip sahnesi... Kurgu ve tempo akıl almaz derecede aceleci. Film henüz ilk dakikalarından mevzusuna ancak eser miktarda soğukkanlılıkla yaklaşabileceğinin sinyallerini veriyor. Filmin yönetmeni Cédric Jimenez, Friedkin’in zamanında sakinlikle ele aldığı hikayeye, hiç de Fransızlara özgü olmayan bir şekilde, tezcanlı ve cevval bir yorum getirmeye kalkıyor.

    La French aşırı aceleci ruh halini ve yorucu kurgusunu iyi bir senaryoyla da katlanılır hale getiremiyor. İlk bakışta alabildiğine karmaşık görünen bir dava, oldukça tahmin edilebilir hamlelerle ve Hollywood’un yaratıcı taraflarından değil, sıkıcı taraflarından beslenen diyaloglarla çözüme varıyor. Filmin 135 dakikalık süresi de göbek bağıyla bu denli klişelere bağlı bir hikaye için fazla iddialı. Açık konuşmak gerekirse Jimenez’in 135 dakikalık bir filmi seyircinin canını sıkmadan izletebilecek, durmaksızın çözüm üreten türden bir yönetmenlik performansı da yok.

    Gelelim filmin ‘başardıklarına’. La French hikayesinin vuku bulduğu dönem olan 70’leri sorunsuzca tasarlayabilen bir film. Filmin sanat yönetmenliği, kostümleri, makyajları kalburüstü. Oyuncular da, herhangi bir zeka pırıltısı barındırmayan hikayede kaybolmuyor ve oyunun her daim içinde kalmayı başarıyorlar. Filmin iki saati aşkın süresini bir nebze yumuşatan da filmin kimi teknik alanlardaki başarıları. Sözün özü, La French, esinlendiği filmin ağırlığı altında ezilmekten kurtulamıyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top