İZLEDİĞİNİZE PİŞMAN OLMAYACAĞINIZ KALİTELİ BİR FİLM
Danimarkalı Yönetmen Kristian Levring tarafından çekilen The Salvation (İntikam), klasik Western filmlerinin aksine, yeniyi aramaktan korkmayan Danimarka, İngiltere, Güney Afrika üçlüsü ülkelerin Amerikan film endüstrisine karşı cesur bakış açısının yansıması bir film olmuş. Amerikalılar vahşi batı filmi çekmek isteyen Avrupalılar için ‘spagetti westerni‘ diye tabirleri konuşadursunlar, kendi ellerinden çıkıp giden bu türün yeni örnekleri geldikçe, Hollywood film üretimleri tel tel dökülüp geriden bu işi takip eder hale dönüştü.
Afro Amerikalıların yaptığı gibi yerli kabilelerin elinden kayıp giden hazineyi keşfedip, Avrupa filminin estetik tüm yapısını filmine eklemeyi başarmış.
Konu sıradan, basit, pek de karmaşık olmayan ‘öç alma’ hikayesine dayanıyor. Doğu toplumlarında klasik ‘kan davası’ diyebileceğimiz algı konunun tamamına hakim. Hollandalı göçmen Jon Jensen Amerikan rüyasına inanıp zengin olma umuduyla Hollanda’dan yeni kıtanın yolunu tutar. Akabinde eşini ve çocuğunu da yanına getirten Jensen, ailesiyle evine doğru yol alırken kötü adamların saldırısına uğrar. Hemen filmin başında kötü adamı öldüren hızlı silahşor için kötü günler bu andan itibaren başlayacaktır. Saldırıda ailesini kaybetmiş, ayrıca öldürdüğü kişinin abisini kendisine düşman edinmiştir. Eli kanlı bir çetenin lideriyle girişeceği ‘ölüm kalım’ savaşı ailesini kaybetmiş acılı bir insanı yaşama bağlı tutacaktır.
İstanbul Film Festivali’nde izlediğim film geç de olsa vizyona girerken, Avrupalıları Western filmlerinde yakaladıkları başarıyı tüm dünyaya gösteriyor. Aslında Hollywood kendi kültüründen sıkılıp zamanında ‘Uzaylılar ve Kovboylar’ gibi abuk filmler çekmiş, bu tarz yapımları teknolojik yapımlarla birleştirmeyi denemişti. Seyirciyi ilk önce cezbeden ‘tekno westren’ üretimleri tutmamış, Clint Eastwood’ un oynadığı eski yapımlar her daim gözde kalmayı başarmıştı. İşte eski klasik western filmlerindeki konu dokusunu yakaladığımız The Salvation (İntikam) özellikle görüntü kalitesindeki çekicilikle izleyenleri perdeye kilitliyor. Yönetmenin çağdaş Avrupa sinemasının estetiksel tüm ögelerini filmle bütünleştirdiğini göz önüne aldığımızda başarının sırrını anlamış oluyoruz.
Olayların karizmatik kötü adamı Henry Delarue’yi oynayan Jeffrey Dean Morgan, “İntikam” rolünün hakkını veren Mads Mikkelsen, güzelliğiyle sinema perdesine yeniden ışık tutan Eva Green filmi öylesine etkili hissetmişler ki, ‘karakter oyuncusu’ diyebileceğimiz üç isim sil baştan konuyu sürükleyen oyuncular olmuş. Yönetmen ilk sahnede yakaladığı aksiyonu son sahneye kadar taşırken oyuncuların gücünden ilham almayı biliyor. Şöyle diyeyim, filmin ilk elli dakikası heyecan/gerilim düzleminde ilerlerken geriye kalan kırk üç dakika çatışma sahnelerinin meyvelerini veriyor.
The Salvation (İntikam) klasik Western tadında, çağdaş görüntü kalitesiyle modern sinemanın seçkin örneği olmayı başarmış bir yapım. Danimarkalı Levring kendisinden beklenmeyecek düzeyde kaliteli bir film çekmiş ve ‘konu-olay’ ikileminde sürükleyici oyuncuları aynı açtı altında buluşturmuş. Kesinlikle bu eşsiz konuyu kaçırmayın.