Hesabım
    Self/less
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Self/less

    Deri değiştirme!

    Yazar: Ali Ulvi Uyanık

    Tarsem Singh (ya da Tarsem), müthiş bir mitolojik kültüre sahip olan anavatanı Hindistan'dan Kaliforniya'ya göç edip estetiğin yeni zirvelerini arayan bir sanatçı. 2000'de, bir caninin bilinçaltına giren psikoterapist kadının hikayesini anlatan "Hücre" (The Cell) ile tanısak da, öncesinde, yönettiği reklamları ve müzik videolarını biliyoruz. Hele 1991'de imza attığı, alternatif rock grubu R.E.M. şarkısı "Losing My Religion"a çektiği video var ki... Renkleri, çizgileri, dokuları itibariyle filmlerinin habercisi bir mükemmellikte.

    Tarsem, uzun metrajlı filmleri, küçük bir kız ile engelli bir adamın uydurduğu beş kahramanla ilgili masalları görselleştirdiği "The Fall", mitolojik tablo-film "Ölümsüzler: Tanrıların Savaşı" (Immortals) ve serbest bir Pamuk Prenses uyarlaması "Pamuk Prenses'in Maceraları"nda (Mirror, Mirror), farklı ve şaşırtıcı görsel ayrıntılara yoğunlaştı... Mesela, daimi kostümcüsü Eiko Ishioka (1938-2012), onun filmlerinde, hayranlık uyandıran kreatif işlere imza attı.

    Tarsem, fantastik sinemanın en iyi düş üreticilerinden biri kuşkusuz. Şimdi ise "Self/less"te, olası gerçekliği ağır basan bir hikaye ve daha yalın bir görsel stili tercih ettiğini görüyoruz. Hemen belirtelim, özellikle büyük ekranda seyrettiğinizde, görsel tasarımları, kamera açıları, yakın plan oyuncu performanslarıyla 2.35: 1 görüntü oranının zevkini çıkaracağınız bir sinema keyfi vaat ediyor. Ancak, hikayenin vicdani/ahlaki meselesi de öne çıkıyor.

    "Self/less", yine bir tür Tanrı'yı oynama, doğaya, olağan sürece müdahale etme üzerine... "Alacakaranlık Kuşağı" (The Twilight Zone) dizisinin, 1962 yılında yayımlanan, 3.sezon 31. bölümü "The Trade-Ins" ile akraba sayılabilir (Bu bölümde, "Yeni Yaşam Şirketi"ne başvuran yaşlı çift, bilinçlerinin aktarılacakları genç bedenleri incelerler; ancak paraları sadece birinin dönüşümüne yetmektedir). "Self/less"de ise altmışlı yaşlarının sonunda kanserden ölmek üzere olan Damian'ın para sorunu yoktur; çünkü ülkenin en zengin adamlarından biridir. İş yaşamında çok acımasızdır... Küçük yaşta koptuğu ve şimdi kendisinden tamamen uzak yaşayan aktivist kızı Claire (Michelle Dockery) ile son görüşmesini bile batıracak kadar kibirlidir, bencildir...

    Damian, bilincini, sağlıklı, genç bir vücuda nakledecek operasyona girer. Operasyonu gizli bir laboratuarda, yine gizemli bir adam olan Albright (Matthew Goode) ve ekibi gerçekleştirir...Ve, genç Damian (Ryan Reynolds) olarak uyanır. Albright, ona yeni bedeninin laboratuar ortamında üretildiğini söyler!

    "Veba" (Carriers) adlı yazıp yönettikleri korku filmiyle anımsayabileceğiniz David Pastor ile Àlex Pastor kardeşlerin senaryosu, klas bir bilim kurgu öyküsü olarak başlıyor; vakur bir şekilde ilerliyor. Tarsem, soğuk ve seyirciye mesafeli bu hikayede, genç Damian perdede gözükmeye başladıktan sonra daha hızlı ancak baş döndürmeyen bir tempo ile asıl bölüme geçiyor...

    Damian, sorular ve sürprizlerin birbirini kovaladığı gelişmelerle, ölümsüzlük fantezisinden yeni bedeninin sırlarını keşif yolculuğuna çıkıyor. Hikayenin ilginç döngüsü, Damian'ın, yeni vücudunun aslında nereden geldiğini araştırmasıyla birlikte, hiç sahip olmadığını düşündüğümüz vicdanının sesini dinlemesi ve kendi geçmişinin de bir anlamda kefaretini ödemesi. Karışık gelmesin. Tarsem, bazı küçük gedikleri olsa da, Damian'ı n yolculuğunu gayet net biçimde öykülüyor. Aksiyonun (silahlı çatışma, dövüş, araba takibi) koreografisinde de, karmaşadan ve hilelerden uzak biçimde, gerçekliği yakalıyor.

    Slef/less'de en hoşunuza giden de, evrendeki o müthiş adalet anlayışının kusursuzluğuna ve doğanın taklit edilemezliğine duyduğunuz güvenin pekişmesi oluyor. Belki orijinal değil fakat seyredilmeyi hak eden bir film.Bir de tabii, Tarsem'in sinema çalışmalarını eksiksiz takip etmek gerektiğini düşünüyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top