Borgman bir gün kapınızı çalarsa?
Yazar: Kaan KarsanAlex van Warmerdam, Avrupa Sineması dahilinde sahip olduğu ayrıksı yeri tırnaklarıyla kazarak elde etmiş bir yönetmen... Daha da ileri gidersek, Avrupa’da düzenlenen türlü film festivallerinin hiçbir zaman adı tam olarak öne çıkmayan, gizli yıldızlarından biri... Yönetmenin son filmi ‘Bela’ da, adeta kendisinin kariyer özeti niteliğinde, kendini temize çektiği ‘farklı’ bir çalışması... Hayran kalmamak çok zor.
Bela/Borgman, karanlık bir hikaye anlatıyor. Toprağın altında yaşayan, toplumun süpürdüğü evsiz bir adamla birlikte yeryüzüne çıkıyoruz. Peşinde yine aynı toplumun bağrına bastığı figürler var... Bir rahip mesela. Muhtemelen taşra ahalinin kesinlikle şüpheli bakmadığı birisi... Tüfeğiyle Borgman’ın peşinde. Onu öldürmek, ondan kurtulmak istiyor. Bu noktada Borgman’ın bir suçlu olduğunu anlıyor ancak hangi tür bir suçlu olduğu bilgisini elde edemiyoruz.
Bunun akabinde Borgman, ‘iyi niyetle’ bir evin kapısını çalıyor. Niyeti duş almak, temizlenmek, arınmak. Zira toprağın altında yaşadığı evinde toza bürünmüş, kirlenmiş, mahvolmuş durumda. Kapısını çaldığı ev ise, üst sınıfa mensup, toplumla entegrasyon sürecini tamamlayıp toplumu şekillendirme sürecine başlamış bir ailenin yaşadığı bir yer. Filmin, odağındaki hikaye de bu noktada başlıyor. Evin ‘erkeği’, Borgman’a yardım etmiyor; onu dövüp uzaklaştırmaya çalışıyor. Evin kadını ise gizlice Borgman’ın içeri girmesine izin veriyor. Lakin Borgman’ın bu noktadan sonra evden ayrılmaya pek niyeti yok.
Warmerdam, basit bir alt-sınıf, üst-sınıf çatışmasıyla filmin asıl denklemini kuruyor. Bu tanıdık basit eşitsizliğin, pek bilinmeyen kısmı ise Borgman’ın üzerinde taşıdığı efsun. Borgman ve ekibiyle bir münasebete girişen herkes bu efsundan etkileniyor ve gardını düşürüveriyor. Borgman, elindeki bu ne idüğü belirsiz kuvvetiyle, birçok kişiyi tesiri altına alıyor. Bir noktadan sonra Borgman’dan kurtulmak ihtimal dahilinde değil. Borgman, bir anarşist ve her adımını hesaplıyor.
'Bela’, farklı perspektiflerden farklı okumalara da açık bir film. Başkarakterlerin ağzından çoğu zaman liberal toplum yapısını ayaklar altına alan eleştiriler de dökülüyor. Lakin biz, Bela’nın direkt olarak, tek bir düzeni ele aldığından şüpheliyiz. Warmerdam, oldukça karanlık bir masal anlatmaya çabalıyor daha çok. Hiçbir karakterini sevdirmiyor, hiçbir karakterinden nefret ettirmiyor. Bela’nın içinde iyiler ve kötüler yok. Herkes olması gerektiği kadar iyi ve olması gerektiği kadar kötü sanki. Tıpkı bir insanın içinde yaşadığı herhangi bir toplumun hali gibi... Bu sebeple ‘Bela’nın belli bir söylemi hedefleyen bir ikna çabası yok. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Bela, birçok kelime atıyor ortaya. Bu kelimelerden bir cümle meydana getirmek ise izlenenin elinde tamamen.
Bela, bu aralar sinemada görebileceğiniz en ilginç ve ardından en fazla iz bırakan filmlerden biri. Ziyadesiyle baştan çıkarıcı, ziyadesiyle ürkütücü. Bu ‘insani’ canavar, bir gün kapınızı çalacak diye çok korkacaksınız.