Kusursuz... Tek kelimeyle emsalsiz... Fevkalade... Harikulade!!! Bu yorumu gerçekten çok isteyerek yazıyorum bu yüzden biraz uzun olacak. Öncelikle izlemeyenler için şunu söylemek istiyorum ki bu tek bir film değil, üst üste başlayan 6 tane kısa film içeriyor. Yani film boyunca olayların birbiriyle bağlanmasını beklemeyin. Alakasız bir şekilde diğer filme geçiyor. İzlerken “Bu ne ya” diye düşündüğünüz anda bir sonraki filme geçmiş demektir. İkinci olarak film imdb de 8.1 almıştı sanırım. Bu rakamla alakası yok. Ben minimum 8.8 veriyorum. Hatta 9.0’a oynayacak bir film silsilesi. Bu kadar yüksek alamamasının nedeni ise olaylar tam olarak sonuçlanmadan ya da sonucu gösterilmeden bitiyor. Yani sonuçlandığı ima ediliyor sadece. Ee tabi haliyle sonuçları gösterse 2 saat değil 6 saatte bitmezdi film. Üçüncü olarak filmin insanı bu kadar içine çekmesinin altında çok önemli psikolojik bir ayrıntı yatıyor: film kelimenin tam anlamıyla gerçek hayattan; hatta birebir daha dün yaşadığınız olaylardan esinleniyor. Son derece gerçek, son derece gündelik ve kesinlikle bilim kurgudan uzak (ilk film hariç). Film bugünü ya da dünü ya da yarın olacak şeyleri olduğu gibi göstererek anlatıyor. Bu yüzden çok kaptırıyorsunuz. Yani benzer şeyleri daha 2 saat önce bile yaşamış olabilirsiniz. İşin olağanüstü tarafı ise aktör ve aktristlerin bu yaşanan olayları şu anda yaşıyormuşçasına olağan üstü bir profesyonellikle oynamaları. Son olarak yorumlarda çoğu kişi hangi bölümleri en çok beğendiklerini yazıyorlar. Beni 5 ve 6 etkiledi. 6.için ise çok özel bir parantez açacağım. Genel olarak 6’yı herkesin beğenmesinin sebebi belki de bu olağan üstü otantikliğin en çok 6.da var olması. 6 gerçekten film olsa 9.5 puan alırdı. O senaryonun içinde o duyguyu o ruhu 6 fazlasıyla ve hakkıyla veriyor. Film tamamen bittikten sonra 6.yı üst üste 3 kere daha izledik (diğerlerine 1 kere bile bakmadan). Şimdi yine bir 3 kere daha izle deseniz izleriz. Filmin o verdiği duygu insana uyuşturucu ya da nikotin etkisi yaratıyor diyebiliriz. O otantiklik defalarca izleseniz bile bozulmuyor. Genel olarak izlenilmesi tavsiye değil “zorunlu” olan bir film. Bunu izlemeden geçmeyin.
Şimdi de spolier içeren kısma geçiyorum: ISRARLA YAZIYORUM SAKIN OKUMAYIN!!!!
ISRARLA YAZIYORUM SAKIN OKUMAYIN!!!!
ISRARLA YAZIYORUM SAKIN OKUMAYIN!!!!
İlk filmde uçağın eve düşmesinin sonunu görmek isterdim. Ne olursa olsun biraz fazla bilim kurguya kaçıyor. Böyle bir şeyin olma ihtimali diğer 5’ine oranla oldukça düşük. 3.filmdeki son sahnedeki gıcık adamın arabadan çıkamadan kendisini de tehlikeye atması çok saçma geldi. Ayrıca lastiği patlayan adamın da o jantı tam takmadan süremeye devam etmesi tam bir saçmalıktı. 4.filmde beğenmediğim kısım ise ana karakterin bilgisizliğiydi. Bu kurallar ülkemizde de var ve bir sarı çizgi yüzünden devleti suçlamaya kadar gidersen sonunda kaybeden sen olursun. Bunu hukuken dava ile kanıtlaman gerekir, ortalığı yıkarak değil. Adamın eşi de aynısını söyledi zaten böyle şeyler hep olacak ama senin değişmen lazım diye ima etti. 5. filmde babanın blöfünü çok beğendim. O adam oğlunu tabi göndermez hapse. Ama avukattan laf aradında o kadar sinir bozucu bir sille yedi ki ben olsam ben de aynı blöfü yapardım. Her sene yatırım alıyor ve hala adamı dolandırmaya kalkıyor. Ayıp ayıp. Diğer yandan savcının sorduğu soru çok ama çok saçma geldi. Dikiz aynasından bir sürücüyü anlamana imkan yok, üstelik sarhoşsa. Ne yani adam arabaya olduğu gibi binmiş olamaz mı? O kafayla bir de trafik kurallarını mı dinleyecek. Yok aynayı düzelt yok koltuğu ileri çek.... açıkçası ben sarhoş olsam bunlarla uğraşmam sürmeye bakarım. Bence bu kısmı da savcının oturma odasında babanın bakışlarını ve öksürüğünü yakaladıktan sonra yaptığı bir blöftü. Hem avukat hem de ev sahibi güzel yedi ama. Son olarak gelelim 6.filme. Bu bölümü anlatmaya gerek yok yaşayan yaşayacak zaten. Ancak kız ile erkek arasındaki gerilimi kritik etmek istiyorum. Bir kere ben bunu eşimle izledim ve bölümün başından sonuna hem aynı şeyi tartışıp durduk: kız mı haklı adam mı? Açıkçası bizce bunun belli bir cevabı yok çünkü bu perspektif meselesi. Niyet önemli diyenler bir tarafı icraat önemli diyenler diğer tarafı seçeceklerdir. Bu yazıyı ben yazdığım için ben kendi fikrimi yazayım sapına kadar kız haksız. Adamı tutmuyorum o ayrı konu, yanlış anlaşılma olmasın :) adam tam bir gerizekalı çünkü yattığın kadın düğüne davet edilmez, bunu ben mi öğreteceğim o adama düşündükçe gülüyorum. Neyse kızı değerlendireyim. Adam en azından göstermeyerek aldatmış ama kız göz göre göre aldatıyor. İntikamını alıyor. Burada kızı eleştirdiğim taraf “intikam”. İntikam güttüğün biriyle evlenmezsin arkadaşım o evlilikten de hayır gelmez. İntikam ile kız iç huzurunu sağlamış oldu yoksa delirecekti. Bakın tekrar diyorum adam kesinlikle suçlu. Sadece kız ilahi ve niyet olarak adamdan daha suçlu geldi. Kaldı ki adam kızı yakaladığında bile kız bambaşka konulara girdi, adamı küçük düşürdü perişan etti, düğünü mahvetti (kesinlikle haklıydı) ama adam sonunda tekrar elini verdi. Yani adamın baştan sona niyeti hiç kötü olmadı. Ancak kızda intikam vardı. Herkes farklı yorumlar yapacaktır. Benim fikrim bu. Filmin sonu ise birçoğumuz açısından farklı olabilir. Mesela biz çok beğendik ama sonunun kötü bitmesini isteyenler de vardır elbet. Ne de olsa bunca şey yaşandıktan sonra o evlilikten ne kadar hayır gelecek diye düşünen olmayacak mı hiç? Bana kalırsa o akşam iyi geçse de 1 hafta boyunca adam kızın gazabından kurtulamayacaktır. Ben son ana kadar ne zaman polisler devreye girecek de iş hukuka kalacak diye düşünüyordum. Filmin son sahnesi gerçekten şok etti... Hele ki kızın babası pastasını yerken kendi kızının sevişmesini izleyince.... şok oldum cidden şok....