Senaryosu, serinin yaratıcısı da olan Derek Kolstad tarafından yazılan “John Wick”, yönetmen koltuğunda oturan Chad Stahelski’nin ilk uzun metrajlı sinema filmi…
Prömiyeri, 19 Eylül 2014’de Fantastic Fest’de yapılan ve 24 Ekim 2014 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 7.4 /10 (529.110 oy) ve 3.9/5 (83.657 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.0/10 (215 yorum) ve 68/100 (40 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, iyi ile orta karar arası bir film olduğunu söylüyor gibi…
Ama biz yine de (paranın kokusunu alan) serinin ana yapımcısı Thunder Road Pictures tarafından 3 Aralık 2012 tarihinde, Kolstad’ın (klasik “noir” ve “intikam” temalı filmlerin etkisinde kalarak kaleme aldığı) senaryosunun satın alınarak projelendirilmeye başlanıldığının açıklandığı bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, 20 milyon dolarlık bir bütçeyle (şimdilik beş bölüm olarak planlanan bir dizinin neredeyse “başarılı” bir pilot bölümüymüş gibi) çekilen ve 86 milyon dolar gibi hiç de fena sayılmayan bir hasılat rakamına ulaşılmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, belki yurtdışında değil fakat özellikle de Türkiye’deki yanlış yorumların, henüz izlememiş olanları fazlasıyla yanlış yönlendirdiği film serilerinden biriyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyerek başlayabiliriz…
Nasıl mı?
Elbette açıklayacağız…
“Buyurun ilk bölüm ile girişi bir yapalım hele…
Nasılsa peş peşe yazacağımız kapsamlı “John Wick: Chapter 2” ve “John Wick: Chapter 3 – Parabellum” yorumları ile devamı da gelecek bunun” diyerek…
Yazdıklarımızı yakından takip eden dostlar, “neo – noir” tarza özel bir ilgi duyduğumuzu ve o nedenle de bu türde kurgulanmış filmlerin yorumlarına ayrı bir özen gösterdiğimizi çok iyi bilirler…
O filmlerin yorumlarında, kadın (Bayan Perkins / Adrianne Palicki ), karanlık, suç ve yozlaşmanın her türlüsü ile cinsellik, kin, nefret, şüphe, ihanet, (Viggo Tarasov’un / Michael Nyqvist tüttürdüğü) sigara, sokaklardaki rengârenk neon ışıkları ve (hani nerede kaldı derken finale doğru birdenbire gelen) bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun, “neo – noir”ın karakteristik özellikleri olduğunu belirtiriz hep…
İşte hikâyesi, John Wick’in 1969 model Boss 429 Mustang otomobilinin çalınması ve köpeğinin öldürülmesiyle başlayan bu filmde de bütün bunlar fazlasıyla mevcut…
Bu arada, evlere servis yolu ile cinayet mahallerini pürü pak temizleyerek öldürülenleri paketleyen “Waste Disposal / Atık Bertaraf” firması üzerinden “dark comedy / kara mizah” vurgusu da ihmal edilmemiş filmde…
Yani ortada, Chad Stahelski ve Derek Kolstad ikilisinin, ergen eğlendiren aksiyonun çok ötesine taşan zekâ dolu bir işçiliği söz konusu…
Tabii ki, “Ne gerek var bu dolambaçlı ‘neo – noir’ ve ‘dark comedy’ gibi yollara, ver aksiyonu damardan da eğlenelim be abi” diyenlerdenseniz de filmi ve serinin tamamını “vur patlasın, çal oynasın” tarzındaki kuru Hollywood aksiyonlardan biri gibi lanse edip o biçimde değerlendirmediğiniz sürece de hiçbir itirazımız olmaz…
Ne yapalım o grup da “Matrix” serisi sonrasında Keanu Reeves’i bir kez daha zirveye taşıyan (şimdilik) üç filmlik “John Wick” serinin bu ilk filmini, “öyleymiş gibi” yaparak kendi halinde izlemiş olsun deriz…
Yeter ki, kendi sınırlı bakış açılarıyla henüz izlemeyenleri yanıltıp, “Ne işim var benim kuru aksiyonla” dedirterek sıra dışı bir sinema dili içeren bu seriden soğutmasınlar…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden”, farklı bir bakış açısı ile yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; her filmi ayrı bir olay olan yönetmenleri takibe almış olan sinemasever dostlara, “Chad Stahelski’yi de sımsıkı tutun ve bırakmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Keyifli seyirler,