Hesabım
    Şef
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Şef

    Düzenin istediği mi, kendi iç sesin mi?

    Yazar: Melis Zararsız

    Dünya prömiyeri yaz başında South by Southwest Film Festivali'nde yapılmış olan Şef adlı film ülkemizde bu hafta gösterime giriyor. Oyuncu olarak birçok popüler filmden aşina olduğumuz, 2001 yılından beri ise çeşitli TV ve sinema projelerinde yönetmen koltuğuna oturmaya başladıktan sonra Marvel yapımı Iron Man filmleriyle kendini bu alanda da ispatlayan Jon Favreau, Şef’in yönetmeni, senaristi, başrol oyuncusu ve yapımcılarından da biri…

    Iron Man gibi dev prodüksiyonlardan sonra küçük bağımsız bir yapım olan Şef ile geri dönen Favreau, röportajlarında sırada yine bir blockbuster iş olduğunu söylese de (Disney yapımı fantastik film The Jungle Book), Şef gibi mütevazi bir işte belli ki “kendi” olabilmenin mutluluğunu, imza attığı hikayesi ve yönetimiyle yaşamış…

    Aslında Chef’in hikayesi de, ürün olarak “yemek” üzerinden gitse de, müşterilerin-toplumun istedikleri/kendi istediklerimiz noktasına bakan bir film olarak farklı okumalara açık… Bir eleştirmen yaptığınız vasat ürünlerle ilgili olumsuz yorumlar yazdığında, ama yaptığınız ürün aslında “sattığında”, o tek eleştirmene kulak mı kabartırsınız yoksa nasıl olsa satıyor diyerek kendinizi geliştirmeden yaptığınız işe aynı şekilde devam mı edersiniz?

    Filmde Favreau’nun canlandırdığı Carl karakteri, aslında çok daha iyisini yapabileceğini bilen ama patronu tarafından sınırlandırılan başarılı bir şef. Çalıştığı şık restoranda ona saygı duyan bir ekibi de var. Restorana gelecek olan bir eleştirmen/gurme için özel bir menü hazırlamak isteyen Carl’a patronu karşı çıkar, aslında kapitalist sistemde para kazanmaya yönelik ticari bir işin içinde biraz yaratıcılıkla ilgili mesleğe sahipseniz, sizin de mutlaka yaşamış olduğunuz bir durumdur bu; Carl isim olarak kendi imzasını atmak ister menüye, fakat restoranın sahibi, “senin ne yaptığın önemli değil, insanlara istediklerini ver ve bu bizim restoranımızın imzasıdır, senin değil” der. Buna daha fazla katlanamayarak istifa eden Carl, tamamen yabancısı olduğu internet dünyasının içindeki twitter’da yanlış hareketler de yapınca herkese rezil olur. Aslında reklamın iyisi kötüsü olmadığı için internete düşen rezillikler bir yandan onu popüler de kılmıştır ama o sadece becerisini kullanabildiği yemekler yapabilmek, insanları mutlu etmek istemektedir. Bütün bunlarla cebelleşirken, boşandığı ama hala iyi arkadaş olduğu eşi ve çocuğuyla da iletişimde sorunlar yaşamaya başlar. Sonunda kararını verir, hayallerinin peşinden gidecektir!

    Filmde Dustin Hoffman (kapitalist patron), Scarlett Johansson (iş arkadaşı ve destekçisi), ve Robert Downey JR (eski eşinin eski eşi) gibi büyük isimler, ufak rollerdeler. Bu da filme ilginç bir hava katmış doğrusu.

    İnternet dilinde “food porn (yemek pornosu)” olarak nitelendirilen biçimde yakın kamera çekimleriyle bezenmiş birbirinden lezzetli, üstelik sunumları aşırı derecede şık yemekler göreceksiniz. Favreau, gerçekten de usta bir aşçı, yaptıklarını izlerken, acaba profesyonel bir aşçının ellerini mi izliyoruz, birtakım hileler mi var diye baktım ama öyle değil gibiydi, sonra araştırdım ki çok usta bir aşçıdan aylarca ders almış ki gerçekten takdire şayan bir çaba olarak görüyorum. Bir oyuncunun oynadığı rolü küçümsemeyip o konuda uzman olmaya girişmesi bence bu işin disiplini anlamında olması gereken en önemli özelliklerden biri.

    Film Carl’ın 9 yaşlarındaki oğluyla olan ilişkisini yakın markaja alırken sosyal medyanın etkisini de çok güzel irdelemiş. Dönemimizin gerçeği olan Twitter filmin içinde bir karakter adeta, görsel anlamda da filme twitter’ın mavi kuşunu, tweet gönderdiğimizde çıkan sesi vs eklemişler, keyifli olmuş. Carl’ın oğlu rolündeki Emjay Anthony’de yaşının üstünde performans sergiliyor, onu da takibe almak lazım.

    Günün sonunda, sıkıştığımız kapitalist düzenin içinde, yapmak istediklerimize doğru adım atmak riskini göze alsak mı gibi gayet güncel ve gerçek bir dertten yola çıkıp aile ilişkileriyle harmanlanmış, umut veren sonuyla seyirciyi evine mutlu gönderecek, dönemimizi iyi yansıtan bir film var karşımızda.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top